Akdeniz “kayıplar”ını saklıyor...
Tekrar tekrar dönüyorum bu sahile, bu ormanlara, bu güzelliğe... Tekrar tekrar Ayirini’ye, Akdeniz’e gitmek istiyorum... Tüm sevdiklerimi buraları göstermeye getiriyorum çünkü Akdeniz ya da nam-ı diğer Ayirini el değmemiş, doğal bir keşif benim için...
Akdeniz’in 7-8 kilometrelik sahilinin görüntülerini ilk kez Erol Akcan “Ag Eirini’den Akdeniz’e Yolculuk” başlıklı kitabını BRT televizyonunda bir programda tanıtırken gördüğümde hayretler içinde kalmış, heyecanlanmıştım... Erol Akcan da bir “kayıp” yakınıydı, Hululu’ydu, Akdeniz köyüne evlenmişti, köyün güveyisiydi ve hiçbir köylünün başaramadığını başarmış, köyün tarihçesini araştırmış, teker teker ailelerin en eski fotoğraflarını bulmuş, köyle ilgili hoş anekdotlar dahil, köyü herşeyiyle anlatan bir kitaba imza atmıştı... Erol Akcan, Akdeniz yani Ayirini’nin hem Kıbrıslıtürk, hem de Kıbrıslırum “kayıpları”ndan da söz etmişti kitabında... Ve kitabını Akdeniz’in koruma altındaki sahilinde, Caretta lokantasında tanıtıyordu...
Burası kaplumbağaların yumurtlamaya geldiği, Kıbrıs’ın kuzeyinde koruma altındaki iki bölgeden biriydi...
7-8 kilometrelik kıyı şeridi ıssızdı – deniz ormanla birleşiyordu, toprak kırmızıydı, yaz aylarında kumlarda kum zambakları açıyordu ve bütün bu ıssızlığın, bu sessiz güzelliğin içinde sahilde doğayla uyumlu tek bir lokanta vardı: Caretta...
Tüm bunları televizyonda gördüğümde çok sevinmiştim...
Sonra Erol Akcan’la konuşmuş, bu bölgeyi gidip görmeyi kararlaştırmıştım...
Akdeniz’de 1974’te “kayıp” edilen Erdoğan Mustafa ve Fikret Mehmet Kalyoncu’dan geride kalanların aranacağı bir kazıya başlamadan önce Kayıplar Komitesi yetkilileriyle bu sahile gelmiştik... Bu nefes kesen sahili ilk kez o zaman görmüştüm...
Bu iki “kayıp” Kıbrıslıtürk’ün öldürülerek bu sahile getirildiği, bu alanda bir noktaya gömüldüğü yönünde bir Kıbrıslırum şahidin Kayıplar Komitesi yetkililerine anlattıkları vardı... Bölgede yürütülen kazıda herhangi bir ize rastlanmamıştı ama...
O zaman başka olası gömü yerleri araştırılacak, bir at çiftliği yakınlarında bir kuyu kazısına girişilecek ve Akdenizli bu iki “kayıp” şahıstan geride kalanlar aranmaya devam edilecekti...
Akdeniz yani Ayirini köyünde 1974’te “kayıp” edilmiş Kıbrıslırumlar da vardı, onların olası gömü yerlerini de okurlarım bana ve Kayıplar Komitesi yetkililerine göstermişlerdi ancak yürütülen kazılarda gene herhangi bir ize rastlanmamıştı – bulundukları yerden taşınmışlar mıydı? Yoksa kumun kıvraklığı ve akışkanlığı mıydı sorun? Kumullarda kazı yapmak belki de en zorlu kazılardan birisiydi – üstelik kumluk alanlar yanıltıcı da olabilirdi. Binbir türlü gerekçe bulmak mümkündü aslında ama işin özü, Akdeniz köyünde “kayıp” edilen ne Kıbrıslıtürkler, ne Kıbrıslırumlar bulunabilmişti.
Kormacit yöresinden alınıp buraya getirilen, başka köylerden üç “kayıp” Kıbrıslırum’un da öldürüldükleri ve gömüldükleri yerden alınıp başka bir yere taşındıkları, yıllar sonra kemiklerinin açığa çıktığı, bu kemiklerin torbalara konulup gene başka bir noktaya taşındığı anlatılıyordu. Bir okurum bu üç “kayıp” insanın hem öldürüldükleri, hem de en son taşındıkları söylenen yerleri göstermişti bana, ben de bunları Kayıplar Komitesi yetkilileriyle paylaşmıştım – henüz bu son noktada herhangi bir kazı yapılmadığı için onların da bulunup bulunamayacağını bilmiyoruz...
Akdeniz, sanki de hem Kıbrıslıtürk, hem de Kıbrıslırum “kayıplar”ı yutmuş ve onlardan geride kalanlar bir türlü bulunamıyor...
Tüm “kayıp” öykülerinde olduğu gibi pek çok hikaye anlatılıyor burada da... Anlatılan bir hikaye, iki “kayıp” şahsın sahilde yakıldığı yönünde.. 1974’te Türk askerleri bu köye geldikleri zaman eski meteoroloji istasyonundaki Kıbrıslırum asker kampına yerleşmişler ve bu dönemde sahilde iki ceset bulmuşlar, cesetler Ağustos sıcağında çok kötü durumdaymış ve bunun üzerine bunları yakmışlar... Bunların Kıbrıslırum olduklarını varsayarak yaktıklarını daha sonra anlatmışlar... Oysa bu yakılan cesetlerin Kıbrıslıtürk mü, Kıbrıslırum mu oldukları bilinmiyor..
Bu bölgede bir kuyu var, bu kuyucuk eski Meteoroloji istasyonu yakınında bulunan, Akdeniz’in koruma altında olduğunu gösteren tabelanın yanında bulunuyor... Acaba yakıldıktan sonra kalıntılar bu kuyuya atılmış olabilir mi?
Pazartesi devam edecek...