‘Al-ver’ yok, ‘kazan-kazan’ var
Her yiğidin bir yoğurt yeyişi var.
Genel Sekreter Ban Ki Moon’un kısa süre önce Kıbrıs Özel Danışmanlığı görevine atadığı Norveçli Espen Barth Eide’nin stilini de yavaş yavaş öğreneceğiz.
Uzun sayılabilecek bir süredir görüşmeyen liderleri önce yemekte buluşturan Eide, dün de ilk ‘resmi liderler toplantısı’nı yaptı.
Görüşmeden ‘müzakerelerde ikinci aşamaya geçilmesi’ ve ‘ayda en az iki görüşme yapılması’ kararları çıktı.
Eide’nin açıklamalarına göre Eroğlu ile Anastasiades ortak açıklamada ortaya koydukları gibi “mevcut statükonun kabul edilemez olduğu ve sonlandırılması gerektiği konusunda da görüş birliği” sağladılar.
Böylece 17 Eylül 2014 tarihi itibarıyla “Kıbrıs müzakerelerinde Eide’li sayfa” açılmış oldu.
Ve Eide’nin yoğurt yeyişiyle ilgili ilk ipuçları da ortaya çıkmış oldu.
**
Norveçli diplomatın nezaretinde yapılan dünkü toplantıdan dışarıya yansıtılan pozitif havayı önceki gün hem çözüm sürecine, hem de süreci yöneten Eide’ye ful-destek veren TC Başbakanı Davutoğlu’nun açıklamalarıyla birleştirmekte fayda var.
Davutoğlu’nun hem Rum tarafına ve Yunanistan’a, ama aynı zamanda Kıbrıs Türk liderliğine ilettiği mesajların “Doğu Akdeniz’deki gazın Anadolu topraklarından geçmesi için Kıbrıs’ta acil sayılabilecek bir çözüme ihtiyacımız var, bu yüzden elinizi çabuk tutun” anlamına geldiğini söylemek yanıltıcı olmaz.
Dolayısıyla Eide’nin dünkü ‘hızlı başlangıcı’, farklı bir sürecin eşiğindeymişiz havası yaratıyor.
**
Hem Özel Danışman Eide’nin yoğurt yeyişiyle ilgili sinyaller, hem de yeni döneme ilişkin bazı ipuçları var dünkü açıklamalarda…
Eide ısrarla ‘kazan-kazan’dan söz etti, özellikle ‘al-ver’ ifadesinden kaçındı.
Bunu taammüden, yani bilerek-isteyerek yaptığını da açıkladı.
Neden ‘kazan-kazan’ kavramını tercih ettiğini açıklarken ‘kolektif kazanım’ ve ‘kolektif kayıp’tan söz etti, çözümün getireceği ‘kolektif kazanım’ın, ‘al-ver’in ‘ver’ kısmında ‘kaybedilmiş’ sayılacak unsurlardan çok daha değerli olduğuna vurgu yaptı.
Eide, tarafların ‘verme’ fiili ve ‘kaybetme’ duygusu ve algısı yerine ‘birlikte kazanma’ hissi içine girmesinin önemine işaret etti.
**
Kıbrıs sorununda sosyal psikoloji gerçekten de büyük önem taşıyor.
Gerek öğretilen ‘tek yanlı’ tarih, gerekse yarım yüzyıldan fazla devam eden statükonun oluşturduğu toplumsal bellek ve ortak algı her iki tarafta da ‘öteki bizden bir şeyler yütmeye çalışıyor’ şeklinde özetlenebilir.
“Rumlar toprağımızı alacak”, “Türkler gelirimize ortak olacak” gibi onlarca örnek sayılabilir bu konuya örnek…
Eide bunu tespit etmişe benziyor.
‘Almak’ ve ‘vermek’ fiilleri yerine ‘birlikte kazanmak’ kavramını kullanmayı yeğledi.
İyi yaptı.
Gerek liderlerin ve gerekse iki tarafta da basının bu tür terapilere epey ihtiyacı var!