AKP seçim beyannamesinin kuşa çevrilmesi ne anlama geliyor?
“Öncekilere benzemeyeceğim” demişti, benzemediğini daha ilk günden gösterdi. Meydan meydan dolaşıp “Verin 400 vekili, her şeyi tatlılıkla halledelim” dediğinde, kendisine tarafsızlık yeminini hatırlatanlara “Tabii ki tarafsızım ama gönlümde yatan bir aslan var” cevabını yapıştırdı.
7 Haziran’da “Gönlündeki aslanın kuyruğunu tramvay çiğneyince” derin bir sessizliğe gömüldü. Sonra yine bir ilke imza atarak, seçim sonuçlarından hoşnutsuzluğunu açıkladı.
Bir başka ilke daha imza attı ve Cumhuriyet tarihinde ilk kez “sonuçları beğenilmeyen bir seçimin” tekrarına karar verildi.
Hoşnutsuzluğu tüm ülkeye öyle bir yayıldı ki, 3 ayda asker, polis, sivil 1000’e yakın insan hayatını kaybetti.
Bütün bu cinayetlerin aydınlanması için meclis’e verilen soruşturma komisyonu önerisini de, kanı durduracak girişimleri de “abesle iştigal” gördü.
Sorumlu belliydi ona göre: barajı aşan parti, haddini de aşmış, onun “yekpare 400 vekilli” meclis hayalini suya düşürmüştü.
Böyledir Türkiye… Birilerinin hayalleri suya düştüğünde, ülkenin geleceği kana boyanmıştır hep. Ülke, bir bütün olarak biat etmek, önderlerin hayallerini hayata geçirmekle yükümlüdür. Aksini düşünmenin bedeli vardır… Ağır bir bedeldir bu…
Seçim “tekrar” olunca, 7 Haziran’dan 1 Kasım’a siyasi partilerin söyleyebileceği “yeni” ne olur diye düşünüyor insan haliyle.
“Tekrar” konusu bir siyasi propaganda malzemesi olabilir evet… Ama bunun dışında, ülkenin meselelerinin birkaç ay önce ne idiyse bugün de aynı olduğundan hareketle, partilerin 1 Kasım seçim beyannamelerinin 7 Haziran’dakinin üç aşağı beş yukarı aynı olması beklenir.
13 yıllık “tek başına iktidarını” 7 Haziran’da kaybeden ve buna rağmen, seçimlerden birinci parti olarak çıkması nedeniyle hükümeti kurma sorumluluğu “sadece kendisine” ihsan edilen AKP’nin, 1 Kasım öncesinde “mahcubiyetini” ve “toplumun kendisine verdiği mesajı algıladığını” hissettirecek güçlü bir seçim beyannamesi hazırlaması beklenirdi.
Kaderini Külliye’ye bağladığı anlaşılan AKP, 7 Haziran’da “otoriterleşmenin”, “yüzünü batıdan çevirmiş olmanın” bedelini ödediğinin farkında değilmişçesine bir seçim propagandası yürütüyor.
AKP’nin 1 Kasım seçim beyannamesi, 7 Haziran’a göre “yeni” bir şey söylemiyor fakat ilginç biçimde, 7 Haziran’da söylediklerini “artık söylemiyor”…
7 Haziran beyannamesinde “Avrupa Yerel Yönetim Şartını uygulama kararlılığını” geniş biçimde vurgulayan AKP’nin 1 Kasım seçim beyannamesinde bu konuya ilişkin tek kelimeye yer verilmiyor… Tek bir Seçim Beyannamesi yerine 15 farklı broşür olarak tasarlanan AKP Seçim Beyannamesi’nde, konuyla ilgili olabilecek 2 broşürde de (Mutlu Şehirler Broşürü ve Demokratikleşme Broşürü) Avrupa Yerel Yönetim Şartı’na atıfta bulunan tek bir cümle yok… Oysa 7 Haziran Beyannamesinde bu konuya geniş yer verilmişti…
AKP’nin 1 Kasım Seçim Beyannamesinde “Dış Politika” başlığı ve beraberinde Kıbrıs sorununa dair de tek bir cümle yer almıyor. Oysa 7 Haziran Seçim Beyannamesinde gerek Dış Politika konuları, gerek Kıbrıs, özel başlıklar halinde yer alıyordu.
Çözüm sürecinin sona erdirildiğinin bizzat Erdoğan tarafından duyurulduğu ve ülkenin kan gölüne döndüğü bir dönemde, Çözümün zeminini oluşturabilecek en önemli konulardan biri olan Avrupa Yerel Yönetim Şartı’nın AKP gündeminden “birden bire düşürülmesi”, Partinin Kürt sorununa dair nasıl bir yol haritası izlemeye devam edeceğinin de göstergesi.
“Silahları göm, üstüne beton dök, sonra barışı konuşalım” peki ama bu arada AKP, Avrupa Yerel Yönetim Şartı’ndan bile vazgeçmişse ne vaat ediyor topluma? “Yapacağımız tüm reformları yaptık, reform bitti! Tunne!” mi diyor AKP? Muhtemelen öyle…
Suriye iç savaşı Türkiye’ye taşınmışken, ülkede 2 milyonu aşkın sığınmacı hayatta kalma mücadelesi verirken, Ortadoğu’da barış, artık Türkiye’nin iç barış meselesi haline gelmişken AKP seçim beyannamesinde “Dış Politika” başlığının, “Komşularla ilişkiler” başlığının bulunmaması neyle açıklanabilir? Ya “önümüzdeki bahara referandum aşamasına gelindiği” ifade edilen Kıbrıs konusunda tek bir satırın olmaması?...
13 yıldır tek başına iktidarda bulunan bir parti düşünün ki; içinden çıkılmaz hale getirip, üstüne bir de Türkiye’yi gırtlağına kadar soktuğu Ortadoğu Bataklığından nasıl çıkacağımıza dair tek kelime söylemiyor…
Kıbrıs hamasetine bayılan bir iktidar partisi düşünün ki, sadece 6-7 ay sonra referanduma gidileceği konuşulan adaya ilişkin tek kelime söylemiyor… “Kürt sorununun çözümünün garantisi benim” diye efelenen bir iktidar düşünün ki, 3 ayda 1000’e yakın insanın hayatını kaybettiği bir dönemde çözümün zeminini oluşturabilecek Avrupa Yerel Yönetim Şartını sessiz sedasız sümenaltı ediveriyor…
1 Kasım Seçim Beyannamesi, AKP’nin gerek içeride gerek dışarıda topluma bırakalım “yeni bir şey söylemeyi”, eski, mevcut politikalarının bile gerisine düştüğünün “yazılı belgesi” olarak duruyor önümüzde…
Türkiye, gereğini yapacaktır mutlaka…
* * *
Türkiye gündemi ateşler içerisindeyken Kıbrıs’ın Kuzeyinde Başbakan Ömer Kalyoncu ilginç bir hamle yaptı ve Kabine’de Maliye, İçişleri ve Tarım Bakanlarını değiştirdi. Kabinede göreve başlayan sevgili dostlarım Asım Akansoy ve Erkut Şahali’yi kutluyor, başarılar diliyorum… Zor bir dönemde görev aldılar. Fark yaratacaklarını umuyorum…