AKP neden kaybetti?
Türkiye’deki seçimden önce “olası senaryoları” yazmıştım.
4 tahminim vardı.
“Senaryo 2” tuttu.
Herkesin konuştuğu malum konu, şimdi ne olacak?
Şimdi ne olacaktan öte, “seçimde ne oldu”yu konuşmayı yeğlerim.
Ne oldu da sonuç böyle oldu?
Bir kere AKP 2011'deki seçimde aldığı % 49 oydan % 40’a geriledi.
Yani hemen hemen % 10 oy kaybı var.
Peki bu oylar nereye gitti?
MHP önceki seçime göre oylarını % 6 artırmış.
HDP'nin temsil ettiği siyasi akım da % 7'lik bir artış yaşamış.
AKP'nin özellikle Kürt seçmen üzerindeki politika kaybı ciddi anlamda bu alandaki oyların HDP'ye kaymasına yol açtı.
HDP ile girilen “pazarlık süreci” ise AKP'deki milliyetçi oyların kaçmasına neden olmuş.
Ve sonuç olarak AKP'den hem “milliyetçi” hem de “Kürt” oyların kaçtığını görüyoruz.
Milliyetçi oylar MHP'ye, Kürt oylar da HDP'ye kaymış.
Bunu çok açık şekilde görüyoruz.
Peki bu kaymanın nedenleri nedir?
Kürt seçmen neden 2011'de yüksek oranda desteklediği AKP'den kaçmayı seçmiştir?
Bunun birkaç nedeni var.
En belirgin olarak ortaya çıkan olaylar; Kobani olayları-IŞİD konusu, Robowski olayı, Dolmabahçe görüşmesi konusunda Erdoğan'ın tavrı ve son olarak “Kürt sorunu yoktur” açıklaması…
Bu ana konular ve bunlara bağlı diğer olaylar Kürt seçmenin AKP'den uzaklaşmasına neden oldu.
Kısaca hatırlamak gerekirse Roboski'de ne olmuştu?
Tarihe “Uludere olayı” ya da “Uludere katliamı” olarak geçen Roboski katliamı 28 Aralık 2011 akşamı Türk Hava Kuvvetleri’nin, Şırnak'ın Uludere ilçesi yakınlarındaki Irak topraklarında F-16 savaş uçaklarıyla yaptığı bombardıman sonucunda 34 Kürt kökenli vatandaşın hayatını kaybetmesi olaydı…
Olay hem trajik hem de siyasal anlamda büyük bir hataydı.
Bölgede yaşayan insanların “kaçakçı” olarak bombalanmasını bir kenara bırakın sonrasında yapılan açıklamalar siyaseten durumun ne kadar berbat olduğunu gösteriyordu.
Peki Kobani olayları?
IŞİD'in Suriye’deki Kobani'ye ilerlemesine tepki olarak 7 Ekim 2014'te başlayan protesto gösterileri… Çıkan olaylar nedeniyle pek çok ilde sokağa çıkma yasağı ilan edilmişti, 10 Ekim itibarıyla 35 kişi gösteriler sırasında hayatını kaybetmişti…
AKP’nin Kobani’deki Kürtlere yardım etmekte gösterdiği “isteksizlik” belirgin olarak görülüyordu. Yani bir bakıma AKP Kobani’de Kürtler ölürken “seyretmeyi” tercih ediyordu.
Bu olayda da AKP hükümetinin ve özellikle de Erdoğan'ın “Kürt karşıtı” tavrı Kürt seçmende rahatsızlık yaratmış AKP siyasetinden soğumasına yol açmıştı.
Gelelim Dolmabahçe görüşmesine…
Hükümet ile HDP arasında süren görüşmelerde İstanbul’daki Dolmabahçe Sarayı’ndaki ofisin kullanılmasına öfkelenen Erdoğan’ın sözleri de Kürt seçmeni yaralayan cinstendi…
Erdoğan, “Kürt sorunu yoktur” sözlerinden sonra Dolmabahçe’de Başbakan Yardımcısı Akdoğan, dönemin İçişleri Bakanı Ala ile HDP’li Önder’in aynı anda açıklama yapmalarını doğru bulmadığını vurgulamış ve "Dolmabahçe’de ortak görüntü yanlıştı." şeklinde konuşmuştu.
