Akdeniz Köyü Kral Mezarı
Akdeniz Köyü Kral Mezarı
Tuncer Bağışkan
Bugünkü yazımda 1986-1987 yıllarında Eski Eserler ve Müzeler Dairesi adına başkanlığını yaptığım bir ekiple Akdeniz (Ay. İrini) köyündeki bir kral mezarında gerçekleştirdiğim kurtarma kazısı üzerinde duracağım. Bu yazıyı kaleme alırken, kazıyla ilgili olarak Eski Eserler ve Müzeler Dairesi’ne sunduğum 30.12.1986 ile 3 Ocak.1989 tarihli kazı raporlarından, 1990 yılında “Alman Kuzey Kıbrıs Dostları Derneği” ile ortaklaşa yayınladığımız Akdeniz mezarı kandil kataloğundan ve meslektaşım Aliye Öznergiz’in teşvik ve onayımla mezar buluntuları üzerinde gerçekleştirdiği başarılı Yüksek Lisans tezinden yararlandığımı belirtmek isterim. Ancak bir tesadüf sonucu 1980 yılında müzelere kazandırdığım Salamis Efes Artemis heykeliyle ilgili adımı taşıyan bilgi ve belgelerin ilgili kurumdan buharlaştığı gibi, gerçekleştirdiğim bu kazıyla ilgili olarak adımı taşıyan envanter fişlerinin dışında kalan bilgi, yayın ve belgelerin de ilgili kurumdan buharlaştırılıp çalışmalarıma el konulmak üzere olduğunu saptamış bulunmaktayım. Bu nedenle mesleki etik anlayışla bağdaşmayan bu konuya ilişkin tepki ve eleştirilerimi yazımın sonunda ortaya koyacağımı belirttikten sonra yazıma başlayabilirim demektir.
GİRİŞ
Eski eserlerin sistematik, ya da kurtarma kazılarıyla müzelere kazandırılmaları, temizlenip tümlenmeleri, envanterlenmeleri, bilimsel araştırmalarının yapılıp Kıbrıs’ın geçmişinin aydınlatılası, müzelerde sergilenmeleri ve yayınlanmaları müzecilik anlayışımızın gerekleri arasında yer almaktadır. Ancak kişiler tarafından dağıtılıp soyulan antik mezarlarda sistematik bir kazı yapmak yerine “kurtarma kazısı” yapılması gereği ortaya çıkmaktadır. Nitekim Akdeniz köyünde soyulan bir kral mezarında başkanlığımdaki bir ekiple ‘kurtarma kazısı’ yapmakla kalmamış, bulunan zengin içerikli eserleri müzelerimize kazandırdıktan sonra onların bilimsel araştırmalarını da gerçekleştirmiştim.
AKDENİZ KÖYÜNE YAPILAN BASKIN
Akdeniz köyünde bulunan çok zengin bir mezarın üç ay süreyle soyulduğu istihbaratını değerlendiren Polis Genel Müdürlüğü’ne bağlı Narkotik ve Harekât Şubesi 15.12.1986 tarihinde Eski Eserler ve Müzeler Dairesi’nden yardım talebinde bulunmuştu. Polis ekibinde Erdoğan Mani, Süha Ünügür (PÇ), Cemal Akın (PÇ), Bülent Süngü (PÇ), Cuma Erengin (PM), Aygün Maraşlı (PM), Nejdet Kırgın (PM) ve Yusuf Özkuru görev almaktaydı. Böylece polis görevlilerine yardımcı olmak ve söz konusu mezarda kurtarma kazısı gerçekleştirmek üzere görevlendirilmiştim. Başkanlığımdaki ekipte Dairemiz işçilerinden Seyid Ali Keresteci, Cuma Türkkal, Abdullah Kulak, Mehmet Cesurer, Sedat Alibaş, Tahir Havalı, Sami Çağanağa ve Raif Mülazimoğlu yer alırken, 11 gece süreyle mezarı beklemek üzere Akdenizli Mustafa Arap adlı kişiyi de ekibe dahil edilmiştim. İlk günkü polis baskınında 1562.000.00 TL’sı değerinde 162 adet eski esere el konurken, soyulduktan sonra ilerde açılmak üzere tamamen kapatılarak gizlenen mezarın yerini de ancak bir gün sonra saptamam mümkün oluyor. Bu arada mezarın soyulmasında zanlı olarak görülen Nahit Arap, Erol Akcan, Yunus Bakırcı, Hasan Bozalan, Ali Akgün ve Mehmet Karabiber isimli altı kişinin tutuklanarak Polise celp edildiği de bilgimize getirilmişti.
