Akıncı: Müzakerecilerin çalışmaları rapor edildi
Müzakerecilerimiz şu ana kadar7 kez toplandı, biz de ikinci toplantımızı yaptık. 4 Ocak’ta liderler olarak gene toplanacağız, gerekirse bir toplantı daha yapabiliriz.
Kıbrıslı Türk lider Mustafa Akıncı, bugünkü liderler görüşmesinin ardından basın açıklaması yaptı.
Akıncı şunlar kaydetti:
Bildiğiniz gibi 18 gün sonra Cenevre’de Kıbrıs sorunu açısından hayati bir toplantı yer alacak ve önce liderler arasında daha sonra da beşli olarak devam edecek olan konferans yer alacak.
Bu konferansa giderken burada gerek müzakereciler arasında gerekse liderler düzeyinde toplantılar yapılmaya devam ediyor. Müzakerecilerimiz şu ana kadar7 kez toplandı, biz de ikinci toplantımızı yaptık. 4 Ocak’ta liderler olarak gene toplanacağız, gerekirse bir toplantı daha yapabiliriz.
Bugünkü toplantıda müzakerecilerimiz bize bu 7 toplantıda ele aldıkları konuları, sağladıkları bazı kısmi de olsa ilerlemeleri anlaşamadıkları hususları rapor ettiler.
Biz de o konular üzerinde görüş alışverişimizi ilerlettik. Dolayısıyla bugünle ilgili olarak yaptığımız ana çalışma bu oldu, toplantımızın ikinci kısmında da 9 Ocak’tan itibaren Cenevre’de yer alacak olan konferans hakkında görüş alışverişinde bulunduk, onun modaliteleri zaten biliniyor, onunla ilgili BM’nin yapmakta olduğu bazı hazırlıkları sayın Espen Eide bize aktardı. Dolayısıyla bugünkü görüşmemiz bu çerçevede cereyan etti.
Genel anlamda olumlu bir atmosferde gerçekleşti. Umudumuz odur ki 9 Ocak’la birlikte ve ardından 12 Ocak’la devamını da getirerek Kıbrıs sorununa artık nihai bir çözümü getirebilelim ve elli yılı aşkın zamandır süren sorunumuza karşılıklı kabul edilebilir bir formül üretebilelim. Bugünle ilgili söyleyebileceğim bunlar.
SORULAR
Güvenlik ve garantilere ilişkin bir soru üzerine Akıncı şu yanıtı vardi:
"Güvenlik ve garanti konularıyla ilgili tarafların farklı pozisyonları bir sır değildir. Onların kendi görüşleri vardır, bizim kendi görüşlerimiz vardır. Burada önemli olan bizim öteden beri seslendirdiğimiz anlayışın hakım olmasıdır. O da sudur, eğer bir taraf sınıf garanti sıfır asker söylemini sonuna kadar sürdürürse bundan bir sonuç çıkmayacağını ben defalarca söyledim. Ama ben bunu söylerken o noktada çakılıp kalmıyorum, devamını da getirip bir şey söylüyorum, diyorum ki, eğer biz garantiler konusu dokunulmazdır, noktasına virgülüne değişiklik istemeyiz dersek bu da aynı şekilde bir sonuç üretmez. Burada önemli olan, evet biz güvenliğimizin tehlikeye düşmesini istemiyoruz, bunu diğer toplum için de istemiyoruz. Garanti anlamında varacağımız yeni statünün bizim açımızdan Türkiye tarafından garanti edilmesini istiyoruz. Bunu onlar istemiyor. Aradaki büyük fark budur. Bu anlamda farklı pozisyonlar vardır ancak bir taraf için olumlu olan diğer taraf için olumsuz olmasın, bir taraf için güvence teşkil eden unsurlar diğer taraf için tehdit algısı yaratmasın. Bunu sağlamamız lazım, bunun da yolu müzakere etmektir, daha peşin olarak, daha konferansa bile gelmeden biz oraya ancak bunları ortadan kaldırmak için gideriz yaklaşımı hiçbir zaman olumlu sonuç yaratmaz, mümkün değil. O nedenledir ki biz Mont Pelerin’de Yunanistan’ın o günkü tavrını eleştirmiştik. O tavır ortadan kalkmıştı dolayısıyla burada yapılması gereken iyi niyetle tüm tarafların kabul edebileceği, akıl yolunda makuliyet yolunda, gerçekçilik yolunda buluşabilmektir. Taraflar birbirlerine pozisyonlarını empoze edemezler, bu ancak uzlaşmayla olacak bir şeydir, bunun yeri de sağlanmıştır, altyapısı kurulmuştur. Onun öncesinde fikir alışverişleri oluyor. Bugün o konuda bir çalışma yapmadık ama bunlar umarım yakın gelecekte Türkiye ile Yunanistan arasında da başlayabilir. Bunun arkası da getirilebilir ama asıl nihai olay Cenevre’de yaşanacak.
