1. YAZARLAR

  2. Yücel Vural

  3. Amerikan Ambargosu Niçin Kaldırıldı?
Yücel Vural

Yücel Vural

SALAMİS TARTIŞMALARI

Amerikan Ambargosu Niçin Kaldırıldı?

A+A-

Şimdi bu ambargo kaldırma meselesinin, Kıbrıs’ın ötesinde, gerginleşen Türkiye-ABD ilişkilerinde kullanılmak üzere dizayn edilmiş bir enstrüman olduğunu anlamalıyız.

Gereğinde kullanılacak, gerekmediğinde unutulacak bir enstrüman. Yani ABD, Türkiye’yi Batı’ya ve Batı kurumlarına geri döndürmek istemektedir.


ABD’nin  1987 yılından beri Kıbrıs’a uyguladığı silah ambargosu, 1 yıllığına ve kısmen kaldırıldı.

Yani her yıl, ayni konu tartışılacak!

Şimdilik kısmi bir uygulama yapılarak, onların deyimiyle sadece ‘ölümcül olmayan’ silahların satışına izin veriliyor.

Bu sonuç yeni, ama bunu öngören girişim yeni değil.

Peki silah ambargosunun kaldırılması Kıbrıs, KıbrıslıTürkler ve KıbrıslıRumlar  ve Türkiye ya da diğerleri açısından neyi ifade ediyor?

ABD’nin bu ambargoyu kaldırmakla bölgedeki askeri dengeyi Türkiye aleyhine değiştirmek istediği ya da bunu başarabileceği iddia edilemez.

Kıbrıs, askeri rekabet bakımından, Türkiye için oldukça küçük bir ülkedir.  ABD kurumları bu gerçeğin herhalde farkındadır.

KıbrıslıRumların silahlanarak, çok arzu ettikleri bir durum olan Türkiye’ye karşı bir askeri denge yaratmaları ancak gerçek üstü bir düş olabilir. O nedenle bunu geçelim.

ABD, bu adımı atmakla Yunanistan’ı ve Kıbrıslı Rumları bir savaşa mı sokmak istiyor?

Yunanistan, Ege denizinde ve Doğu Akdeniz’de Türkiye ile yaşadığı sorunlarda tek başına atacağı bir adımın macera olduğunu bildiği için sorunu Avrupalılaştırmaya çalışmıyor mu?

Başka bir iddia daha ileri sürülebilir: ABD, artık Kıbrıs’ta müzakere yöntemiyle bir sonuç alınmasını arzu etmiyor! Bu nedenle taraflar arasında sürtüşmeyi artırmak ve başka çözüm yollarını empoze etmek istiyor!

Eğer ABD, ambargoyu kaldırmakla bunu elde etmeyi arzuluyorsa, aslında müzakere sürecinin çöktüğünü, artık yeni alternatiflerin gündeme getirilmesi gerektiğini iddia edenlerin buna sevinmesi gerekmez mi?  

Ama gerçek bu değil. ABD’nin de daimi üyesi olduğu BM Güvenlik Konseyi  müzakerelerin derhal başlatılması için plan yapmaktadır. Bunu da BM Genel Sekreteri’nin rapor ve açıklamaları ve Güvenlik Konseyi’nin karar ve girişimlerine anlıyoruz. ABD tüm bu girişimlerin arkasında olmuştur.

Peki, ABD bu ambargoyu, Türkiye’ye hem NATO içinde hem de ikili ilişki ve ortaklıklarında artık ihtiyaç duymadığı için mi kaldırmıştır? Yani Türkiye’ye karşı Kıbrıs’ı mı tercih etmektedir? Bu soruya da olumlu bir yanıt vermek mümkün değil. ABD’nin Türkiye gibi bir ülkeyi terketmek istemesinin herhangi bir mantığı olamaz. Büyük bir devlet olarak ABD’nin, Türkiye’yi eğer mümkünse NATO içinde tutmaya çalışması için yüzlerce nedeni vardır.

Zaten her fırsatta Türkiye’nin NATO içindeki önemini vurgulamaya özen gösteren ABD’nin, ‘üç kuruşluk silah’ için partner değiştirmesi düşünülemez.