MEZARIN KURTARMA KAZISI
Akdeniz köyünün yaklaşık 1 mil kadar kuzeybatısında bulunan mezar ‘Paleokastro’ ile ‘Sandıklı Taş’ (‘Sentoukopetra’) mevkilerinde yer almaktaydı. Kumluk bir alanda olan mezarın güneyinde kömür fırınları, kuzeyinde ise küçük bir çam koruluğu vardı. Buradaki kumlarda yeni kırılmış seramik parçaları gördüğümden mezarın burada olabileceği görüşüne vardığımdan 16.12.1986 tarihinde kazı çalışmalarını bu noktada başlatmıştım. İşçilerimiz kumları temizleyerek çalışma alanını genişletmiş ve yüzeyden yaklaşık iki metre kadar derine inildiğinde mezarın giriş kapısının üst kısmı ortaya çıkmıştı. Buradaki ana toprağa ulaşma çalışmaları sırasında, bu bölümün batısında ‘Bölüm I” adını verdiğimiz mezarın yolu (dromos) karşımıza çıkıyor. Ana kayaya varmak için II’inci bölümde sürdürdüğümüz kazıda toprak içerisinde sıkışmış kumtaşından yassı bloklara rastlanıyor. Bunlara dayanarak burasının mezar odalarına girişi sağlayan bir ön oda (veya koridor) görevi gördüğü, üstünün yassı kumtaşı bloklarla kapalı olduğu ve daha sonra yassı blokların çöktüğü anlaşılıyordu. Bu taşların Sadrazam Köydeki Lidrades/Bahçeler Deresi’ndeki taşlara benzediği köylüler tarafından bilgime getirildiğinden, mezarın yapımında o bölgedeki taşlardan yararlanıldığı anlaşılmış oluyor. Ve bu bölümde 3.50 cm derinlikte ana kayaya ulaşıyoruz.
Mezar, kumtaşı ana kayaya oyulmuştu. II’inci bölümün alttan itibaren yan duvarlarında 73 cm yüksekliğinde yassı kaplama taşları vardı. Yan duvarlar oyulmak suretiyle kaplama taşları bunların içlerine konmuş durumdaydı. Bu tür bir yapım şekli nedeniyle üzerinde çalıştığımız mezarın anıtsal olduğu anlaşılıyordu. II’inci bölümdeki kazılarda mezar odası girişinin üst başındaki niş ile duvar kenarlarında çok sayıda yağ kandili, kırık seramik parçaları, iki adet ağırşak ve mezara giriş kapısının sol (kuzey) köşesinde ‘insitu’ durumda beş adet sağlam cam şişe bulmuştuk.
II’inci bölümdeki kazı çalışmalarından sonra kemerli bir giriş kapısından III ve IV numaralı mezar odalarına giriyoruz. Genel şekli itibarıyla Helenistik-Roma dönemine tarihlenen nişli (Loculuslu) mezar tipindeydi. Havalar yağmurlu olduğundan çalışmalarımızın verimli olabilmesi için önce mezar odalarını temizleme, daha sonra ise mezarın I numaralı yolunu kazma kararı alıyorum. Böylece 18.12.1986 tarihinde III ile IV numaralı mezar odalarında çalışmaya başlıyoruz. Ancak 2 metre yükseklikte olan mezar odaları, taban seviyesinden yaklaşık 1 metre yüksekliğe kadar taş ve kumla doluydu. Mezar toprağı ile mezar hediyeleri ise mezarı soyanlar tarafından dağıtılmış durumdaydı. Bu arada mezarın krokisini çiziyorum. III numaralı mezar odasının kuzey duvarında Loculus adıyla da bilinen bir adet niş (III A) ve IV numaralı mezar odasının duvarlarında ise yedi adet niş (IVA, IVB, IVC, IVD, IVE, IVF ve IVG) vardı.
