Aklımız nerdeydi: Tam da aynı yerde
“Daha da güçlenecek, oy artıracak, çok da uğraşmayınız, karıştırmayınız çok fazla.”
Öyle ya en önemli derdimiz bu.
Kimin oyu ne kadar artacak.
Yerin yedi kat dibine batsın sandığınız!
Görmüyor musunuz, boğulduk bu ülkede; nefessiz, yurtsuz, insansız kaldık.
* * *
Bir de şu söyleniyor:
“Kıbrıslı-Türkiyeli kazanına odun atıyorsunuz, gerilimi körüklüyorsunuz.”
Öyle ya, Bertangiller ‘hileli’ yurttaşlık alınca ortalık yatışıyor, ses etmemek gerek (!)
Hem de “çalışma izni”yle on beş sene bekleyen insanların sırtına basarak.
Tek bir gün, tek bir saat terlemeden!
* * *
“Bakanlar Kurulu toplansın ve bu yurttaşlığı iptal etsin” diye hiç geçmedi aklımdan...
Aptal mıyım?
İlk günden söyledim: Adam artık vekil.
Yurttaşlık aldığından beri kaç başbakan değişmiş, kaç bakan, buna yandım.
Ve şunu ısrarla yazdım:
Siyasi parti rozeti taşımayan emekli yargıçlarımız, savcılarımız, hukukçularımızdan bir komite oluşturularak, tüm bu dosyalar önlerine konmalıdır.
Ve en yeniden başlayarak, geriye doğru incelenmeli, hepsi...
Ne diyorsa hukuk, adalet, yasa, tüzük, tek tek anlatılmalı ve gereği yapılmalı...
Hepsi bu!
* * *
Göz yummayalım ve razı olmayalım.
Böyle böyle dağıldı ülke!
Biliyor musunuz, eğer bu dörtlü koalisyon kurulmasaydı, zat-ı Bertan BAKAN'dı.
“Yurttaşlık” dağıtacaktı, bizatihi...
Düşünsenize!
Derviş beyin topluma armağanı bu!
Görmezden geldik öylece…
* * *
Bir de şunu diyenler var:
Daha önce aklınız neredeydi?
Tam da aynı yerde!
Yine yazmıştık, yine söylemiştik, yine sorgulamıştık, yine didiklemiştik.
Gün be gün isyan etmiştik yine...
Kalem var elimizde, hepsi bu!
* * *
Buraya da alalım dâhinin lafını...
Öylece bırakalım.
Einstein, “Dünya yaşamak için tehlikeli bir yerse kötüler yüzünden değil, kötülüğe ses etmeyenler yüzünden” demişti.
Neredeyse bir asır sonra halen öyle!