AKINCI BİLGİ VERDİ
Cenevre Konferansı gereğini yerine getirmek üzere yol haritasını çizeceğiz ve bundan sonraki aşamaları nasıl planlayacağımızı çalışacağız.
Kıbrıslı Türki lider Mustafa Akıncı, Kıbrıslı Rum lider Nikos Anastasiadis ile Cenevre sonrası bugün gerçekleştirilen ilk toplantının ardından basına bilgi verdi.
Akıncı şunları kaydetti:
Bugün Cenevre sonrası Sayın Anastasiadis’le ilk görüşmemizi yaptık. 9-10-11 Ocak’ta Cenevre’de iki tarafın görüşmeleri yer aldı, güvenlik ve garantiler haricindeki konular üzerine görüşler karşılıklı olarak ele alındı. Bazı ilerlemeler de sağlandı o günlerde yapılan çalışmalarda/ 11 Ocak günü BM’nin kasasında kilitlenmek üzere biz %29.2’lık haritamız ve onlar da kendi haritalarını hazırlayıp sundular. Hemen ertesi gün de güvenlik garantilerle ilgili olarak Kıbrıs’taki iki taraf artı üç garantör ülke olarak beşli Konferans yapıldı.
Bugün yaptığımız görüşmede 18-20 Ocak arasında Mont Pelerin’de yapılan teknik çalışmaların sunumu bize yapıldı, müzakerecilerimiz oradaki gelişmeleri bize aktardılar. Onun üzerinde değerlendirmelerde bulunduk. 1 Şubat’ta yeniden toplanacağız ve Cenevre Konferansı’nda varılan bir mutabakatın gereğini yerine getirmek üzere hem önümüzdeki surecin yol haritasını çizeceğiz, hem de burada bir sure daha nasıl bir çalışma yürütebiliriz ve bundan sonraki aşamaları nasıl planlayacağız, bunun üzerinde çalışma yapılacak.
Cenevre konferansında vardığımız mutabakatların birincisi yerine getirildi yanı teknik düzeyde güvenlik ve garantilere ilişkin bir takım sorular ve bu soruların yanıtlarını nasıl sağlanacağına ilişkin mekanizmalar neler olabilir, bunun üzerinde iki liste hazırlanmış durumdadır, 5 taraf acısından.
Tabii ki tarafların görüşleri birbirinden farklı olacaktı, onu bekliyorduk, öyle de oldu. Ancak bunun müzakeresini ve sonuçlandırılmasını tabii ki teknik düzeyde yapamazlardı, bu siyasi düzeyde ele alınıp yapılacak olan bir şeydir.
Konferansın diğer kararı paralel olarak diğer baslıklarda çözümlenmemiş konulardaki müzakerelerin iki taraf arasında Kıbrıs’ta devam edeceğine ilişkindi. Onu yapacağız 1'inden itibaren, ancak bunun sonrasında da konferansın yeniden siyasi düzeyde, üst düzeyde toplanması gerekecek.
Bununla ilgili bir tarih şu an itibariyle söz konusu değil ancak şunun altını çizmek istiyorum, bu konferans başladı ama bitmedi ve Cenevre konferansının da 50 yıllık müzakere sureci gibi, ucu açık ilanihaye devam edecek bir süreç olarak algılanmaması gerekir.
Böyle bir şey olamaz. Kimsede böyle bir düşünce, böyle bir niyet yoktur. Ancak önümüzde de hemen bir hafta sonra, 10 gün sonra bu konferans toplanıyor diyebileceğimiz bir tarih de somut olarak ortaya çıkmış değildir. Bunun çıkması için BM’nin hem Kıbrıs’ın iki tarafıyla hem de 3 garantör ülkeyle çalışmalarını yapması lazım.
Önemli olan bu momentumu canlı tutmaktır, bunu öldürmemektir, bunu ucu acık, ilanihaye sürecek ve sürüncemede kalacak bir olgu olarak düşünmemektir. ancak çok aşırı bir acelecilikle de sureci yanlış mecralara da itmemektir. Dolayısıyla bu dengeyi kurmamız lazım. Akılcılıkla bunu 1 Şubat Çarşamba günü değerlendirip onumuzdaki yolu planlayacağız ve öyle umuyorum ki makul bir sürede artık bu konunun bir sonuca ulaşmasını temin etmek için nihai çalışmalarımızı tamamlayacağız.
Şu hususun altını çizmek isterim. Yeni bir safhadayız, bu çok açık ve nettir. Çünkü 50 yıllık müzakere surecinde yapılamayan yapılmıştır. Nedir O? İki taraf Kıbrıslı Türk ve Kıbrıslı Rum tarafları olarak harita noktasına kadar bu sureci getirmiştir.
5’li konferansın toplanma noktasına kadar bu sureci getirmiştir. Bu son 50 yılda olmayan bir şeydi ve dolayısıyla geldiğimiz noktada Mont Pelerin’e gidildi bir şey çıkmadı, Cenevre’ye gidildi bir şey çıkmadı gibi olumsuz değerlendirmelere yer yoktur kanaatindeyim. Evet her şeyiyle bitmiş bir uzlaşma noktasında değiliz, daha bunun için atılması gereken adımlar var. Şunun altını çizmekte hiç bir beis görmem, Kıbrıs Türk tarafı olarak bu sürece çok olumlu katkılarda bulundu/ surecin bu noktaya gelmesinde elbette iki tarafın da katkıları vardır ama Kıbrıs Türkünün, Kıbrıs Türk tarafının bu surece çok daha olumlu katkıları olmuştur.
Şimdi geldiğimiz noktada artık tüm tarafların kolektif bir cabayla bu sürece yardımcı olmaları gerekir, ben bunun içinde garantör ülkeleri de sayıyorum. Sadece Kıbrıslı Türkler ve Rumlar değil bunun yanında BM elbette kolaylaştırıcı çalışmalarını iyi niyet misyonunu en iyi şekilde yerine getirecektir. AB gözlemci sıfatıyla katıldığı bu konferansta yapabileceği katkıları elbette yapmalıdır.
3 garantör ülke Türkiye, Yunanistan ve Birleşik Krallık da bu katkılarını özellikle bu önümüzdeki süreçte esirgememelidir ve bu sonucu en iyi şekilde elde etmek için herkes üzerine düseni yapmalıdır.
Herkes elini taşın altına sokmalıdır çünkü günün sonunda ortaya çıkacak olan tablodan herkes yararlanacaktır. Tüm ilgili taraflar daha iyi bir geleceğe doğru yol alacaktır, en basta da Kıbrıs’ın iki toplumu.
Umarım 1 Şubat günü size daha ayrıntılı bilgi vereyim.
Soru -Cevap
- Elini taşın altına sokmayan kimdir?
"Ben herkes elini taşın altına sokmalıdır derken bir temennimi ifade ediyorum, birini işaret etmiyorum. Herkes bu surece katkıda bulunsun anlamında söylüyorum çünkü çok kritik bir aşamadayız. Gerçekten sonuç alabileceğimiz bir noktadayız. Bu kadar emeği heba etmememiz gerekir. Dolayısıyla şunun altını çizerek hatırlatmakta yarar var, hep ben 2016 yılı sonunu hedef olarak gösterdim. 2016’yı astık, Ocak ayının sonuna geldik. Neden 2017’ye bu iş sarkmasın, uzayıp gitmesin deyişimi çok iyi hatırlarsınız. Bunun birkaç tane nedeni vardı, birincisi yeni bir genel sekreter gelecek dosyasını öğrenmeye çalışacak. Şimdi o aşamadayız. Aslında sağ olsun Sayın Gutteres Cenevre’ye geldi başkanlık da yaptı ama Kıbrıs sorunuyla ilgili bir geçmişi yok. İkincisi Amerikan yönetimi değişti, orada nasıl gelişmeler olacak, dünyayı nasıl etkileyecek, bölgemizi nasıl etkileyecek onu bilemiyoruz. Bunu niye soyluyorum çünkü bir önceki Amerikan yönetimi çözüm yönünde destek anlamında iki tarafla da temas ediyordu. Umarım bu yeni yönetim de bu desteğini sürdürür ama bunu bilemiyoruz. Bekleyip görmemiz lazım. Bu söylediklerim iki dış faktör. İçeride daha önemli konular var, bir tanesi Doğu Akdeniz’deki doğal gaz yataklarıyla ilgili Rum tarafının çıktığı ihaleler. Ardından olası sondajlar ve çözüm olmadığı durumda bunun bir işbirliği alanı olmasını umut ettiğimiz bu alanın bir gerginlik alanı haline dönüşme tehlikesi ve potansiyeli ve ardından Rum tarafında sesler yükselmeye başladı, 2018 Şubat’ında yer alacak Cumhurbaşkanlığı seçimleri gündemde. Bir de buna yeni bir unsur eklendi, Türkiye’de referandum. Mesela o yoktu gecen yıl bu konuyu konuştuğumuz sırada, ben 4 unsuru sıralardım ve 2017ye bu ısı sarkıtmayalım derdim ve aslında bu benim temennim olmaktan da çıkmıştı. Rum liderin de bir hedefi, BM’nın de bir hedefi haline gelmişti, Türkiye’nin de bir hedefi haline gelmişti. ama ne yazık ki olmadı, bu başarılamadı. Şimdi bu iş daha da uzayıp giderse 2017’nın getirebileceği tehditler, riskler ortada. Dolayısıyla bu süreci mümkün olduğu kadar kısa tutmakta ve bu konferansın erken bir zaman dilimi içerisinde toplanmasına yarar var. Kuşkusuz bu tek taraflı bir istekle olmaz. Tüm ilgili tarafların, en azından 5 tarafın buna hazır olması gerekecek. Bunu da önümüzdeki günlerde değerlendirip göreceğiz.
- Tsipras’ın çözüm için zemin yok açıklamasını nasıl yorumlarsınız?
"Zemin yoksa bu zemini el birliğiyle yaratmak Yunanistan’ın da görevidir diye değerlendiriyorum. Hangi içerikte bunu söyledi, ben de baslığı gördüm ama altında neyi kastediyor okuduğunuz zaman çok net değil. Bu zemini el birliğiyle yaratmak ve bu Kıbrıs sorununu çözmek hepimizin görevi ve biraz önce söyledim üç garantörün de katkısı olması şart, bu 3 garantörden biri de Yunanistan. Yunanistan uzun sure bu surece uzak kaldı. Bu bir gerçeklik, kendi iç ekonomik bunalımları nedeniyle Kıbrıs müzakere surecinde çok rol almadı. Ancak son aylarda ve sayın Tsipras da özellikle bu konuya daha çok ilgi duymaya başladı, temennimiz bu ılgının devam etmesi ve bu zemini elbirliğiyle yaratmamız."