Amarget’ten Topçuköy’e…2
Yoksa pek çok durumda olduğu gibi görüp bilenler, sırf “aileyi üzmemek” gerekçesiyle seslerini çıkarmıyorlar mı acaba? Bazı durumlarda yanıbaşlarında arkadaşlarının öldürülmüş olduğunu gören bazı Kıbrıslırumlar sırf aileyi üzmemek için sessiz kalmışlar ve “kayıp” yakınlarının onların hala sağ, hayatta ve “kayıp” olduğuna inanmalarına ses çıkarmamışlardır… Palekitre’de ne oldu ki hiç kimsecikler bir şey hatırlamıyor, sanki belleklerini yitirmiş gibi susuyorlar ve bu aile hala büyük acılar içinde, kendi acılarıyla tek başına boğuşuyor…
Yannaki’nin annesi oğlundan haber almak için yıllarca beklemişti – ölme vakti geldiği zaman buna direnmişti… Bekliyordu, birşeyler bekliyordu, gidip gidip geri dönüyordu ölümün eşiğinden, can çekişiyordu ama bekleyişini sürdürüyordu… En sonunda ona “kayıp” oğlu Yannaki’nin bir fotoğrafını vermişlerdi, işte o zaman fotoğrafı göğsüne dayayıp nihayet mücadeleden vazgeçmiş ve son nefesini vermişti…
“Kayıp” Yannaki’nin babası da yaşlanacak ve oğlundan hala bir haber bekleyecekti… Geçen yıl tam 96 yaşında vefat ettiği zaman, oğlunun akıbetini hala öğrenememiş, gözü açık gitmişti yeryüzünden…
Yannaki’den geride kalanlar belki de Kayıplar Komitesi’nin ara bölgedeki laboratuarında bir kutuda, DNA kimlik tespiti için bekliyor, belki de bilinmeyen bir noktada gömülüdür ve bu mezarın bulunup kazılmasını bekliyor – bunları bilmiyoruz, bilemiyoruz… Ancak şunu biliyoruz ki eğer Yannaki’den geride kalanlar bulunmuş olsa dahi, DNA eşleşmesiyle kimliklendirmenin sonuçlanması o kadar uzun süre alıyor ki analar ve babalar ve eşler, sevdiklerinin başına neler geldiğini öğrenemeden bazen bu dünyadan göçüp gidiyorlar… Hiçbir zaman sistematik biçimde tedavi edilmemiş travmalarına gömülmüş vaziyette yeryüzünü terk ediyorlar…
Geçen hafta bir başka “kayıp” yakını aradı beni: Topçuköy’den (Ayios Andronikudis) “kayıp” İsmail Mustafa Balcı’nın kızı Havva’ydı arayan…
Havva çok üzgün, çok büyük acılar içinde… 2 Ocak 1964’te “kayıp” edilmiş olan Balcı’dan yıllardır bir haber bekliyorlar… Hem Havva, hem kızkardeşleri bekliyor… İsmail Mustafa Balcı, benzin almak üzere Trikomo’da (şimdiki adıyla Yeni İskele) bir benzin istasyonuna gitmişti, yanında köylüsü iki kişi daha vardı ve bu benzin istasyonundan üçü birden “kayıp” edildiler. 1964’ten bu yana geçen süre tam 50 sene yani yarım asır ve Havva ve kardeşleri babalarının akıbetini öğrenmeyi yarım asırdır bekliyorlar…
Geçen hafta Havva Hanım beni aradığında çok üzgündü, şikayetçiydi:
“Kızkardeşim kanserdi… İki hafta önce vefat etti… Belki da ben da babam bulunmadan ölüp gideceğim… Elli senedir beklerik ve hala ortada hiçbirşey yok…”
Ne yazık ki Kıbrıs’ta her şey yavaş yavaş ilerliyor, hiç acele etmeden…
Havva elli senedir bekliyor, Yannaki’nin ailesi de tam kırk senedir bekliyor…
Babasız geçen toplam elli sene, oğulsuz geçen toplam kırk sene – yerleri asla doldurulamayacak bu elmas parçalarının, bu sevgili insanların bir anda ortadan yok edildiği ve bir mezarlarının dahi bulunmadığı bir kırk sene, bir elli sene, bir yarım asır… Onların yerini ancak hüzün dolduruyor, üzüntüler dolduruyor ve hayat tüm bu uzun bekleyiş boyunca tam bir felce uğruyor, bu felç hali tam bir işkenceye dönüşüyor…
Ve ne tuhaftır ki aradan geçen bunca yıl boyunca, bunca ağır travma yaşamış olan bu “kayıp” yakınlarının acılarını sistematik biçimde tedavi etmeye çalışmamış hiç kimsecikler…
DEVAM EDECEK