Alışmayacağız…
Bir yargıcımız polisten koruma istedi.
O yargıcın korunmasını Yüksek Mahkeme Başkanı talep etti.
Neden?
22 Ocak olayları yüzünden yargılanan kişilerin çevrelerinden alınan tehdit içeren mesajlar yüzünden…
O kişiler ki YDP, UBP tarafından destek alan, bazı UBP’li belediyelerin destekleriyle saldıran, mülke tecavüz eden, linç girişimine kalkışan ve o günkü 1-2 saatlik tutukluluğun ardından serbest kaldıkları için sosyal medyada TC Büyükelçisi’ne teşekkür eden…
Halkın ve de Cumhurbaşkanı’nın baskıları karşısında 5 gün sonra yeniden tutuklanan ve cezaevinde yargılanmayı bekleyen…
Ancak beklerken belki de görülmeyen hızda mahkemeye çıkarılan ve diğer tutukluları kıskandıran! ve de kamuoyunda şaşkınlık yaratan…
O kişiler dün yine Mahkemeye çıkarıldılar… Önce kabul edeceklerini söyledikleri, sonra vazgeçtikleri ‘Kanunsuz topluluk’, ‘ayaklanma’, ‘mala zarar verme’, ‘kasti hasar’, ‘mülke tecavüz’ suçlarını dün yine karar değiştirerek kabul ettiler.
Ancak mesai saati dolduğu için mahkeme tanıkların da dinlenmesi için 9 Şubat’a ertelendi.
***
Bu gelişmeler bize bazı şeylerin oldukça değiştiğini anlatıyor… Yakın coğrafyanın esintilerini toplum yaşamımızda fazlaca hissetmeye başladık.
Hissetmenin ötesinde yaşar olduk.
Alışık olmadığımız toplum yaşamındaki gerginlik, huzursuzluk, maçoluk artık alışmamız gereken bir olgu haline geldi.
Sanki birileri bu duruma ‘alışın’ der gibi kurguluyor her şeyi…
Savaş’ı normalleştiren, savaş karşıtlığını terörle eşleştiren, düşünceyi şiddetle cezalandırmaya! çalışan bir zihniyetin yavaş yavaş yaşamımıza yerleşmesini engelleyemez duruma geldik.
Karşı çıktık, “artık yeter” dedik, ‘barış ve demokrasi’ yürüyüşüne binlerle katıldık, yağmuru alkışlarımızın, sloganlarımızın arasına kattık, yaşantımızı, özgür düşüncemizi, hoşgörümüzü sahiplendik, ‘olmaz’ denilen 4’lü koalisyonu kurdurduk. ‘Kurdurduk’ çünkü dört partinin temsiliyeti daha fazlaydı, daha çok insanın isteğiydi, 26 Ocak akşamının getirdiğiydi…
***
Biz severiz, aynı düşünceye mutlu olur, farklısına saygı duyarız… Karşı çıkarız ama tartışırız, düşüncelerimizi ortaya koyarız. Karşıdakini dinleriz, kendimize göre doğruyu anlatmaya çalışırız.
Hoşgörümüz vardır, herkesin düşüncesini söyleme, yazma, farklılığını ortaya koyma hakkını savunuruz, ona olanak yaratırız.
Birileri bizden farklı düşünür diye ona saldırmayız, vurmayız, taşlamayız, linç etmeye kalkmayız. Tartışarak uzlaşmayı da sever ve yaparız ama bunu yapanlarla, bunu destekleyen ve de organize edenlerle uzlaşı arayışına girmenin de anlamsız ve gereksiz olduğunu da biliriz.
Bir yargıcımızın (sanırım ilk kez) koruma gereği duyduğu ve vermesi gereken kararların da etkilenebileceği gelişmelerin yaşandığı ülkemde yine de istenilen, zorlanılan bazı şeylere alışmayacağımızı anlatabilmek, gösterebilmek için yazıyoruz, çiziyoruz, anlatıyoruz, yürüyoruz…
Biz böyle yapıyoruz.