III numaralı mezar odasındaki çalışmalar 18-19/12/1986 tarihlerinde gerçekleştirilir. Odadaki kumlar mezarın dışına taşınıp sık gözenekli bir elekle elenirken çocuklara (bebeklere) ait kırık kafatası parçaları, kandiller ve IIIA nişinin batı köşesinde ise çocuklara ait olduğunu sandığım 3 adet küçük altın küpe bulunuyor.
IV numaralı mezar odasındaki çalışmalara 19.12.1986 tarihinde başlıyoruz. III ile IV numaralı mezar odalarının birleştiği kemerli kapı geçidinin kenarında 12 adet kandil, tunç sikkeler ve biri kırık iki adet küçük testi bulunur. Ancak ele geçen buluntular ‘insitu’ (orijinal yerlerinde) değillerdi. 22.12.1986 tarihinde II ile III numaralı odaların temizlenmesi, IV numaralı mezar odasındaki büyük taşların III numaralı mezar odasına taşınması ve IVG nişinin temizlenmesi gerçekleştirilir. IVG nişinin önündeki toprakta çok sayıda kandil ile sikke bulunur. 23.12.1986 tarihinde IV numaralı mezar odasının giriş kapısı önünde çalışmaya devam edilirken, IVF, IVG, IVA ve IVB nişleri de temizleniyor. IVB nişinde 8 adet altın küpe, 1 adet altın yüzük, kolye boncukları, sikkeler, tunç eserler, kolan tokaları ve demir çiviler ele geçiyor. 24.12.1986 tarihinde IVB, IVC ve IVF nişlerinin önü ile IVC nişinde çalışıyoruz. IVB nişinin önünde 10 adet altın küpe, kolye boncukları ve sayısız sikkeye rastlanıyor. IVC nişinin içinde 6 adet altın küpe, sikkeler, tokalar, boncuklar, 2 adet haç, I adet kırık bakır halka, kırık bakır yüzük ve kırık bir testicik bulunuyor. Ve IVF nişinin önünde ise 4 adet altın küpe tespit ediyoruz. 25.12.1986 tarihinde IVE ile IVD nişleri temizlenirken, önlerindeki toprağın kaldırılmasına da devam ediliyor. Buradaki çalışmalarımız sırasında: (a) IV E nişinin önünde 3 adet altın küpe; (b) IVE nişinde 8 altın küpe, 1 cam mühür, 2 küçük cam şişe, bir yivli testi parçası, kaplama taşları arasındaki dolgu toprağında bir adet kırık unguantarium, bakır küpeler, tamamen yıpranmış yüzükler, tokalar, 1 minyatür cam kandil, 1 küçük cam amfora, kolye boncukları ve bir bakır kaşık; (c) IVD nişinde ise 10 altın küpe, kolye boncukları, çok sayıda sikke ve cam eser bulunuyor. 26.12.1986 tarihinde IVD nişinin önünde kalan toprak tamamen temizlenirken 1 altın küpe bulunuyor. Ana toprağa varılınca mezar odaları süpürüldükten sonra mezarın fotoğraflarını çekip ölçülerini alıyorum. Böylece kazının ilk etabı da sona ermiş oluyor.