Doğal gaz konusu;
"Bu adanın etrafındaki Doğal gaz zenginliği biliniyor ki sadece tek topluma ait değil, bu bir ortak zenginliktir. Burası da hep söylerim bir gerginlik alanı olmak yerine bir işbirliği alanı haline dönüştürülmelidir. Bunun imkanı vardır, bunu başarabiliriz, bunu yapabiliriz. Bunun da akılcı yolu çözümle birlikte sadece Kıbrıs’ın etrafındaki, Kıbrıs’a ait olacak , iki topluma ait olacak doğal gaz zenginliklerinin değil, İsrail’in doğal gazıyla da birleştirerek en mantıklı, en kısa, ucuz yol olan Türkiye üstünden gerek Türkiye’nin ihtiyaclarına gerekse Avrupa’nın ihtiyaçlarına dönük olarak bu doğal gazı sevketmektir Türkiye üstünden. Bir çözümle birlikte bu imkan olabilir mi? Rahatlıkla olabilir ve bundan tüm taraflar da kazançlı çıkar. Bölge ülkeleri bundan kazanır, Avrupa da bundan kazanır, Türkiye Yunanistan iliışkileri bundan yarar görür gibi birçok defa bunları ortaya koyduk. Dolayısıyla bu konudaki tavrımız çok nettir. Bizim beklentimiz, önümüzde bu kadar ciddi bir konferans varken bu herhangi bir şekilde sıkıntı yaratacak bir konu haline gelmemesidir. Evet bir takım adımlar atılıyor ancak bu adımların bizim konferansımıza veya çözüm çabalarımıza engel olacak boyuta ulaşmayacağını düşünüyoruz, bunun çok yanlış olacağını değerlendiriyoruz, çünkü bu yönde eğer adımlar atılırsa bunun tetikleyeceği karşı adımlar söz konusu olabilir. Bu da ilişkileri germekten başka bir işe yaramaz. Dolayısıyla akıl yolunda buluşacağımızı umuyorum bu konuda. Kısacası ben yakın bir gelecekte herhangi bir kazı faaliyeti beklemiyorum. Çünkü geçmişte bundan dolayı Barbaros gemisi geldi, diğer başka sıkıntılar oldu, görüşme masası dağıldı. Dolayısıyla bu önümüzdeki yakın gelecekte benzeri bir durumun gelişmesini beklemiyorum, temenni de etmiyorum tabii ki. Dolayısıyla umarım bu konuda herhangi bir sıkıntı yaratılmaz”
Soru- Beşli konferans öncesi farklı açıklamalar
"Bu konudaki farklı yorumları biz de görüyoruz. Ancak bizim uzlaşma metnimiz 1 Aralık’tan beri aynı şekildedir, herhangi bir değişikliğe uğramamıştır. 1 Aralık’ta vardığımız mutabakat 9-10-11 Ocak’ta iki taraf olarak Kıbrıs Türk ve Kıbrıs Rum taraflarının Cenevre’de görüşmelere başlayıp, 5 başlıkla ilgili konuları görüşmeleri, orada henüz çözümlenmemiş önemli konular var, onları halletmeye çalışmaları, 12 Ocak’tan itibaren de bu işin beşli olarak devam etmesidir. Yani üç garantörün de dahil olmasıdır. Bu çok açık ve nettir. Bir ifade daha vardır anlaşma metninde, o da diyor ki ilgili taraflar gerektikçe davet edilebilir. Kimdir ilgili taraflar? Biz bu konuda gene pozisyonumuzu çok açık ve net ortaya koyduk. AB Bürgenstock’ta da 12 yıl önce temsil edilmişti, burada da temsil edilebilir. Gözlemci olarak ama asıl katılımcılar bellidir. İki taraf, iki toplumun temsilcileri artı üç garantör ülke. Dolayısıyla çok net olan bir konuda farklı fikirlerin etrafta dolaşması biraz da anlamsızdır diye düşünüyorum. Ancak herkes kendi yorumunu yapabilir tabi ki, herkesin ağzını kilitleyemeyiz”.
Soru-- Çin'in katılacağı yönünde haberler
"Yani Çin’in ne alakası var bu işle. Şunun altını çizeyim, Cenevre BM’nin bir merkezinin olduğu bir yer. New York’tan sonra önemli olan şehirlerden bir tanesi. Orada BM’ye üye olan ülkelerin bir çoğunun temsilcilikleri var, ilgileri var, bir sürü organizasyonlar var ama biz kendi konferansımızdan bahsediyoruz, kendi konferansımızın katılımcılarından bahsediyoruz. Yoksa Cenevre’de kimler var, kimler olacak, o ayrı bir şeydir. Toplantıda masanın etrafında katılımcı olarak, konuları tartışıp çözüm yolları üretmeye çalışacak olan kimlerdir konusu. Benim için önemli olan odur, onu aydınlatıyorum ve diyorum ki iki taraf artı üç de garantör”.