Akıncı, bildiğiniz Akıncı…
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yaratılan hava ve sonrasında yaşananlar…
Aslında çok da şaşırmaya gerek yok…
Seçimler öncesinde Anastasiadis ile Eroğlu müzakerelerin başlaması konusunda uzlaşıya varmıştı.
Yani seçimi kim kazanırsa kazansın görüşmeler başlayacaktı.
Ne oldu?
Seçimi Akıncı kazandı…
CTP'nin kendi iç meselelerinin etkisi, Akıncı'ya yönelen 'merkez' oylar ve Özersay faktörünün Eroğlu'ndan ciddi anlamda oy çalması seçimin sonucunu belirledi.
Kimileri bu sonucu “devrim” olarak nitelendirdi.
Öylesine bir hava yaratıldı ki, adeta halk bu sonuçla Türkiye'ye kafa tutacağını sandı.
Oysa ki Akıncı, bildiğimiz Akıncı'ydı…
Siyasi yaşamının her evresinde döneme göre ayak uyduran ancak KKTC'yi benimseyen yanını da hiç gizlemeyen Akıncı'ydı… Yapılan eleştirilere, uyarılara hemen hemen herkes kulak asmadı.
Hatta Akıncı'yı eleştirenler “barış yanlıları arasına nifak sokmaya çalışan hainler” olarak da ilan edildi.
Bu köşenin yazarı olarak ben de bu tepkilerden nasibimi aldım.
Dedim ya, seçimi kazanan Akıncı, bildiğimiz Akıncı'ydı…
Ve kimse kusura bakmasın ama müzakerelerin başlaması Akıncı'nın değil Eroğlu'nun oluru ile karar verilmiş bir konuydu.
Neyse...
Kimse bazı gerçekleri görmek istemedi.
Bu körleşme bugün de devam ediyor kimi kesimlerde…
Seçimden bu yana çok şey değişti... Çok açık ve net bir şekilde söylemek gerekirse Akıncı “Kıbrıslı Türklerin lideri” olmak yerine “KKTC Cumhurbaşkanı” olmayı yeğledi.
O, KKTC'ye inanan, onun güçlenmesi için hayaller kuran bir liderdi. Hep öyle oldu.
Eskiden de, şimdi de…
Ara ara gerçek yüzünü gösteriyor, “KKTC'ci” yanının sinyallerini vermeye devam ediyor.
Şimdi bu hallerine şaşırıp onu eleştirenlere bakıyorum da, yüzümde bir gülümseme beliriyor.
Neredeydiniz ya ağalar siz seçim döneminde diye sormaktan kendimi alamıyorum.
Neredeydiniz?
Şimdilerde müzakerelerin verdiği 'umut uyuşukluğu' yine hayaller deryalarında yüzmemize yol açıyor, evet…
Ancak bu süreç bir referanduma gitmez, durum, karşılıklı birbirini suçlama yarışına dönerse seyreyleyin siz cümbüşü o zaman…
Seyreyleyin kahramanları, devrimcileri, klavye kovboylarını…
Seyreyleyin gitsin…
////
MARAŞ, YENİDEN?
MARAŞ konusunun ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden’ın geçen yılki ziyaretinde pazarlık konusu olduğunu daha önce gündeme getirmiştik. Konu Rum basınının da gündemindeydi...
Bu konunun Biden’ın ziyaretinden 10 gün önceye dayanan dolaylı müzakere tekniğiyle görüşüldüğü biliniyor. [yoğun mekik diplomasisi]
Bunu diplomatik kaynaklar gizlemiyordu.
Biden’ın ziyaretinde de bu konuda çetin pazarlık yapıldığı ortaya çıkmıştı.
Ancak her ne hal ise dönemin Cumhurbaşkanı Eroğlu bu konuda kapalı kapılar ardında nelerin konuşulduğunu açıklamamıştı.
Biden’ın ziyareti öncesinde planlanan şuydu:
Biden adaya gelecek, liderlerle Maraş ve Mağusa limanının da içinde bulunduğu bütünlüklü bir planı liderlerin imzasıyla açıklayacaktı.
Maraş ve Mağusa limanı ile ilgili gündeme gelen bir plan…
Ne olacaktı bu planda? Mağusa ve Maraş’ta eş zamanlı fizibilite çalışmaları başlayacaktı.
Biden’ın ziyaretinde devam eden yoğun müzakere trafiğinde şunlar olmuştu:
Maraş ve Mağusa Limanı ile ilgili fizibilite raporlarını hazırlanacaktı, herkesin malumu...
Bu uzlaşı için Türk, Rum ve ABD tarafı farklı önerilerle masaya oturmuşlardı.
Sonra Maraş konusunda uzlaşıya doğru giden müzakere birden bire yerle bir olmuştu.
Uluslar arası uzmanlar ve Türk uzmanlar (Kıbrıs Türk tarafının belirleyeceği uzmanlar) Maraş’ta bir çalışma yapacaktı.
Aynı anda Mağusa Limanı’ndaki fizibilite çalışması yapılacak, ABD bu çalışmada finansal yardımda bulunacaktı. Doğal olarak Türk tarafının “Rumlar Maraş’a girmesin” tutumu ve Rum tarafının Mağusa Limanı’nın sadece yük taşımacılığı ile ilgili müzakere etmek isteyişi, yolcu taşımacılığını konuşmak istememesi ipleri kopardı.
Bu girişimin üzerinden zaman geçti, unutuldu.
Acaba seçim döneminde Maraş'ı güven yaratıcı bir önlem olarak gören Akıncı bir girişim yapar mı?
Yoksa “dün dündür bugün bugün” mü? Bence ikincisi!.. Hani, Maraş’ı konuşan var mı?
///
ANKARA ZİYARETİ
Türkiye’den gelen suyun yönetimi ile ilgili son karar Başbakan Ömer Kalyoncu'nun Türkiye ziyareti ile nihayete kavuşacak. Mecliste devam eden bütçe görüşmelerinin bitmesinin hemen ardından gerçekleşmesi beklenen Türkiye ziyaretinde nasıl bir sonuç çıkacak merakla bekleniyor. Zira 'su' konusunda Kıbrıs Türk tarafının geri adım atmayacağına dair net duruş hala devam ediyor.
///
AH ALİ, VAH ALİ…
Afrika Köşe Yazarı Ali Kişmir…
'Vefasızlığa' isyan ediyor.
Kendince haklı, yerden göğe kadar.
Akıncı'nın Arif Hoca'nın anmasına ve Afrika'nın kuruluş yıldönümü etkinliğine katılmamasına yanıyor.
Dünkü yazısında “Uzun bir süreden beridir, ‘keşke 2015 Cumhurbaşkanlığı seçimleri hiç yaşanmasaydı... Veya ‘keşke Sayın Akıncı hiç aday olmamış ve cumhurbaşkanı seçilmemiş olsaydı’ diyorum...” yazmış…
Ah be Ali ah…
Biz yine “öteki” kalmadık mı be Ali, ha?
Kalmadık mı?
Böyle olacağı belli değil miydi?
///
HEP BU TÜRKİYE'DEN GELEN FİRMANIN İŞİ (!)
TV'de sel haberlerini izliyorum, muhabir soruyor “Buraları neden su bastı”…
Belediye başkanı bahaneleri sıralıyor…
“Türkiye'den gelen firma yolları kazdı,
Türkiye'den gelen firma suyun akışını engelledi,
Türkiye'den gelen firma…”
Tabii canım, tabii…
Bu firma gelmeden, yollarımız güllük gülistanlıktı, hiçbir yeri su basmıyordu.
Ne olduysa bu firma gelince oldu (!)
Tabii tabii…
Sel de Türkiye'nin işi.
///
FOTOĞRAF
Evini sel suları basmış... Her yer çamur.... Ama bu, gülümsemesine engel değil... Selle boğuşan Girne’den bir kare... Didem Menteş’ in objektifinden...
///
NE OLDU?
UBP’nin parti içi yolsuzluk araştırması ne oldu? Bir rapor yazılmış, rapora göre parti 2013 seçimlerinde 5 milyon TL'ye yakın para harcamıştı. Faturasız ödemelerin toplamı 2 milyon 656 bin TL’ydi.... Eee, noldu, unutuldu, gitti?