1. HABERLER

  2. HABERLER

  3. Akıncı: “Çözüm hedefiniz varsa, her şeye sıfırdan başlamak olmaz”
Akıncı: “Çözüm hedefiniz varsa, her şeye sıfırdan başlamak olmaz”

Akıncı: “Çözüm hedefiniz varsa, her şeye sıfırdan başlamak olmaz”

Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, Kanal T, Kıbrıs Genç TV ve Kanal SİM’in ortak yayınında Hasan Erçakıca, Fatma Kişmir ile Sami Özuslu’nun sorularını yanıtladı.

A+A-

Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, Kanal T, Kıbrıs Genç TV ve Kanal SİM’in ortak yayınında Hasan Erçakıca, Fatma Kişmir ile Sami Özuslu’nun sorularını yanıtladı.

Cumhurbaşkanı Akıncı programda Kıbrıs sorunu, iç konular, doğal gaz, nüfus sayımı ile ilgili konulara değindi.

 

Akıncı: “Lute henüz çalışmalarını tamamlamış değil”

“Rum basını genellikle her şeyi herkesten daha iyi bildiğini ve herkesten önce açıkladığını düşünür. Burada da henüz daha sonuçlanmamış bir süreç varken bunun öldüğünü bittiğini açıklama heyecanı yaşadı. Şu anda durum o değil, tablo çok parlaktır demek istemiyorum. Lute henüz çalışmalarını tamamlamış değil. Büyük ihtimalle Pazartesi telefon görülmesi yapacak benimle…

Bölgeye geleceğine dair duyumlarımız var. Şurası gerçek ki sadece Lute değil, Sayın Anastasiadis’in Crans Montana’dan bu ana daha önceden mutabakata vardığımız konularda geri adım atmış olması ve bunda ısrar etmesi herkeste karamsarlık yarattı. Terms of reference çalışması içerisinde en önemli olacak unsurlardan bir tanesi de, eğer çözüm hedefiniz varsa, her şeye sıfırdan başlamak olmaz, tüm taraflar geçmiş uzlaşmaları kabul ettiğinizi açıklarsınız. Özellikle etkin katılım konusunda Sayın Anastasiades Crans Montana’nın açılış konuşmasında siyasi eşitliği tanıdığını, kararlara etkin katılımı tanıdığını, bakanlar kurulunda 1 olumlu oy ilkesi olduğunu da söylemişti. Kıbrıs Türk toplumu için hayati konulara sınırlı kalsın demeye başladı.” “ Anastasiadis ‘Devleti işlevsizleştireceksiniz, bu vetodur’ demeye başladı. Markides ‘bu veto değil, kararlara etkin katılımdır’ diye yazılar yazıyor. Kendi partisinden, başsavcılık yapmış birisi bunları söylüyor. Anastasiadis bir BM parametresini çöpe atmaya çalışıyor. BM parametresi diyor ki, siyasi eşitlik her federal organda eşit sayı anlamına gelmemekle birlikte, iki tarafın organlara etkin katılımını ve kararlara etkin katılımını içerir.”

 

“Her şey bitti demek için erkendir”

“Eğer bir süreç başlayacaksa sıfırdan başlamayacağımıza göre var olan mutabakatlarda hemfikir olarak başlamamız lazım. Burada ciddi bir ayrılık noktası var. 30 Haziran Guterres çerçevesini benimsiyoruz, o 4 Temmuz diyor. Lute’nin elinde 30 Haziran’dan başka non paper yoktur. BM Genel Sekreteri için de odur. Hatta Anastasiadis de genel sekretere yazdığı mektupta da 30 Haziran demiştir”

“Her şey bitti demek için erkendir. Yunanistan ile Türkiye arasında bazı görüşmeler Antalya’da başlatıldı, devam edecek 12 Nisan’da Atina’da. Bunun daha sonrasında gayrı resmi daha farklı gelişmeler olur mu, Lute ne gibi roller üstlenir henüz bilmiyoruz. Lute’nin yeniden gelme ihtimali vardır, onunla görüşelim, durumu daha da netleştirelim.”