MEZAR YOLU (DROMOS) KAZISI
Mezarın I numaralı yolundaki kazı çalışmalarına 2.2.1987 tarihinde başlıyoruz. Başkanlığımdaki ekip Sanat Tarihçi Hüseyin Şaban Aygın ile Girne bölgesi işçilerimizden Ali Riza Çolakoğlu, Musa Küçük, Hacı Bayram Şahin, Faruk Akkor ve Lefkoşa işçilerinden Mehmet Cesurer’den oluşturulmuştu. Burada çok sayıda kırık seramik parçası bulunuyor. Bunların da bir sonraki ölü gömme sırasında mezar odalarından mezarın dışına atıldıkları anlaşılıyor. Kazıda, ana kayaya oyulmuş 238 cm uzunluğunda ve 136 - 137 cm genişliğindeki 10 basamaklı bir merdiven açığa çıkıyor. Yolun yan kenarındaki moloz taşlarla yapılan örgü duvarı dik olarak güneye yöneldiği saptanıyor. Ancak bölgenin ağaçlık olması ve çoğu taşların yerlerinde bulunmaması nedeniyle buradaki kazı çalışmalarını 10.2.1987 tarihinde geçici olarak sonlandırıyorum. Ve geçenlerde bu mezarı ziyarete gittiğimde, Eski Eserler ve Müzeler Dairesi’nin telleyip sözüm ona koruma altına aldığı mezarın yıllardan beridir restore edilmediğini görünce şokları yaşıyorum.
KAZI SONRASI ÇALIŞMALARI
Kazı sırasında bulunan eserler sorumluluğumdaki Kumarcılar Hanı atölyesine taşındıktan sonra üzerlerinde bir dizi çalışma başlatıyorum. Pişmiş toprak, altın ve cam eserlerin temizlenmeleri kolay olmasına karşın, demir çiviler ile tunç eserlerin çoğu hayli oksitlendiğinden kurtarılmaları mümkün görülmüyordu. Altınları temizledikten sonra bir kuyumcuda ayar ile ağırlık tespitlerini yaptırıyorum. Tamamı 24 ayar olan altınların 53 adeti küpe, biri ise yüzüktü. Daha sonra mezar buluntuların tamamının fotoğraflarını çekip negatiflerini arşivliyorum. Ancak bulunan 400 sikkeden sadece 105 adeti temizlenebiliyor. Onları tarihleyebilmek için David R. Sear’in İngilizce olarak yayınlanan “Roma Sikkeleri” ile “Bizans Sikkeleri” kitaplarından yararlanıyorum. Böylece sikkelerin en eskisini M.Ö II’in yüzyıl Ptolemaios dönemine, en yenisini ise Bizans İmparatoru Heraclius (M.S 610/11- Ocak 641) dönemine tarihlemem mümkün oluyor. Ptolemaios sikkelerinin Baf darphanesinde, Roma sikkelerinin Kıbrıs dışında ve Bizans sikkelerinin ise Kyzikos (Balıkesir civarı), Antiokheia (Yalvaç civarı) , Nikomedia (İzmit) ve Constantinopolis (İstanbul) darphanelerinde darp edildikleri saptanıyor. Bulunan yağ kandilleri ise İsveç Arkeoloji Heyeti’nin kandil tipolojisine göre tasnif edilince onların da tarihleri belirlenmiş oluyor. Böylece mezarın M.Ö II’inci yüzyıl Ptolemaios döneminde yapıldığı, M.S VII. Yüzyılın ilk yarısındaki Bizans İmparatoru Heraclius dönemine kadar yaklaşık 800 yıl süreyle kullanıldığı belirlenmiş oluyor.
Kırık oldukları için etütlük olarak ayırdığım 1150 adet eserlerin dışında kalan 464 adet eski esere ilk etapta 87/2/1-464 envanter numarası vererek envanter katalog fişlerine işlemiştim. Daha sonra eserlerin sayısı 704’e ulaştığından bunların tamamına 87/2/ 1 – 704 envanter numarası veriyorum. 1991 yılında Kumarcılar Hanı depolarının Girne Kalesi’ne taşınması sırasında, bunların üzerindeki fiş ile katalog çalışmalarım tamamlanmadığımdan bu eserleri Haydarpaşa’daki atölyemde alıkoymuştum. Tarihlendirmeye yardımcı olan eski eser sayısı 11.1.1999 tarihine kadar 711’e yükselmiş ve bunlar eski eser envanter fişlerine çekilen fotoğraflarıyla birlikte işlenmişlerdi. Ancak 87/2/1 – 711 envanter numaralarını taşıyan toplam 711 adet eser, müdür tarafından kızağa bulunduğum 11.1.1999 tarihinde Girne Kalesi’ne nakledilip, kalenin iki ayrı odasında sergileniyor. Bu arada eserlerin Girne kalesine taşınması sırasında hazırlamış olduğum katalog fişlerinin bir kısmının arabadan uçtuğu da geçtiğimiz gün bilgime getiriliyor. Dahası, fitil deliğinde yanık izleri bulunan ve İsveç kandil tipolojisinde Tip 22’ye giren bşr yağ kandili, kandil yağdanlığı sanılarak müze sergilemesine seramikten uyduruk bir kandil yağdanlığı canlandırması yapılarak ziyaretçilere gerçek dışı bilgi verilmesi sağlanıyor. Oysa ki bu yağ kandilinin benzeri olan iki ayrı yağ kandilinin A. Palma Di Cesnola tarafından Salamis’te bulunduğu ve bunların ise Cesnola’nın 1884 yılında yayınlanan “Salaminia” ile 1885-1903 yıllarında yayınlanan “Atlas” kitaplarında yer aldığı gayet iyi bilinmektedir.
ETİK OLMAYAN KONULARA TEPKİ VE ELEŞTİRİLERİM
Ve bilimsel araştırmalarını yaptıktan sonra envanter fişlerine fotoğraflarıyla birlikte detaylı bir şekilde kaydettiğim bu eserlerin üzerinde Yüksek Lisans Tezi yapmak üzere meslektaşım Aliye Öznergiz’i bizzat teşvik ediyorum. Böylece üç ay süreyle soyulan bir mezar üzerindeki yayın eksikliği de 2010 yılında tamamlanmış oluyor. Şimdilerde ise, bu eserler üzerinde gerek şahsımın, gerekse Aliye Öznergiz’in gerçekleştirdiği katalog çalışmasının bilgimiz dışında birileri tarafından kataloğunun yayına hazırlanmakta olduğunu ve bu arada adımın geçtiği tüm raporlar ile yayınların Girne Kalesi’nden buharlaştığını yenile öğrenmiş bulunuyorum. Dahası, Batık Gemi kazısını Pensilvanya Üniversitesi adına gerçekleştiren Michael Katzev ile Vrysi kazısını Glasgow ile Birmingham Üniversiteleri adına gerçekleştiren E. Peltenburg’un adları müze sergilemelerinde yer alırken, Akdeniz mezar kazısının başkanlığını yapan şahsımın adının müze sergilemesinde yer almadığını da yenile saptıyorum. Özellikle de müze sergilemesinde halen yer alan tanıtım yazısının tamamının, buharlaşan 30.12.1986 tarihli raporumdan alıntı olduğunu da vurgulamış olayım.
Akdeniz köyündeki kral mezarında gerçekleştirdiğim kazı sonrasında, bu alan ile yakın çevresinde altı adet mezarın daha Eski Eserler ve Müzeler Dairesi tarafından saptanıp kazıldığını tesadüfen öğrenmiştim. Kazısını gerçekleştirdiğim mezarın yaklaşık on metre kuzeyindeki kayaya oyulmuş bir mezarın giriş kapısının üst başında gördüğüm buldozer kepçe izlerinden, bu mezarın yolunun buldozerle kazıldığı anlaşılıyordu. Elimdeki resmi bir belgeden ve mezarın buldozerle kazıldığını yansıtan iki fotoğraftan, bu kazının ya 12.11.1997 tarihinde, ya da 29 Mart – 2 Nisan 2004 tarihleri arasında Eski Eserler ve Müzeler Dairesi tarafından gerçekleştirildiği anlaşılıyordu. Bundan sonrası için uluslar arası mesleki etik anlayışın bir gereği olarak talebim, gerek şahsımın, gerekse Aliye Öznergiz’in üzerinde fiş ile katalog çalışması gerçekleştirdiği mezar buluntuları üzerinde katalog çalışması yapılması değil, kazısını gerçekleştirdiğim mezardan sonra Eski Eserler ve Müzeler Dairesi elemanlarının kazdıkları altı mezarda bulunan ve üzerlerinde çalışılmamış eski eserlerin kataloğunun yapılmasıdır diyerek bu haftaki yazımı da bu şekilde sonlandırmış olayım.