Bu ‘üç kuruşluk silah’ pek inandırıcı olmaz. Suudi Arabistan ve Birleşik Arab Emirlikleri gibi petrol zenginleri, Mısır gibi daha istekli alıcılar ve hatta Yunanistan ve Türkiye gibi meraklılar varken Kıbrıs’a silah satışı açısından kimse dönüp bakmaz.

Yukarıdakilere benzer, pek mantıklı olmayan başka nedenler de bulabiliriz.

Peki, o zaman ambargo niye kaldırıldı?

ABD’nin bu amborgoyu kaldırmasının neden ya da nedenlerini, duyurulma yöntemine ve bu esnada verilen mesajların içeriğine bakarak daha kolay anlayabiliriz.

Aslında, silah amborgosunun kaldırılma sinyalleri çoktan verilmişti.

Daha Obama döneminde, 2014 yılı ortalarında, ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden Kıbrıs’ı ziyareti öncesine uzanmak gerekir.

Kıbrıs – İsrail ilişkilerindeki yeni dönemin başlangıcı yani.  

Biden’ın 2014 Mayısı’nda yaptığı ziyaret artık yeni dönemin duyurusuydu.

Biden, Kıbrıslı Rumların yönetimindeki Kıbrıs Cumhuriyeti’ni ‘stratejik ortak’ ilan etmişti.

O günlerde bu söylemin retorik mi olduğu yoksa gerçek bir niyeti yansıtıp yansıtmadığının araştırılması çok önemliydi.

Kısa zaman içinde yaşananlar gerçeği açığa çıkardı.

Kıbrıs’ın Batı ve ABD açısından önem taşıdığı kesin. Bu yeni bir olgu değil.

ABD ve Batı, AB üyeliğini gerçekleştirene kadar Kıbrıs’ın, önce SSCB’nin, soğuk savaş sonrasında da Rusya’nin etki alanına girmesine engel olmayı öngören bir strateji uygulamıştır.

Bu strateji, KıbrıslıRumlar’ın  ‘self-determinasyon’ talebine verilen tepkiyle oluşmuş, Makarios’un aforoz edilmesiyle şekillenmiş ve 1974 savaşına giden süreçte takınılan tutumla meyvelerini vermiştir.

Biden, 2014 yılında Kıbrıs’a yaptığı ziyaret sırasında bu stratejinin değiştiğini,  dolaylı olarak ilan etmişti.

AB üyeliği bu nedenle bir dönüm noktasıdır.

Kıbrıs kulübe üye olan bir ülke olarak artık Batı’nın içinde ve yanındadır.

Ama, Kıbrıs’ın üyeliğiyle hiç alakası bulunmayan başka bir süreç Kıbrıs’ı da etkilemeye başlamıştır.

Bu yeni sürecin adı ‘Türkiye’nin Batı’dan kopuş süreci’dir.

Her ne kadar resmi açıklamalarında hem Türkiye hem de ABD yetkilileri ‘NATO içindeki birliktelik’ten dem vursalar da, artık iki ülkenin karşı karşıya geldiğini ve ilişkilerin sarsılmakta olduğunu gizlemek mümkün olmamaktadır.

Türkiye ve ABD’nin  İsrail politikaları tamamen zıt kutupları oluşturuyor. ABD, İsrail’in güvenliğini Ortadoğu siyasetinin merkezine yerleştirmesine karşın Türkiye İsrail ile diplomatik ilişkilerini minimum seviyeye indirmiştir.

Türkiye ve ABD artık Arap dünyasında da zıt noktalarda durmaya başlamıştır.

Mısır, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Ürdün gibi dış politikalarında ABD ile paralel davranan devletlerin İsrail’le bağlantılı konularda, Suriye ve Libya’nın siyasal geleceğiyle ve Doğu Akdeniz’deki enerji kaynaklarıyla ilişkili anlaşmazlıklarda Türkiye ile karşı kutuplarda yer almaları her halde rastlantı değildir. 

Bunun ötesinde Türkiye ve ABD arasında her iki ülkenin de sinirlerinin test edildiği anlaşmazlıklar vardır.

Artık,Türkiye’nin ‘PKK uzantısı teröristler’ olarak tanımladığı Suriye’deki  Kürt silahlı grupları, ABD tarafından stratejik ortak olarak tanımlanmakta ve hem askeri hem de siyasi olarak korunmaktadır.

