1. HABERLER

  2. SİYASET

  3. ‘Amaçsız, çabasız ve pasif bir nesil yaratıyoruz’
 ‘Amaçsız, çabasız ve pasif bir nesil yaratıyoruz’

‘Amaçsız, çabasız ve pasif bir nesil yaratıyoruz’

“Amaçsız, çabasız ve pasif bir nesil yaratıyoruz. Artık bu döngü kırılmalı gençler bu gidişe dur demeli”

A+A-

28 Temmuz erken genel seçimler öncesinde tüm partilerden yeni yüzlere yer vermeye ve onların kendilerini ifade etmelerine katkıda bulunmaya devam ediyoruz. Geçtiğimiz hafta, Cumhuriyetçi Türk Partisi – Birleşik Güçler’in üç kadın adayı ile konuşmuştuk. Bugün konuklarımız, bu kez farklı siyasi partilerden, farklı yüzler….
Bu noktada Toplumcu Demokrasi Partisi Lefkoşa adaylarından Deniz Birinci genç bir kadın gözüyle siyaseti ve seçimleri değerlendirdi. 



Simge Çerkezoğlu


• Toplumcu Demokrasi Partisi olarak erken genel seçimlere bakışınızı nasıl değerlendirebilirsiniz?
• Deniz Birinci:
Toplumcu Demokrasi Partisi sosyal demokrat bir parti bunun yanında barış ve refah seviyesinin artırılması, kapsamlı çözümden sonra Avrupa Birliği’ne üyelik bizim için gerçekten hayati önemli…
Tabii ki parti şu anki gidişe hayır demek istiyor, bunca yıllık sağ iktidarlarının ülkeyi içine soktuğu çıkmazdan TDP sol bir parti olarak çok rahatsız.
Ekonomiden tutun da sosyal konulara kadar pek çok sorunumuz var ancak bunların hepsinin temeli Kıbrıs sorununda saklı…

• İktidar olduğunuz veya iktidarı paylaştığınız takdirde neler yapmayı planlıyorsunuz?
• Deniz Birinci:
Öncelikle çok ciddi bir ekonomik sorunla karşı karşıyayız. Ekonomide atılması gereken çok ciddi adımlar var. Şua nda kırk beş gün gibi kısa bir sürede de olsa TDP hükümette yer alan, hükümet ortaklarından olan bir parti. Çevre konularında yapılan çalışmalar kısa sürede oldukça dikkat çekti. Beşparmaklar’dan tutun da Karpaz’da bulunan binlerce yıllık Neolitik eserlerin talan edilmesine kadar çevre konusunda inanılmaz derecede tahribat var. Kıbrıslı Türklerin hakkı olan ekonomik değerlerin dış güçlere peşkeş çekilmesi sorunu var. Ercan’dan tutun da Elektrik Kurumu’na Kıbrıs Türk Havayolları’nın durumu zaten malum, Kıbrıslı Türklere ait kurumlar elimizden kayıp gidiyor. Daha fazlasının elimizden alınmaması için TDP’nin kendi evimizin kendi efendisi olması yönünde dik bir duruşu var. Dolayısı ile bu çerçevede atılması gereken ciddi adımlar var. Sosyal konularda da ciddi sorunlar yaşanıyor. Necati Şaşmaz örneği bunlardan sadece biri.


“İç siyasetimiz rezalet durumda”

• Siyasette yaşanan son gelişmeleri siz nasıl görüyorsunuz? Gerek Ulusal Birlik Partisi’nin kurultay süreci gerekse de Ejder Aslanbaba olayı size ne ifade ediyor?
• Deniz Birinci:
İç siyasetimiz rezalet bir durumdadır. Gerek rüşvet skandalı gerekse de zan altında kalan herkes toplumu tam bir utanç noktasına getirmiştir. En azından partimizin bu noktada alnı açık bir parti olması beni mutlu ediyor. En önemlisi siyasetçinin kendisine oy verene hesap verebilir noktada olmasıdır. Tüm bu gelişmeleri üzülerek izliyorum. Tüm bu gelişmeler, bu yaşananlar tek kendi içimizde de kalmıyor bizi dışarıya da çok kötü lanse ediyor. Gerek Türkiye medyasına ve kamuoyuna olsun gerekse de onun ötesinde Avrupa’ya Kıbrıslı Türklerin birbirlerini günübirlik rüşvet üzerinden idare eden bir düzenin parçası olduğu noktasında birleştiriyor. Ben Kıbrıslı Türk genç bir kadın olarak bundan esef duyuyorum. Bundan dolayı bizler buna alet olmayacağız ve kirli düzenin de bir parçası olmayacağız.

• Seçim öncesinde demokrasinin işlemediği son vatandaşlıklar ile Kıbrıs Türk toplumunun iradesinin elinden alındığı gibi iddialar var… Bu konuda neler söylemek istersiniz?
• Deniz Birinci:
Yasal düzenlemeler yeniden gözden geçirilmeli, bana göre vatandaşlıklar sadece kan ve evlilik yoluyla verilmeli. Ülkeye beli bir süre hizmet eden kişilerin diğer ülkelerde olduğu gibi belli kriterleri tamamlamasının ardından vatandaşlık hakkı doğmalı. Ancak ne yazık ki son dönemde Kıbrıslı deyimi ile golifa gibi vatandaşlıklar dağıtıldı. Bu da sonuçta bizi etkiliyor. İçinde bulunduğumuz durum bizimle hiç alakası olamayan kimselerle eşit hakka sahip olduğumuz bir düzeni yaratıyor. En azından belli kriterlerle vatandaşlık verilmesi ve oy hakkı verilmemesi çözüm olabilir.

