AKP aylar sonra CTP’yi niye gördü?
Türkiye - Kıbrıs ilişkileri siyasal düzlemde “normal” değildir.
"Türkiye-KKTC" ifadesini özellikle kullanmadım.
Çünkü Türkiye'nin ne kuzeyle normal bir ilişki düzeyi var, ne de güney!
Sorun aşağı yukarı aynıdır: İradeyi tanımıyor, kendi kendini yönetmen hakkına saygı göstermiyor, demokratik yaklaşmıyor.
***
Kıbrıslı Türklerin, Türkiye'ye dair tarihi, sosyal, ekonomik, kültürel, siyasi yakınlığı elbette özeldir, önemlidir.
Bunun inkârı olmaz.
Ama mesele “kuşatma” hatta “rehin alma” boyutuna geldikçe, ilişkiler geriliyor, sevgi ve saygı yerine korkuya, yaranmaya, menfaate bırakıyor.
Buyuran ve itaat eden ilişkisi Kıbrıslı Türkleri dünyadan uzaklaştırıyor, yalnızlaştırıyor, gelecek belirsizliğini büyütüyor.
***
Cumhuriyetçi Türk Partisi'nin Ankara ziyareti yeni bir dönemin başlangıcına dair önemli ipuçları veriyor.
Son derece olumlu…
Niye?
Çünkü iletişim, diyalog ve işbirliği olmadan hiçbir sorunu çözemez, dönüştüremez ve ilerleyemezsiniz.
Gerilimle, çatışmayla, restleşmeyle sonuç alınması mümkün değil.
Tıpkı Kıbrıs sorununda olduğu gibi...
***
“Normalleşme” çoğunluğun ortak arzusu, yararı ve geleceğidir.
Ama aynı zamanda “bıçak sırtı” bir mesele…
Bu benzetmeyi, AKP-CHP ilişkilerini yorumlarken, gazeteci Doğan Tılıç yapmıştı.
“Bu normalleşme denilen bıçak sırtı süreç, anormali normalleştirmeye dönüşürse, altında kalan halk olur…”
***
"CTP-AKP görüşmesi" yıllardır yok!
Erdoğan'ın "KKTC Meclisi"ndeki konuşmasına "boykot" kararından bugüne AKP iktidarı CTP'yi görmüyor.
İşin aslı, Tatar'ın "zorla" Cumhurbaşkanlığı seçtirildiği günden bugüne Kıbrıslı Türklerin iradesini görmezden geliyor, Erdoğan zihniyeti...
Şimdi iklim değişiyor.
Değişiyor çünkü “denemeye” alınan “anlaşılmaz” siyaset hem Kıbrıs’ın hem de Türkiye’nin başına işler açıyor.
Kabul görmedi demeyeceğim, anlaşılmadı dahi!
Bir arpa boyu yol alınmadı.
Kıbrıs’ın kuzeyinde işler iyiye gitmiyor.
Kıbrıslı Türkler dünyada itibar kaybediyor.
Lidersiz kaldı toplum…
AKP’nin Lefkoşa’da kurdurduğu hükümet yolsuzlukla, sahtelikle, yandaşlıkla, riyakarlıkla nam saldı. İyice kirlendi, yozlaştı, yabancılaştı buralar…
***
Kamuoyu araştırmaları toplum liderliği anlamında Tufan Erhürman’ın Ersin Tatar’ın çok önüne geçtiğini gösteriyor. Cumhuriyetçi Türk Partisi de desteğini büyütüyor.
Böylesi veriler var ortada…
***
İşte bu süreçte CTP’nin AKP'ye yaptığı ziyaret öne çıkıyor.
Cumhuriyet Halk Partisi'ne haksızlık olsa da...
20 Temmuz’da muhtemelen “milliyetçilik” yine tavan yapacak.
Üstelik bu anlamda CHP, AKP’yle yarışıyor, MHP’yle yan yana koşuyor.
O günlerin “ateşi” de geçecek.
Sonrasında “gerçekler” kalacak geriye…
AKP, aylar sonra CTP’yi değil yalnızca, sanırım Kıbrıs’taki gerçekleri de yeniden gördü.
***
Kıbrıs solunun unutulmaz liderlerinden Naci Talat’ın sözleri anımsatıldı dün…
“Bu toplumun evlatları, bağımsızlık adı altında bağımlılık için canlarını vermediler.”
İşte bu noktada anormali normalleştirmeden, siyasi eşitliği sadece Kıbrıslı Rumlara değil Türkiye’ye de hatırlatarak umudu, güveni, barışı inşa etmek gerekiyor.
Üçüne de çok ama çok ihtiyacımız var.
Umuda…
Güvene…
Barışa…
CHP’nin meydan okuması: Toplu iktidar değişimi
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel’le Cumhuriyetçi Türk Partisi Genel Başkanı Tufan Erhürman’ın ortak basın toplantısında önemli bir meydan okuma vardı.
CHP Başkanı’nın sözleri dikkat çekti.
“Önümüzde yapılacak seçimlerden sonra her ikimiz de partilerimizi ülkemizde iktidar yapmak istiyoruz. Kardeş partiler olarak ülkemizde iktidar olduğumuzda hem Kıbrıs için hem Türkiye için çok daha iyi günlerin müjdeleneceğine yürekten inanıyoruz."
***
“Hükümet” olmak kolay da “iktidar” olmak kolay değil…
En önemlisi yalnızca partilerin değil, temsil ettikleri görüşlerin, ideallerin, düşüncelerin iktidara taşınmasıdır.
CTP ve CHP yakınlığının, özlü bir işbirliğine dönüşmesini umuyorum.
“Statüko”yu sarsacak bir programla birlikte…
Özgüvenle, kararlılıkla, ilkeli ve haysiyetli bir duruş ve yurtseverlikle başarılabilir.
“Mezuniyet törenine katıldı…”
Eğitim kurumlarımızın mezunlarını değil, bu mezuniyet törenlerine katılan protokolü cilalamak gibi bir görgüsüzlük var!
Türk Ajansı Kıbrıs’ın bülteninden aktarıyorum.
- Töre, UKÜ Mezuniyet Töreni’ne katıldı.
- Töre, TED Koleji Mezuniyet Töreni’ne katıldı.
- Tatar, Bülent Ecevit Anadolu Lisesi’nin mezuniyet törenine katıldı.
- Tatar, Yakın Doğu Üniversitesi’nin mezuniyet törenine katıldı.
- Tatar, TED Kuzey Kıbrıs Koleji’nin mezuniyet töreninde konuştu.
- Tatar, Uluslararası Kıbrıs Üniversitesi’nin mezuniyet törenine katıldı.
Hepsi başlık!
Hepsi “reklamları izlediniz” kıvamlı işler…
Ne kaç öğrencinin mezun olduğunun önemi var, ne mezun olan çocukların sözlerinin, duygularının, düşüncelerinin…
Töre katıldı…
Tatar katıldı…
Töre konuştu…
Tatar konuştu…
Katıldınız da ne oldu?
Bu törenlerin öznesi siz değilsiniz beyler!
Mezun olan öğrenciler…
Basın büroları yazıyor, görüntülüyor, paylaşıyor, devletin resmi ajansı da dağıtıyor.
Kamusal kaynakları bunun için kullanıyoruz maalesef!
Kendi gösteriş ve reklam budalalıkları için harcadıkları enerjinin yarısını keşke mezun olan çocukların geleceğini düşünürken de ortaya koyabilseler!