 

“İki ayrı bağımsız devleti Rumların içine sindireceğini henüz göremiyoruz”

“Anastasiadis bu tavrında ısrar ederse, ben düşünemiyorum Kıbrıs Türk toplumunda siyasi eşitliği ve etkin katılımı içermeyecek bir düzenlemeye evet diyecek bir Kıbrıslı Türk lider var mı”

“Desentralizasyon bizim karşı olduğumuz bir şey değil. Öteden beri bizim istediğimiz Rum tarafının reddettiği bir şeydi. Bunu yapabiliriz ama ne kadar yaparsak yapalım bir yetki demetçiği merkezi yönetimde kalacak. Örneğin merkezi federal devletin bütçesini kim yapacak? O da hayati konumuz değil?”

“Anastasiadis bana genel bir sunum yaptı. Tek egemenlik, tek uluslararası kimlik, tek yurttaşlık, tek FIR hattı, tek münhasır ekonomik bölge, tek para, tek ekonomi, tek merkez bankası. Bunların dışındakiler kanatlara gidebilir dedi. Bunlara karşı çıkmayız. Bunun üzerine ben bütçe konusunu deştim. “Bunu nasıl kararlaştıracağız” dedim, “basit çoğunlukla geçecek” dedi. Bu üniter bir devlettir, eğer bizim etkin katılımımız olmadan kararlar alınacaksa bu tek toplumlu gibi üniter bir devlettir. Eğer merkezdeki yetkiler tamamen daraltılacak ve sıfıra yaklaştırılacaksa ki iki tarafın katılımına gerek duyulmayacak, o zaman da bu iki ayrı devlettir. Üniter bir devleti Kıbrıslı Türkler kabul etmez, iki ayrı bağımsız devleti Rumların içine sindireceğini henüz göremiyoruz. Bazı arkadaşlar gidelim masaya koyalım diyorlar ama koyarsanız BM parametrelerinin dışına çıkarsınız. Rum taraftaki bazı çevreleri son derece rahatlatabilirsiniz, İki ayrı devleti de elde edemezsiniz. Sonuçta biz mümkün görünen tek çözüm modeli iki bölgeli, iki kesimli federatif bu model ise, burada etkin katılım olacak, başka çaresi yok.”

 

“Kıbrıs’ta çözüm için bir kişi yetmez, ilgili tarafların el ele vermesi gerekir”

 

“Kıbrıs sorun bir iç sorun haline geldi demek yanlış bir tespit olur. Elbette sorunun iç boyutları da var ama uluslararası boyutları da son derece önemli, onun için BM nezdinde bu konu ele alınıyor. Garantörler boyutu var, onun için Türkiye ve Yunanistan görüşüyor. Şimdi Kıbrıs Cumhuriyeti Rumların yönetimindeki Kıbrıs Cumhuriyeti de olsa AB üyesi oldu, AB boyutu eklendi. Dolayısıyla ben biz benzetme yapmıştım, Kıbrıs’ta çözüm için bir kişi yetmez, tango için iki kişi gereklidir, “bize tango da yetmez, bize gerekli olan halaydır, sirtakidir” demiştim yani tüm ilgili tarafların el ele vermesi gerekir diye benzetmede bulunmuştum. Ama bunun sonrasında bir tespitte de bulunmak isterim, kim ne dersin desin bütün bu aktörler önemli olmakla birlikte bu bulunacak çözümün şekli, adı ne olacaksa olsun, onun içinde yaşayacak olan da Kıbrıslılardır”

“2004’te referandum yaşandı. Bundan sonraki herhangi bir çözümün de referanduma gideceği üzerinde mutabakat var. Dolayısıyla bu çözümü onaylaması, içine sindirmesi gereken yine burada yaşayan insanlar olacak. Bundan da öte bu çözümü sürdürülebilir kılacak olan da gene burada yaşayan insanlar. Ama bizim mutlaka, özellikle Türkiye ve Yunanistan’ın, iki önemli yakın ülkeler olarak yardımcı olması gerekir. Türkiye ve Yunanistan madem ki kendi aralarında konuşmaya başladılar ve devamını da getirecekler, bunlar olumlu yaklaşımlardır. Temenni ederim ki, biz önce Kıbrıslılar kendi kendimize yardım etmeye karar verirsek, başkalarının da bizlere yardımı daha kolay olur.”

 

Anastasidis “tamam gel Sayın Akıncı ne dersen varım” dese Kıbrıs sorunu çözülür mü?

“Bu tıkanma büyük oranda aşılır ve müzakere süreci bizim hep altını çizdiğimiz ve genel sekreterin de artık o noktaya geldiği şekilde ucu açık olmayan, sonuç odaklı bir stratejik anlaşma yönüne doğru evrilebilir. Bu %100 böyle olacak demiyorum ama şu anda benim gördüğüm BM de artık bu işin incir ipi gibi uzamasından yana değil. Lute da her geldiğinde bu konuyu teyit ediyor, Genel Sekreter raporlarından teyit ediyor, süreç öldü bitti deme noktasına gelmek istemiyor, bize yardımcı olmak istiyor, taraflarla müzakerelerini sürdürüyorlar, ,konuşuyorlar ama biz eğer terms of referencete bile anlaşamazsak nereden başlayıp nereye gideceğimizi kararlaştıramazsak, kime bize yardımcı olmaz. Onun için tıkanma noktası gerçekten de bugün Anastasiadis’in yanlış tavırlarıdır ve artık bunun bir Kıbrıslı Türk lider olarak benim ya da gazeteciler olarak sizler değilsiniz sadece gören ve söyleyen; artık Rum tarafında da bu ciddi ciddi görünen söylenen yazılan eleştirilen bir konu haline geldi, hatta klendi partisinin içinden bile. Rum gazetecilerden bazıları bana açık mektup yazmaya başladı, orada muhalefet partileri de Anastasiadis’i eleştiriyor. Anastasidis bu iki noktadaki olumsuz tavrını kaldırırsa mesele bir açılım noktasına gelebilir” “Kıbrıs sorunu çözümsüz olarak ne kadar uzarsa, Kıbrıs için, Kıbrıs’ta yaşayanlar için iyi değil. Kıbrıs’ta ister Türk olsun, ister Rum olsun, Maronit, Latin, Ermeni olsun kimse için iyi değil. Bu kadar zaman çözümsüz kaldı da ne oldu. Çok şey oldu. Bu bölünmüşlük yıllar içimde daha da pekişti, çok yapısal değişiklikler oldu ve bu gidişle bölünme daha da kalıcı bir hale gelecek.”

 

“Biz bu ülkenin geleceğinin belirsizlikten kurtulmasını istiyoruz”

“Diplomaside nokta konmaz deriz, virgül, noktalı virgülle devam edilir. Lute süreci de bitmiş olacak eğer çıkmaz ilan edilirse. Ama statüko da tekin değil, sürdürülebilir olmadığını da herkes söylüyor. AB üyeliği süreci bir fırsattı kaybedildi, şu ya da bu nedenlerden dolayı. Başka bir gerginlik alanı var, fırsata dönüştürülebilirdi, bana göre yine dönüştürülebilir doğalgaz olayı, ama gerginlik ve arzu etmediğimiz sıcak olaylara da neden olabilir. Unutmayın bir de BM Barış Gücü olayı var. Onların konusu Temmuz’da yine gündeme gelecek. Kıbrıs’ta çözümsüzlük artık ilan edilirse orada durum ne olur, o konuda kaygılar var, daha çok Rum tarafında. Haliyle Kıbrıs’ta başarısızlığı bir daha ilan etmek, bu sorun çözülemez noktaya vardırmak herklesin kolay kolay tercih edeceği bir şey değil. O nedenle ben henüz o noktaya gelmediğimiz kanaatindeyim ama eğer o noktaya gelirsek de bunu yapabilir Lute”

“Biz bu ülkenin geleceğinin belirsizlikten kurtulmasını, daha iyiye, daha güzele gitmesini istiyoruz. Bunun için çözümü arzu ediyoruz, bununla siyasi eşitlik, güvenlik, özgürlük içinde herkes için bir çözüm olmasını arzu ediyoruz, onun için bunca yıldır çalışıyoruz. Dolayısıyla bunun 2004’te Annan Planı’ndan sonra, bir de Crans Montana’da yaşandıktan sonra yeniden bir çıkmaz ve bir olumsuzluk ilanı çözüm isteyenler açısından herhalde çözüm isteyenler açısından çok mutluluk verici bir şey olmaz, değil mi? Ben olaya böyle bakıyorum. Temkinli olmak akıl işidir.”