• Kıbrıs Türk toplumunda ve siyasetinde kadın olmak size ne ifade ediyor?
• Deniz Birinci:
Kıbrıs Türk toplumunda kadın olmak guru verici; bizler gıpta edilecek noktada çok eğitimli, çok modern ve toplumun mihenk taşı kadınlarız. Yıllardan beri Avrupa’daki denklerinin bile ötesinde modern, çağdaş ve kaliteli kadınlarız. Ancak son dönemlere baktığımızda bazı süreçler sonucunda kadının rolü özellikle siyasetteki rolü sadece kadın kollarında çay partisi düzenlemeye meyillidir. Oysa kadınlarımız bundan çok daha fazlasını yapabilecek kapasitededir. Siyasetten kadınlar gerçekten soğutuldu. Her türlü sistem bozukluğu toplumda kadınları kendi içlerine dönmeye yöneltti. Ancak şimdi farklı bir nesildeyiz. Ben örneğin “generation why” neslindenim. Çok fazla sorgulayan, liderliği zorlayan bir nesilim. 80’lerin başı 90’ların sonuna kadar doğan nesiliz. Ben sürekli olarak etrafımdaki her şeyi sorguluyorum. Ben dünyanın en saygın üniversitelerinden birinde okuyup ülkeme gelmişken neden siyasette daha aktif olarak var olamıyorum? Dolayısı ile bu kadar çok sorgulayan neslin kadınları olarak siyasette daha aktif olmamızın zamanı geldi de geçiyor diye düşünmekteyim.

“Kadınlara saygı duymayı öğrenmeliyiz”


• Kadınlar siyasette daha aktif olmalı diyoruz ama bu nasıl olacak?
• Deniz Birinci:
En başta saygı çok önemli artık kadınlarımıza saygı duymayı öğrenmeliyiz. Tabii toplumsal bilinç ve eğitim de çok önemli. Çünkü kadınların kendilerine biçilen toplumsal cinsiyet tanımlaması bu ülkede ne yazık ki kadınların kimlikleri, eğitimleri ve birikimleri ile bağdaşmıyor. Kadına öncelikle bu ülkede sadece ev kadını ya da anne gözü ile bakmayı bırakmak gerekiyor. Kadına bayan demeyi bilen beyden türeyen bu ifadeyi kullanmaktan vazgeçip kadına kadın demekten de çekinmemeliyiz. Kadının geleneksel rolden kurtulması için en gerekli olan karşımızda göreceğimiz rol modeller olabilir. Ne yazık ki etrafımıza baktığımızda bu rol modellerini yeterince göremiyoruz. Bir bakıyoruz bir başka kadın diğer kadının çantasını taşıyan kadın olarak karşımıza çıkıyor. Öte yandan erkek gibi giyinen, erkek gibi olmaya özen gösteren kendisine bir yer edinebilmek için illa ki erkek kadar saldırgan olması gerektiğine inanan kadınlar var. Oysaki kadın kendisi gibi olabilmeli bundan gocunmamalı çekinmemeli. Yeri geldi mi kırılıp dökülüp, ağlamalı. İlla ki belli kalıplara girmemeli ve toplumun da buna saygı göstermeli. En başta toplumsal cinsiyet kavramı yeniden şekillenmeli ve kadına saygı ve sosyal hayattaki yeri güçlendirilmeli. Bu noktada ben illa ki pozitif ayrımcılık gerekli demiyorum sadece kadınlar biraz daha cesaretlendirilmeli diyorum. Zaten genlerimizde mücadele yılarından başlayan bir azim ve hırs var. Kadınlar siyasette kadın kollarında bilet satmaktan öteye taşınmalı gençleri veya kadınları parti meclislerine alarak onları erken yaştan aktif siyasete ve yeni politikalar üretmeye teşvik etmeliyiz.


• Gençleri de aktif siyasette görmek çok zor hatta atık ülkede kalan gençleri görmek çok zor…
• Deniz Birinci:
Evet, çok haklısınız benim de arkadaşlarım gerek askerlik gerekse de işsizlikten ülkeye dönmeyi düşünmediler. Sadece birkaçımız buraya geri döndük. Oysa gençler toplumsal ve siyasal hayatta daha çok var olmalı. Geçmişte tek amaç eğitim alıp, daha sonra iyi bir devlet işine girip evlenmek ve çocuk yapmaktı. Oysa artık hayat böyle değil. Gerek erkek olsun gerekse de kadın gençler hayatta var olmak, söz sahibi olmak ve bir şeyleri değiştirebilme gücüne sahip olmak istiyor. Bunun için de ülkedeki özel sektör güçlendirilmeli, gençlere devlette değil buralarda çalışma imkânı sunulmalıdır. Ülkemizde gençlerin alt yapı ve eğitimlerine bakılmaksızın onları devlete bir yerlerde çalışmaya teşvik ediyorlar. Burada güdülen siyaset nepotizmdir. Bu İtalyancada yeğen torun anlamına gelir. İnsanlar yeğen, torun ilişkinse göre işe alınır ona göre hayata atılma şansı bulur. Bu sefer gençler kendilerini farklı bir hayat tarzı içinde motivasyondan uzak ve mutsuz buluyorlar. Amaçsız, çabasız ve pasif bir nesil yaratıyoruz. Artık bu döngü kırılmalı gençler bu gidişe dur demeli. Devlet kapısı artık günümüzde çok demode bir kavram bundan bir an önce vazgeçilmeli. Devlette artık bu yükü kaldıramaz durumda. Bu yüzden ekonomik sıkıntılar yaşanıyor, bu yüzden başka devlete el açmak durumunda kalınıyor ve bu yüzden kendimizi çok zor durumlara sokuyoruz.

Bu haber toplam 3022 defa okunmuştur