Ambargonun kaldırıldığı haberinin verilmesi için özel bir düzenleme yapıldığı apaçık:

ABD dışişleri bakanı Pompeo’nun, Anastasiadis’i telefonla aradığı özenle kamuoyuna duyuruluyor.  Ambargonun kaldırılması haberi, ABD’nin KıbrıslıRumlar’ın yönetimindeki Kıbrıs Cumhuriyeti’ne askeri koruma sağladığının ‘ilgili devletlere’ duyurulması için bir vesile yapılmış.

ABD Dışişleri Bakanlığı’dan  müsteşar yardımcısı Matthew Palmer ambargonun kaldırılma nedenlerini açıklamak için fazla manevra yapmaya da gerek duymamaktadır.

Aşağıdaki açıklamaları Cyprus Mail’de okuyoruz:

  • ABD ‘Kıbrıs Cumhuriyeti’ni Doğu Akdeniz barışına ciddi derecede katkı yapan önemli bir ortak olarak görmektedir.’
  • Kıbrıs ile ABD arasındaki ilişkiler ‘iyi gidiyor, gelişiyor ve artıyor.’

Ama bu korumadan farklı anlamların çıkarılmaması için de Palmer’in ek mesajlar vermesi gerekmekteydi:

  • ‘Ambargonun kaldırılmış olması, ABD’nin Kıbrıs sorununa ilişkin yaklaşımının değiştiği anlamına gelmez.’
  • ‘ABD, hem Kıbrıslılar’ın hem de bölgenin yararına olacak olan Kıbrıs adasının iki bölgeli, iki toplumlu bir federasyon çatısı altında birleştirilmesini öngören kapsamlı bir çözümü desteklemeye devam etmektedir.’

ABD dışişleri bakanlığında görevli başka bir müsteşar yardımcısı olan Mike Miller’in söyledikleri de benzer bir içeriğe sahiptir: 

  • “Adada istikrarsızlığa yol açacak  ne bir silahlanma yarışı ne de güç dengesinin değiştiğini görmek istemiyoruz.’
  • ‘Yavaş yavaş, dikkatli ve adım adım ilerliyoruz.’

Ama bu Amerikalı üst düzey dışişleri bakanlığı görevlisinin, gazetecilerin ‘ölümcül olmayan silah’ kavramından ne kastedildiğini sormaları üzerine sadece Türkiye’yi hedef alan mesajları da var:

“Savunma sanayiinde olan herkes bunun ne olup ne olmadığını bilmektedir. Mesela, F35 Uçakları ölümcül olmayan silah değildir.

F35 uçakları, Rusya’dan  S400 hava savunma sistemi satın aldığı için, Türkiye’nin ortak olmasına rağmen devre dışı bırakıldığı bir proje kapsamında üretilmekteydi!

Neredeyse NATO üyesi Türkiye’ye bir tür ambargo uygulama aşamasına gelen ABD, benzer bir uygulamayı Kıbrıs Cumhuriyeti’ne de yaptığını duyuruyor.

Kıbrıslı Rumlara da F35 satılmayacak!!!

Şimdı bu ambargo kaldırma meselesinin, Kıbrıs’ın ötesinde, gerginleşen Türkiye-ABD ilişkilerinde kullanılmak üzere dzayn edilmiş bir enstrüman olduğunu anlamalıyız.

Gereğinde kullanılacak, gerekmediğinde unutulacak bir enstrüman.

Yani ABD, Türkiye’yi Batı’ya ve Batı kurumlarına geri döndürmek istemektedir.

Unutmamamız gereken olgu, AB üyeliğinin ardından, kaçınılmaz olarak, Batı’nın uygun kollektif bir savunma sisteminin bir şekilde Kıbrıs’ı da kapsayacak olmasıdır.

Ama bunun Türkiye-ABD ilişkilerinden farklı bir düzlem olduğunu da kavramamız gerekir.

Bu nedenle ne Kıbrıslı Rumlar bu ambargonun kaldırılmasını bir zafer olarak görmeli ne de Kıbrıslı Türkler bunu, yukarıda belirttiğimiz anlamından soyutlayarak ele almalıdır.

Türk-Amerikan ilişkileri değişebilir, ama KıbrıslıTürklerle KıbrıslıRumların bu adanın ortak sahibi olduğu ve bu nedenle ortak bir barışa ihtiyaç duydukları gerçeği değişmez.

Bu yazı toplam 2754 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar