1. YAZARLAR

  2. Onur Olguner

  3. Altyapısız Belediyecilik Suyu Pahalı Kılıyor
Onur Olguner

Onur Olguner

Altyapısız Belediyecilik Suyu Pahalı Kılıyor

A+A-

Yaklaşık bir haftadır Lefkoşa Türk Belediyesi'nde su konusu ile boğuşmakta ve mevcut altyapımızdaki eksikliklerden dolayı 2.3 TL’ye gelecek olan suyu nasıl yöneteceğimizin çaresizliğini yaşamaktayız.

Türkiye’den köylerin taşınmasına neden olarak, barajlar kurularak ve denizi geçerek adamıza gelen temiz bir sudan bahsediyoruz.  Ve bu su aslında Türkiye halkının kendi coğrafyalarından çıkan suyu bizler ile paylaşmasından başka bir şey değil. Ve bu suyun Lefkoşa’nın kapısına kadar geldiği süreçte yaşadığı kayıp sıfır denilebilecek kadar az.

Peki, bizim şebekemize girdiğinde bu suyun kayıpları ne kadar?
Bundan aylar önce su altyapımızda kaçak yok diye bilgi verilen bir sistemimiz var Lefkoşa’da. Sonra bu kaçağın yüzde 35’lerde olduğu belirtmiş, fakat zaman içinde kaçağın yüzde 50’lerde olduğu hatta daha fazla bile olabileceği ortaya çıkmıştır.

Peki, bu kayıpların sebebi nedir? Bu suyun şehirlerimize kayıp yaşamadan gelip de, şehirlerin girişinden çeşmemize ulaşana kadar yarı yarıya azalması neye bağlanabilir? İki kelime ile özetleyecek olursak ‘Altyapı Eksikliği’.
Altyapı eksikliği birçok belediyemizde olduğu gibi, bizim belediyemizde de yeni bir sorun değil. Geçtiğimiz yıl bir internet gazetesindeki köşe yazımda, “Belediyecilik ve Altyapı” başlığı altında bu sorunu yine ele almaya çalışmıştık aslında:
 

“Belediyeciliğin en çok göz önünde olan kısmı, hepimizin yaşamındaki tecrübelerle az çok deneyimlediğimiz, “Sosyal Belediyecilik” yüzüdür. Gündelik hayatımıza etki eder ve festivallerden şenliklere, etkinliklerden sosyal yardımlara kadar geniş bir yelpazesi vardır sosyal belediyeciliğin. Bu geniş yelpaze her ne kadar yemeğin tuzu biberi de olsa, yemeğin asıl kendisini oluşturan altta sağlam bir mekanizma bulunmak zorundadır. Bu mekanizma aslında ‘Sosyal Belediyecilik’ anlayışının ‘Belediyecilik’ kısmı olarak nitelendirilebilir. Bu altta çalışan mekanizma ise, belediyeciliğin kilit noktası olan ‘Altyapı’dır.
Belediyeciliğin altyapı ile ilgili bağını açıklayan önemli tespit, yaptığımız uzun bir konuşmanın ardından, mühendis bir arkadaşımız tarafından yapılır. “Belediyeciliği algılamak istiyorsan, öncelikle belediye sınırları içerisinde kalan tüm alanı büyük bir şantiye olarak düşünmen gerekiyor” der mühendis arkadaşımız. ‘Bu şantiyenin bir noktasındaki yağmur suyu drenaj altyapısını düzeltmeli, diğer tarafından kanalizasyonu uzatmalı, diğer köşesinde su altyapısını düzenlemeli ve atık güzergahını oluşturmalısın. Ve bunları organik olarak sürekli gelişen bir şantiyede, sürekli organize etmen gerekiyor.’ diye ekler.
Altyapı belediyeciliğin en önemli kısmı da olsa, altyapıya yatırım yapmak bir yönetim için pek de popüler değildir. Altyapı çalışması yapılırken yollar kazılır, trafik aksar, sinirler gerilir. Genelde de en çok suçlanan kişi hep belediye başkanı olur. İşin kötüsü de çalışma bittikten sonra, yapılan sistem yer altında olduğu için, geriye kazıdan önceki aynı yol kalacaktır. Altyapının hayata getirdiği kolaylık ise ancak aylar sonra, süreç içerisinde fark edilir.
Yapılan işin ciddi zorluklarla yapıldığı, yapıldığında öncesi/sonrası arasında görsel bir farkın olmadığı, faydaların ise ancak ciddi sorunlar çıkmamasıyla dolaylı yoldan fark edildiği altyapı yatırımları ülkemizde genelde öksüz bırakılır. Gazetelerin sayfalarını süsleyen haberlerin hammaddesi “Sosyal Belediyecilik” ülkemizde daha da önem kazanır. Bunun sonucunda ise kanalizasyonsuz kentler, yağmurlarda taşan yerleşimler ve suyu bozularak çeşmemize gelen bölgelerde yaşamak, belediyecilik anlayışımızın doğrudan sonucu haline gelir.

Bu konuda en yerinde tespit ise ülkemizdeki ender kanalizasyon altyapısı yapmayı başaran belediye başkanlarından birinden gelir: “Kanalizasyon altyapısı yapmak zor iştir. Genelde kanalizasyon altyapısı yapan belediye başkanları seçim kaybeder.”
Bu noktada bilinçli bir şekilde belediyecilikten altyapı talep etmek, altyapıda atılan adımları takdir etmek ve siyasetin arafında bulunan bu kurumların ‘belediye şantiyesini’ doğru yönetmesini beklemek, halkın en önemli pusulası haline gelmelidir. Çünkü ancak bu adımlar sayesinde yaşadığımız kentlerin standartlarını yükselecek ve altyapıya gereken önem verilecektir.”

Bugün artık su konusunda yapıl(a)mayan altyapı yatırımlarını süreç içinde fark ettiğimiz dönemdeyiz. Ve bu dönem içinde 2.3TL’ye evet demeden önce basınçlı olarak gelecek suyu, kayıplarımızı ve bu kayıpları önlemek için yapmamız gerekecek yamaları konuşmak zorundayız.

Denkleme bu kayıpları ve bu kayıpları önlemek için yapmamız gereken yamaları da koyduğumuzda önümüze metreküpü 7.5 TL ile 10 TL arasında satılacak bir su maliyet tablosu çıkmaktadır. Belediyeler;
- Ya suyun yarısını toprağa dökecek ve bunu fiyata yansıtacaktır
- Ya suyun yarısını toprağa dökecek, yamalarla süreç içinde bu miktar azaltacak ve iki maliyeti de fiyata yansıtacaktır
- Ya da belediye bütçesinde delik yaratarak bunları kendi yapacak ve muhtemelen batacaklardır
Esas mücadele, Lefkoşa halkının gündemini daha az meşgul ederek bu sorunu çözmek için verilmeli. Bizim yapmamız gereken, şehirlerimizin geleceğini en iyi şekilde düşünerek dağları denizleri aşıp ülkemize gelen bu suyu sorumlulukla değerlendirmeyi sağlamaktır.
Bunu yapamazsak Anadolu halkının tüm cömertliğiyle bizimle paylaştığı suya sadece yazık etmiş oluruz, o kadar.

Bu yazı toplam 2934 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar