1. YAZARLAR

  2. Tamer Öncül

  3. AKLIMI TUTAMADIM
Tamer Öncül

Tamer Öncül

AKLIMI TUTAMADIM

A+A-

Hani bir şarkı vardır, “Aklımı tutamadım kafa tasımda… Uçtu uçtu…”
Ülkemizde, 45 yıldır yaşananlara bakıldığında insanlarımızın aklını kafatasında tutmasının zaten bir mucize olduğunu söylemek uzman olmayı gerektirmez…
Bardağı taşıran belki de (birçok şey için dönüm noktası olan) referandum (ve sonuçları) olmuştur…
Yıllar boyunca peş peşe yaşanan travmaları (fiziksel-sosyal) uzun uzun anlatmaya gerek yok… En kötüsü de sürekli yaşanan BELİRSİZLİK psikolojisi… Kaos içinde süren yaşamın yarınları için en küçük bir öngörüde bulunulamaması…
Referandum(ki bu toplumun geleceğini belirleyecekti), tüm bunlara son verecek bir dönüm noktası olarak avuçlarımızın içinde yavru bir kuş gibi duruyordu…  Ona sımsıkı sarıldık… Sıcaklığını hissetmek bile yetiyordu bize… Yüzler gülüyor; üstümüze serpilen ölü toprağı dökülüp gidiyordu… Meydanlara sığmayışımız; eski dayanışmacı kimliğimize bürünmemiz hep bu umut üzerine inşa edilmişti…
Ve acı gerçek, bir tokat gibi yüzümüze çarptığında, bizi ilk terk eden avucumuzdaki umut kuşu oldu… Ardından boynu bükük bakakaldık... İlk kez verdiğimiz kararlı kavgadan yenik çıkmanın burukluğu sardı yüreğimizi… Meydanları erken terk edip; kaderimizi bir kez daha başkalarının eline teslim ettik… Ve beklemeye geçtik…
Kendi irademizin bir anlam ifade etmediği vuruldu yüzümüze… Rum toplumunun iradesine el atan büyük güçlere (ve onların aracısı Papadopulos’a) şükranlar yağdırdı bizim ulu önderlerimiz…
Her vesileyle mevlidini okuttukları Annan Planı’nın başlarında Domekles’in Kılıcı gibi sallandığını hissetmenin çılgınlığıyla sağa sola saldırmaktan geri durmayan ulu önderlerimiz, ezeli düşmanlarına şükran çekerken; gizli görüşmelerde kritik paslaşmalar yaparken, diğer yandan da kendi toplumlarını aşağılamayı; hatta hakaret etmeyi görev bildiler…
Dün ak dediklerine bugün kara dediler… Babalığını analığını yaptıkları partizanlıktan şikayet edecek denli ileri gidip; salladıkları nutukları harfiyen vermedi diye BRTK’nu sansürcülükle suçladılar… Dün SUÇ saydıkları Kıbrıs Pasaportu’nu kendi aile bireyleri alınca HAK ilan ettiler…
Bir yandan “Ölesiye İsyan” çağrıları yapıp; öte yandan halkı 3-5 kuruş için teslim olmaya hazır hainler olmakla suçladılar…
Sabah akşam “sinek vızıltıları, satılmışlar, hainler vb” veciz sözlerle saldırdıkları topluma dönüp; “3-5 kuruş verecekler diye biz 40 yıl mücadele etmedik. Türkiye bizi korudu, geliştirdi ve geliştirmeye devam ediyor. Türkiye’ye baskı yaparak bizi teslim almak istediler. Hepimiz oyuna geldik. Ama artık gözümüzü açalım. Birbirimizin boğazına sarılmanın zamanı değil, birlikte hareket etme zamanıdır” demeçleriyle “Birlik ve Beraberliğe” çağırmakta bir çelişki görmüyorlar…
Bütün bunlar olup biterken; 40 yılda halkı nerelere sürüklediğini unutup “hayretler ve dehşet içinde seyrettiği bu halka ne olduğunu” sorup; halka “aklını başına toplaması” çağrısını yapıyor…
Tüm bu yaşananlara karşın şüphesi olmasın; dehşete kapılmasın… Halkın aklı başında… Tek suçu görevinin 24 Nisan’da bittiğini sanıp köşesine çekilmesi…
Aklını başına toplaması gereken biri varsa o da bir söylediği ötekini tutmayan; düşmanına şükran çekip; halkını horlayan, tehdit edenlerdir…
Unutmasınlar ki geçen Nisan’ı bir şekilde geçiştirebildiler ama; önümüzde bir başka NİSAN var… Şakaya gelmez!..
Sonra, “Halkımı tutamadım seçim sandığında…” diye başlayan şarkılarla ağlayıp sızlanmaları da fayda etmeyecek…
23-09-2004 (Sesli Düşünceler kitabımdan. Sayfa, 85)
(Yine bir, NİSAN arifesindeyiz… Nisan ayı, yıllardır heyecanlı geçiyor buralarda… Bu yıl da böyle olacak… Şimdiden ortalık ısınmaya başladı… “Çıplak Kral” yine sahnede… “Bu son seçimim” diye duygu sömürüsüne başlamış bile… Diğer adaylara kürekle çamur atma taktikleri de… Bunları düşünürken yukarıdaki eski yazım geldi aklıma… Bir baktım, Çıplak Kral’ın buruşan derileri dışında bir şeyi değişmemiş… Yani yazı henüz taze…)

Bu yazı toplam 2360 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar