1. YAZARLAR

  2. Serhat İncirli

  3. Amerikalı amca ve çadıra, çamura batmış yobaz eğitim!
Serhat İncirli

Serhat İncirli

Amerikalı amca ve çadıra, çamura batmış yobaz eğitim!

A+A-

Çocukluğumun, gençliğimin en önemli karakterlerinden biriydi...

Vallahi adı galiba “İbrahim Afif”ti ama kimse O’na ismi ile hitap etmiyordu...

Herkes “Amca” diyordu...

“Amerikalı amca...”

-*-*-

Yeşilırmak...

Limnidi...

Limnitis...

En Batı’daki son KKTC köyü!

Dünya’nın en çalışkan, en üretken ama tükenmek üzere olan insanlarının yaşadığı muhteşem bir doğa ve tarih parçası...

Amerikalı amca bu köylüydü...

Aslında Amatyez adlı şu anda yok olmuş, küçük bir komşu köydendi ama “Yeşilırmaklıyım” derdi... Tüm diğer Amatyezliler gibi...

-*-*-

Amerikalı amca, bir iddiaya göre, “aşık olmuştu” ve “o iş olmamıştı...”

Yani sevdiğine kavuşamayınca, İngiliz döneminde “polis çavuşluğu”nu terk edip, 1920’lerde veya 30’ların başında Amerika’ya gitmiş, 50’lerde ülkesine, köyüne dönmüştü...

-*-*-

Tabiri caizse, o günkü ortama göre “çok zengin” olmuştu...

Ama inanılmaz mütevazı yaşamaktaydı...

-*-*-

Kendine yetecek büyüklükte iki ev yapmıştı...

Biri köyün ortasında, öteki ise “Vula” dedikleri, tepelerin içerisindeydi...

-*-*-

Halamın kocasının, yani eniştemin öz amcasıydı...

Her akşam yemeğini birlikte yerdik...

-*-*-

Asla otomobile binmezdi...

Sürekli yürürdü veya bisikletine binerdi...

Yokuşta bisikletten iner, iterdi...

Akşam yemeğinde mutlaka biraz içerdi...

-*-*-

Doğa, bahçeleri, meyveleri O’nun için her şeydi...

Üç dilde (Türkçe, Elence ve İngilizce) kitapları o kadar fazlaydı ki; insan şaşardı...

Hep okurdu.

Pers hayranıydı...

İsmimin, Pers imparatoru I. Serkhas’tan geldiğini iddia etmişti...

Çocuk yaşlarda kafam karışmıştı; kimdi bu Persler?

-*-*-

Oysa Persler, yüzlerce yıl önce bir dönem bugünkü Yeşilırmak ve bölgesindeydi...

Vuni Sarayı’nı Marion kentinin Pers sempatizanı kralı “Doxandros of Marion” yapmıştı...

Romalı Soli sakinlerinin Baf bölgesine giden yolunu kapatmışlardı...

O zaman da “Kuzey ve Güney Kıbrıs varmış demek ki” gibi bir şey...

Amerikalı amca keyifle anlatır, ben keyifle dinlerdim...

Nitekim Vuni Sarayı’nı Milattan Önce 380’de Soli’liler yakıp, yıktı... Bir daha da yenilenmedi...

Kalıntıları neredeyse 2 bin 500 yıldır oradadır...

-*-*-

Amerikalı amca tarihe çok düşkündü...

Sadece Perslere değil elbette...

O’nun için Dünya’nın en büyük lideri hatta en büyük insanı Mustafa Kemal Atatürk’tü...

-*-*-

Çok iyi bir asker olduğu için mi?

Muhteşem bir militarist zekası bulunduğundan mı?

Hayır!

“Laiklik” demişti bir gün Amerikalı amca...

“Nedir be laiklik?” çok kafama takılmıştı...

Atatürk’ün “laik eğitim tercihinin”, Türk tarihinin en ilerici devrimi olduğunu falan anlatıyordu ama bizim kafa bunu anlamak için bayağı bekleyecekti...

-*-*-

Yeşilırmak...

Limnidi...

Limnitis...

Bu köyün kökü Xerovouno’dur... Sonradan köyün ismi “Kurutepe” olarak değiştirildi... Xerovouno Kuzey taraftan – denizden gelecek korsanlar görmesin diye tepelerin Güney yamacına inşa edilmişti... Hala kalıntılar oradadır ve umarım korunur...

Babam dahil, bizden büyük nesiller hep orada doğdu...

Yeşilırmak ya da Limnitis köyü, 1935’lerden sonra kuruldu... Daha doğrusu Kurutepe köylüleri, “korsan tehlikesi” kalktıktan sonra sahile inip, o verimli toprakları ekmeye başladı...

-*-*-

Uzatmanın anlamı yok...

Amerikalı amca, “toplumlararası gerginlik” başlayınca, eski polis çavuşu da olması itibarıyla başkaları gibi çok zorlanmadı ama yine de “çok zorluk çekerek” Almanya’dan bir av tüfeği getirtmişti...

1 ve 2 numara namlusu bulunan, yani şaşmaları dağıtmadan, toplu olarak atan bir av tüfeği...

Bu tüfeğin namlu yapısının neden bu şekilde olduğunu; “ihtiyaç olursa, bize saldırırlarsa, savunmak için de kullanacağım” diye anlatmıştı...

O tüfek önce enişteme; eniştemden de bana geçti...

Hayatta daha değerli mal varlığım da bulunmuyor...

Aslında o tüfekten başka bir şeyim yok...

Hala ava o tüfekle giderim...

-*-*-

Neyse...

Amerikalı amca paralı dönmüştü Amerika’dan ya...

Önce ne yaptı?

Köyüne okul yaptırdı...