 

“Türkiye’yi her konuda dışlayarak bir yere varmak kolay değil”

“Türkiye’nin bazı bölge ülkeleriyle ilişkilerinde yaşadığı sorunlar Anastasaidis’e Yunanistan’la birlikte bir takım üçgenler yaratma şansı tanıdı. Dolayısıyla bölgede şu ya da bu şekilde Türkiye’den kaynaklanan boşluğu bir şekilde doldurma gayreti oldu. Ancak Türk yöneticilerinin sıklıkla ifade ettiği bir şey, zannederim dünyanın büyük devletler tarafından da görülüyor, gerçekten bölgeye baktığınızda Türkiye genç nüfusuyla, evet bazı alanlarda sıkıntıları vardır ama Türkiye de önemli bir bölge aktörüdür ve hiçbir zaman o bulunduğunuz nokta sabır kalmaz.

Toplumlar, yönetimler, tavırlar, anlayışlar değişir ama Türkiye buradadır, dolayısıyla Türkiye’yi her konuda dışlayarak bir yere varmak da kolay değil” “içinde bulunulan mekana, ortama, dinleyicilere göre bir takım söylemler olabilir. Bir süre önce görevden alınan Yunan Savunma Bakanı’nın söyledikleri Sayın Akar’ın söylediklerinden fersah fersah ötede söylemlerdi. Bu o konjektörle, o anla ilgilidir, onun dışında Türkiye ile Yunanistan arasında iyi şeyler olmaya başladı. Yunanistan’ın yeni Savunma Bakanı Sayın Akar’ın Genel Kurmay Başkanlığı döneminden arkadaşı olduğunu da biliyorum. Onlar bu konuda güven artırıcı önlemlerle ilgili adımlar atmaya başladılar. Sayın Çavuşoğlu Yunanlı meslektaşıyla Antalya’da iyi bir toplantı yaptı, biliyorum. Bunun arkası Atina’da gelecek. Mutlaka Kıbrıs konusuna da olumlu yansıyacak hemen demiyorum, öyle bir iddiam yok ama Sayın Erdoğan’la Çipras arasında varılan bazı anlayış beraberlikleri vardı, onun detaylandırılması ve hayata geçirilmesi konuşuluyor, yani Yunanistan ile Türkiye arasında feribot seferleri, Selanik’e bağlanacak bir yol projesi vs gibi iki ülkeyi yakınlaştıracak bir takım adımların önümüzdeki yaz aylarından itibaren atılabileceğini ben biliyorum. Dolayısıyla bir yandan yerine göre konuşmalar keskinleşebilir ama bir yandan da olumlu bir takım gelişmeler de perde gerisinde devam eder tıpkı Türkiye’nin İsrail’le olan ilişkileri bu kadar gerginken sürmekte olan ticaret gibi. Dolayısıyla hiçbir şey sadece bir perspektiften bakılarak doğru algılanamaz.”

 

“Doğu Akdeniz’de istikrar, huzur, barış istiyorsak Kıbrıslı Türkleri ve Türkiye’yi bu denklemin dışında tutmamak gerekiyor”

“Gaz olayı önce yeteri kadar var mı, örneğin bir LNG dedikleri sıvılaştırma tesisini kuracak kadar olmadığı söyleniyor, boru olayını bile şu anda bulunan rezervlerin karşılayıp karşılamadığı konusunda derin kuşkular vardır. Çok umutlu oldukları 10. Parselde bulunan rezerv Mısır’ın ZOHR yatağının sadece altıda biridir. Afrodit’te bulunandan biraz daha fazla ama daha kesin değil. Bulunan bu miktar yeterli olmamakla birlikte daha başka rezervler bulma umudunu artırdı.”

“Eğer bu konuda tek başına ilerleyeceksen gerginlik olacak, gel bu konuda komite kuralım, bu işi beraber konuşalım, eğer bulunacaksa bu hepimizin ortak zenginliği değil mi dedik. Ortak zenginliğimiz olduğunu kabul ediyorlar ama müzakere başkadır bu benim egemenlik alanımdır deyip doğalgaz konusunu konuşturmak istemiyorlar”

“Eğer bu bölgede, Doğu Akdeniz’de istikrar, huzur, barış istiyorsak Kıbrıslı Türkleri ve Türkiye’yi bu denklemin dışında tutmamak gerekiyor, bu akıl işi değil. O denklemin içinde ve işbirliği havzasına dönüştürmek gerekiyor. Karşılıklı bağımlılıkları yaratmadan ne uzlaşma, ne huzur, ne barış gelir” (Kıbrıslı Türklerin haklarını bir hesaba koyacağız yaklaşımı) “Sayın Anastasiadis’in sadece lafına güvenerek bu konuda yan gelip yatabilir miyiz.”

 

“Elbirliği yapıp bir nüfus sayımı yapalım”

“Nüfus bizim bir rakam üstünde anlaşmamız değildir önemli olan, bizim o rakam gerçekte nedir onu bulmamız lazım. Nüfusun tam olduğunu ben de bilmiyorum, hükümet de bilmiyor ki programında sağlıklı bir nüfus sayımı gerekir dedi ve 2018'de bütçeye koydu ama kriz olunca yapamadığını açıkladı. Bu bir ihtiyaç, bu yıl yapamıyorsak seneye yapalım.”

“İstisnai vatandaşlıklar olayından hemen herkes rahatsız. Yıllardan beri o konuda vahim yanlışlar yapıldı. Şimdiki hükümet de bazı yurttaşlıkları açıklarken hep o rakamları açıkladı, bu toplantıda şu kadar kişiyi bu gerekçe ile yaptık dedi. Bunun bir de diğer yüzü var, burada 10-11 mührünü tamamlamış kişiler ve onların aileleri var, onların vatandaşlık meseleleri. Benim bir başka yönüyle de vatandaşlık rakamı ilgilendiriyor. Bazı haksız yakıştırmalar yapılıyor, seçim yaklaşıyor da Cumhurbaşkanı bu konulara giriyor, gereksiz zıtlaşmalar yaratıyor, toplumu bölüyor gibi sözler okuyorum ve anlamakta zorlanıyorum. Ben vatandaşlık, nüfus konularıyla öteden beri ilgilenirim. Daha önceki hükümetle de konuştum, bu hükümetle de konuştum, ilgili bakanla da konuştum. Vatandaşlık yasası konusunda bilgi istedim, hazırlıkları sürüyor, daha tam bilgi alamadım, alacağız herhalde yakın gelecekte. Netice itibarıyla beni ilgilendiren diğer yönü bu konu da müzakerelerde ele alınan bir konu.”

“Ben müzakerelere giderken ayın Özdil Nami de müzakerecim, İçişleri Bakanlığının bize verdiği resmi bir rakam var, 220 bin. Bu rakam bize iletildiği zaman şu ayrımı da yaparak ilettiler, bunun 30 bini yurtdışında yaşıyor. şunu da başardık diye sevinirdik, hiçbir ayrım olmayacak,- köken farkı gözetilmeksizin, içişlerinin verdiği bütün vatandaşlar ileride federal cumhuriyetin de vatandaşı olacaklar. Sonra arada 3-3.5 yıl geçti, içişleri bakanlığının bugünkü verileri farklı bir noktaya geldi. 220 bin olan toplam vatandaş sayısı 350 bin oldu, arada 130 bin fark. O zamanki mi yanlış, bugünkü mü yanlış bilemiyorum. Ben bunu sorguladım” “Mecliste 252 bin rakamı açıklandı, bunun sadece Kıbrıs’ta yaşayanlar olduğu izah edildi, 350 bine yaklaşık 100 bin fark yani 3-3,5 yıl önce yurtdışında yaşayan KKTC kimlik kartına sahip kişilerin sayısı 30 bin iken şimdi 100 bin mi oldu? Maliye Bakanı da farklı bir rakam verdi. Telefon, araba, ekmek sayısına göre tahmine etmeye ne gerek var. Doğru düzgün bir sayım yapalım, herkes de neyin ne olduğunu bilsin. Biz nüfusumuzu bilmek zorundayız. 800 bin varsa 400 bin kaçak yaşayan mı var, bilmiyorum. Bunları Cumhurbaşkanının bilmemesi olmaz. Elbirliği yapıp bir nüfus sayımı yapalım. Ben rakam telaffuz etmedim. Sadece bilmek istiyorum.”

 

“Bu ülke de nereye gidecek, ne kadar vatandaşı olacak, nasıl olacak, bunları da bilmek herkesin hakkı”

Müzakereler şimdi yok, bizim vaktiyle verdiğimiz rakam geçerlidir, değildir, o tartışmalara da gerek yok çünkü 2016 yılı sonuna kadar geçerlidir diye bir kaydımız da vardır orada, Anastasiadis’i 2016 sonu hedefine yaklaştırmak için. Yani biz 2016’dan sonra bağlı değiliz ama bu ülke de nereye gidecek, ne kadar vatandaşı olacak, nasıl olacak, bunları da bilmek herkesin hakkı. Benim şahsi kanaatim öteden beri değişmemiştir. Makul sayıda bir nüfus her toprağa gereklidir orada yaşamı çevirecek ama sırf çoğalalım anlayışı hiçbir zaman tasvip ettiğim bir anlayış olamaz. Nüfusumuzun sayısı ne isterse olsun yaşatacağınız hayatın kalitesidir önemli olan. Eğer bir planlama yapacaksanız bilmek zorundasınız. Nüfus en önemli veridir. Kıbrıs sorununu çözmek için var gücümüzle uğraşmalıyız BM parametrelerinden de caymadan, dünyayı da inandırarak bugüne kadar yaptığımız gibi, eğer o yönde bir umut ışığı varsa onun da peşini bırakmamalıyız. Ama bu devam ederken bunun yanında yapmamız gereken bir iş daha vardır, nüfusumuzu da sayabiliriz, sağlığımızı da planlayabiliriz, eğitimimizi de... çözüme beraber çok daha iyisini yapabiliriz o ayrı mesele...”

 

“50 yıldır çözemediğimiz bu sorun çözülürse bu herkes için iyi olacak”

“Kamu Reformu’na ihtiyaç olduğu çok aşikar. Ben çözüm için uğraşıyorum, 4 yıldır bu konuda emek verdim, bir yere geldik, tıkandık, etkin katılımımızı siyasi eşitliğimizi kabul etmeyen bir liderle karşı karşıyayız. Diyelim ki bir dönüşüm yaptı ve süreç olumluya gitti, o zaman tamam. Ama olmazsa biz bütün yapabileceğimizi düşündüklerimizi de ne zaman geleceği belli olmayan farklı bir Anaastasiadis’i bekleyerek mi geçireceğiz, bu Kıbrıs Türküne yapacağımız en büyük haksızlık bana göre. Kıbrıs sorununun çözümüyle beraber çok olanaklar açılacak gençlerin önünde de toplumun önünde de bunda kuşkum yok ama o yok diye oturup bekleyemeyiz. Uluslararası nitelikli, 50 yıldır çözemediğimiz bu sorun çözülürse bu herkes için iyi olacak, kaybedeni olmayacak. Kıbrıs Türk halkının ve özellikle gençlerinin önüne de çok yeni ufuklar açacak. Benim görev sürem boyunca bu imkan doğsun diye uğraşmaya devam edeceğim, eğer böyle bir olasılık çıkarsa da bunu sonuna kadar zorlayacağım. Ama bunu yaparken diğer konularda da yapabileceklerimiz var, onları da bıkmadan, usanmadan, zorluğunu bile bile, çözümsüzlüğün yarattığı ek sorunları da bile bile...”

Bu haber toplam 2605 defa okunmuştur