Peki neden Erdoğan tarih yaprakları 28 Şubat 2015'i gösterdiğinde Kürt sorununu “yok” saymaya başlamıştı?
Çünkü söz konusu görüşmenin olduğu günlerde Erdoğan’a gelen bir ankette AKP’nin oyları yüzde 40’ın altında görülüyordu.
Kürt seçmenin HDP’ye yönelimini gören Erdoğan’ın “Kürt Sorunu Yoktur” çıkışıyla milliyetçi seçmene yöneldiği, bu nedenle de olası MHP'ye kayacak oyları toparlama hissiyatıyla böyle bir duruş sergilediği söyleniyordu.
Bu ana konular ekseninde AKP’den “soğuyan” Kürt seçmenin artık bir adreste toplanması gerekiyordu.
Selahattin Demirtaş'ın vitrininde yer aldığı, sol, emek, yoksulluk gibi kavramlarla yoğrulan Türkiye partisi görüntüsü veren HDP'nin içinde geleneksel Kürt seçmen profilini de çekebilecek siyasetler barındırması çıkışın fitilini ateşledi.
Tam da böyle bir dönemde Demirtaş'ın tek bir cümlesi propagandanın ana eksenini de belirledi: “Seni başkan yaptırmayacağız”
Gezi olayları, 17-25 Aralık operasyonu ve buna bağlı olarak cemaat ile girilen gerilim, Erdoğan’ın başkanlık sistemini dillendirmesi ile yarattığı korku ortamı HDP'nin çıkışına zemin hazırladı.
Sağ seçmen HDP ile görüşmelerden rahatsız olup AKP’den uzaklaşırken, diğer yandan da Kürt seçmen ile Erdoğan karşıtı seçmen HDP’de birleşiyordu.
İşte bu denklem AKP’nin 2011’den bu yana % 10’luk bir düşüşüne neden oluyordu.
Elbette Erdoğan’ın tek adam hevesi, padişahlık hayali, aşırı ve kontrolsüz güç kullanma sevdası bu sonucu hazırladı.
Ama esas neden Kürt halkı üzerinde yarattığı güvensizlik politikası ile adım adım izlenen yanlış politikaları oldu.
***
Peki şimdi ne olacak?
AKP hem sağı, hem solu hem de Kürt seçmeni büyük ölçüde kaybetti.
Bir dönem yerleştiği merkez partisi görüntüsünden çıkacak mı?
Geleneksel siyasal İslam modeline mi geçecek?
Şimdilik görüntü bunu gösteriyor.
AKP “siyasal İslam” modeli ile yürüyecek.
Ve Türkiye’deki kalıplaşmış 4 siyasal akım şu anda mecliste yerini almış görünüyor.
Siyasal İslam, Türk milliyetçiliği, Kemalizm ve Kürt siyaseti… Aralarından sadece HDP “Türkiye partisi” iddiasını taşıyor. Sadece HDP geleneksel tabanı dışında siyasetlere yöneliyor.
Kurulacak koalisyondan öte ülkenin ihtiyacı HDP ile birlikte diğer siyasal akımların da birbirlerine yanaşan politikaları ortaya koyması, bir nevi taviz vermesi ve siyasetleri yanaşmasıdır. Eğer bu becerilmez ise Türkiye’yi uzun bir süre siyasi kriz ortamı yönetecek.
Çünkü ortaya çıkan bu durum ciddi anlamda bir kilitlenmeyi işaret ediyor.
Gerçek bir uzlaşı ve asgari müştereklerde bir araya gelme zeminleri yaratılmazsa, yani 4 parti de “Türkiye partisi” olma duruşunu ileriye taşımazsa ülkenin durumu siyasal krizlere gebe kalacaktır.