Prefabrikti, oydu buydu, senelerce Yeşilırmak Ortaokulu, Yeşilırmak İlkokulu’na o binacıklar hizmet verdi...

-*-*-

Ve Amerikalı amca başka ne mi yaptırdı köyüne?

Atatürk büstü diktirdi...

Hem de oldukça görkemli ve gösterişli...

Kendi evinin tam karşısına...

Sonra yerini değiştirdiler büstün...

-*-*-

Eğitim, eğitim, eğitim...

Okumak lazım...

Herkes okumalı...

Özellikle kadınlar kız çocukları...

Hayatını buna adadı...

-*-*-

Amerikalı amcanın etkisi vardı veya yoktu bilemem ama çok büyük bir aile olan Yeşilırmaklıların, Dünya’nın dört bir yanında profesörleri, doktorları, mühendisleri vardır...

1950’lerde, 60’larda hatta 70’lerde Türkçe konuşulmayan bir köy düşünün...

Herkes okudu...

Ve herkes üretti, üretimi hiç durdurmadı...

-*-*-

Yeşilırmak milli mücadele anlamında da “efsane” köylerimizden biridir belki de birincisidir...

Ama önce eğitim...

Dinin hiç karışmadığı – karıştırılmadığı, Mustafa Kemal Atatürk’ün gösterdiği “Muasır Medeniyet Seviyesi”ni hep aşmış bir eğitim...

Ve evet; neredeyse hiç Türkçe konuşmayan nesillerin, çok iyi Türkçe öğrenen ve öğreten nesilleri eğitmesi...

Çizgi?

Çizgi Atatürk...

Çizgi laiklik...

-*-*-

Şu andaki KKTC mi?

Şu andaki KKTC’de, “laik eğitim”, “muasır medeniyet hedefinden” ne yazık ki çok uzağa götürülmeye çalışılmaktadır...

Geriye giden, saçma sapan ve ilkel dinci eğitimin baskısı altına giren bu eğitim rezaletine kimse ses çıkarmamaktadır...

-*-*-

Ve şu anda “parasızlık” da gözümüze gözümüze çakmaktadır...

Çadıra, çamura batmış; yobaz bir eğitim ve her gün rüşvetle – yolsuzlukla lekelenen bir demokrasi kirliliği ile karşı karşıyayız...

“Dua edin deprem olmasın, büyük çoğunluğu ganimet olarak İngilizlerden ve Rumlardan kalan okulları da başımıza giymeyelim” noktasında; hamasetle, bayrakla, duayla kandırılıyoruz...

Ve onlar bu işten rant elde ediyor...

-*-*-

Amerikalı amca gibi aydınlar bir bir tükenmiştir...

Şu andaki müftü gibi yobazlar çoğalmıştır ve çoğalmaktadır...

Ve ülkenin cumhurbaşkanı, “Ben O’na karışamam, görevden alamam” demektedir...

Adamlarda da ne mide, ne surat varsa; bir türlü çekip de gitmemektedirler ki bu da ayrı bir meseledir...

-*-*-

Amerikalı amcayı saygıyla anıyorum...

Ve sık sık mırıldandığı sözleri sizlere hediye ediyorum: “Yaşa Mustafa Kemal Paşa yaşa...”

Biliyor musunuz, ben bu marşı ilk öğrenmeye başladığımda, “İzmir'in dağlarında çiçekler açar...” diye öğrenmedim... Çünkü amca gülerek “Limnidi dağlarında çiçekler açar...” derdi...

O çiçeklerin hiç solmaması dileğiyle...


Hala dincilik, milliyetçilik saçmalığıyla rantçılık ve sandalyecilik oynuyoruz!

Canım Ersin abim diyor ki, “... Türk İslam fobisiyle hareket edenlerin oyununu bozmak, bu toprakların ilelebet Yunanistan’a bağlanmasını önlemek boynumuzun borcudur...”

-*-*-

Be arkadaşlar, bu ifade sağlıklı değildir...

Sadece “Rantın son dayanağı”dır...

Çok eskimiştir...

Gerçekten çağdışıdır...

Aşırı ırkçıdır...

Avrupalı olamaz...

Asyalı bile değildir...

Sevgili Avrasyacılar, sanırım sizin “deliliklerinizdir” ya neyse!

-*-*-

Çok basit örnekler vereyim mi size?

“Tarihi bilerek; geçmişi boş vermeden” olaya bakın lütfen: İngiliz Başbakanı Hindistan kökenlidir...

Londra Büyükşehir Belediye Başkanı Pakistan kökenlidir...

Müslümandır...

-*-*-

İskoç Ulusal Partisi (SNP) yeni parti liderini seçecek...

İskoçya’nın UBP’sidir bu parti...

İskoçya!

Sir William Wallace’ın torunlarının ülkesi...

Ve parti liderliği adaylarından ikisi kadındır; biri de Müslüman bir İskoçya Parlamentosu üyesidir...

Humza Yousaf adlı bu “İskoçyalı” 37 yaşındadır ve ikinci evliliğini yapmaktadır...

-*-*-

Dünya değişmiştir ve biz hala dincilik, milliyetçilik saçmalığıyla rantçılık ve sandalyecilik oynuyoruz!

Çok yazık!


karl-marx-001.jpg

Karl Marx... Üretimin kâr amacıyla değil ihtiyaca göre yapılmasını önermişti... Hep doğru ve haklı olduğu inancındayım... İngiltere’de yaşadığım yıllarda, ölüm yıldönümü olan 14 Mart’ta, Londra’daki anıtımsı mezarını ziyaret ederdim... Saygıyla... Bilimsel sosyalizmin kurucusu olarak kabul edilen Alman filozof Karl Marx, 14 Mart 1883’te Londra’da yaşamını yitirmişti...

Bu yazı toplam 3570 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar