1. HABERLER

  2. KÜLTÜR & SANAT

  3. Anadolu Yörüklerinin kadim geleneklerine bir yolculuk
Anadolu Yörüklerinin kadim geleneklerine bir yolculuk

Anadolu Yörüklerinin kadim geleneklerine bir yolculuk

Yönetmen İffet Eren Danışman Boz “Turna Misali” adlı filmiyle sinemaseverleri Torosların yaylalarına götürerek binyılı aşkın kadim yörük kültürünün son temsilcilerinden Sarıkeçili Yörüklerinden Aksak Ailesi’nin hikayesine yakından bakıyor.

A+A-

Murat OBENLER

Yönetmen İffet Eren Danışman Boz “Turna Misali” adlı filmiyle sinemaseverleri Torosların yaylalarına götürerek binyılı aşkın kadim yörük kültürünün son temsilcilerinden Sarıkeçili Yörüklerinden Aksak Ailesi’nin hikayesine yakından bakıyor. Yörük kelimesine baktığımızda “göç eden,yürüyen,sağlam doğad yaşayan özgür ruhlu insanlar” tabirini görüyoruz. Büyük aileyi hatta tüm çevresini de idare eden Gülsüm Ana’nın geleneksel göçü devam ettirmesi ile eşi Cemal ve damadı Mustafa’nın yerleşik hayata geçmesi arasındaki mücadeleye sahne olan filmde ailenin diğer üyelerinin de hikayeleri anlatılıyor. Devletin bir yandan maden ocakları için ormanların talanına izin verirken bir yandan da göçerlerin keçilerini ormana zarar veriyor diye yasaklamaya çalışması,devletin otoritesini de kullanarak yörüklerin göç etmesini durdurmak istemesi bu kültürü sonsuza dek yaşatmakta kararlı Gülsüm Ana’nın düşüncelerinde hiç bir farklılığa neden olmazken eşi ve damadı üzerindeki etkileri, yörüklerin kara çadırını günümüzün önemli tartışmalarından köyden kente göç, şehirleşme-modernleşme açmazı, özgür doğada yaşam ile kurallar bütünü sayesinde betonlar içine hapsedilmiş insanlar toplulukları, özgürlük,huzur,mutluluk gibi kavraları tartıştığımız bir arenaya çeviriyor. Gülsüm Ana’nın destekleriyle okullarına devam eden Elif ve Taşbaş karakterlerinin doğada yaşansa bile iyi bir temel eğitimin alınabileceğin önemine vurgu yapılan film genelde yerel kültürlerin özelde yörük kültürüyle ilgili tartışmalara iyi bir örnek olarak sinemalarda olacak.Elif’in yazdığı Turna Misali şiiri yörükleri çok güzel anlatırken Gülsüm Ana’nın filmin sonunda yaptığı göç duası insanlık için çok güzel dileklerde bulunuyor. Zorluklar karşısında vazgeçenler ile tüm zorluklara rağmen yola devam edenlerin hikayesini anlatan film ulusal yarışmada da yarışıyor.

 

Savaşa rağmen bir kadının çocuğunu kendi topraklarında doğurma mücadelesi  

Kendisi de Ukraynalı olan yönetmen Maryna Er Gorbach’ın  Türkiye-Ukrayna ortak yapımı “Klondike” filmi hem evrensel bir mesele olan savaşı konu alıyor hem de tüm zorluklara rağmen evini terk etmek istemeyen İrka’nın zorlu hamilelik sürecine kamerasını çeviriyor.

Rusya-Ukrayna sınırında olduğu,Kuzeybatı Kanadadaki altın madenleriyle ünlü Klondike bölgesi gibi değerli madenlerle dolu sınırın Donbas bölgesinde yaşadığı için ve köyü ayrılıkçı gruplar tarafından kuşatılmış olduğu için, eşi Torik(Rusya yanlısı) ile kardeşi Yarik(Ukrayna milliyetçisi) sürekli birbiriyle kavga ettiği için, ekonomik olarak bir gelirleri(evdeki inek,tavuk ve yetiştirdikler sebzelerle hayatta kalan) olmadığı için zor bir yaşamı olan İrka’nın hayatı 17 Temmuz 2014 günü kendilerini uluslararası bir uçak kazası felaketinin merkezinde bulmalarıyla daha da karışık bir hale gelecektir. Savaşlar göçler acılar yaşamış Kıbrıslıların sınırlarla çevrili bir toprak parçasında yaşayan İrka karakterini kendilerine yakın hissedebilecekleri ve kendilerinden de birşey bulacakları film Ukraynaya yönelik 2022 Şubat ayı sonrasında başlayan tartışmalı Rusya’nın askeri operasyonu ile sıcak gündemi yansıtması açısından da önemli bir yapım olarak öne çıkıyor. 2022 Berlin Ekümenik Jüri Ödülü(Panorama), İzleyici Ödülü(Panorama) ve 2022 Sundance En İyi Yönetmen(Dünya Sineması Dramatik) ödülüne de layık görülen film bir ülkenin yaşadığı savaş ortamını küçük bir köydeki farklı karakterler arası ilişkiler ile anlatma konusunda başarılı bir yapım olarak dünya festivallerini dolaşmayı sürdürüyor.

 

 İstanbul’un ve bir aşkın dört mevsimi: “Birlikte Öleceğiz”

Hakkı Kurtuluş ve Melik Saraçoğlu’nun birlikte senaryosuna imza da atarak yönettikleri Türkiye-Almanya ortak yapımı “Birlikte Öleceğiz” iki aşığın hikayesi ile İstanbul aşkını birarada sunuyor. İstanbulun muhteşem müzeleri,ihtişamlı camiler ve dört mevsim İstanbul Boğazı’nın güzelliklerinin karakterlerin ruh halleri ve ilişki durumlarıyla içselleştirilerek sunulduğu film Özgür Emre Yıldırım ve Su Kutlu’nun oyunculuklarıyla da dikkat çekiyor. Ünlü besteci Mozart’ın da filmin farklı sahnelerinde bizleri ziyaret ettiği film İstanbul Arkeoloji Müzesi’ndeki Ağlayan Kadınlar Lahdi ile açılır ve yine orada son bulur. Tutku dolu bir şekilde başlayan ilişki ve inişli çıkışlı sürecini şehrin farklı mekanları ve imgeler ile başarılı bir şekilde anlatan film Hellenistik dönem, modern dönem ve günümüz arasında gidip gelirken Ece’nin şiir,edebiyat ve çizimle dolu türsülü evi seyirciyi bohem bir dünyaya davet ediyor.

Aşk, sevgi,bağlılık,sadakat(sizlik),saygı(sızlık)tutku,haz,acı,mutluluk gibi duyguların yoğun yaşandığı bir aşk filmine de dönüşüyor. Boğucu şehir hayatında kendileri için bir mutluluk fanusu olan derin aşkları acaba Ece ile Mazhar’a aradıkları sonsuz mutluluğu verebilecek midir yoksa bu derin aşk çatlayarak İstanbul Boğazı’nın soğuk sularına karışıp dünyanın okyanuslarına varacak mıdır?

 

Pirselimoğlu’ndan tuhaflıklar silsilesi,korku imparatorluğu ve derin ilişkiler cenneti anlatısı

Yönetmen,senarist,yazar Tayfun Pirselimoğlu’nın aynı adlı kitabından sinemaya uyarladığı

Türkiye,Yunanistan,Fransa ortak yapımı “Kerr” bir Anadolu kasabasında geçen ve David Lynch sinemasına selam çakarak ilerleyen felsefik yönü güçlü bir film olarak sinemaseverlerle buluşuyor. Kaybettiğimiz sinema yazarıabimiz Cüneyt Cebenoyan’ın hatırasına adanan filmde yönetmen seyirciyi her ne kadar geçmişte de geçse zamandan ve mekandan kopuk bir yapı örgüsüyle alegorilerle dolu bir hikayeye davet ediyor. Can (erdem Şenocak)karakterinin  terzi babasının cenazesi için geldiği kasabada gelişen garip olaylarla gerçek dünya ile düşsel bir dünya arasında kalması sonucunda akıl sağlığını yitirmesi söz kousu oluyor. Türkiye’nin geçmiş zamanı ile şimdiki zamanı arasında bağlantıların da alegorilerle çok iyi anlatıldığı filmde terzi babasının arkadaşlarının gizlice buluşmaları bir nevi derin devlet yapılaşması hissiyatı yaratırken bu zümre tarafından korunan katil ve köpekleri vuran(bir gazeteciyi de vuruyorlar) timin kasabadaki varlığı ise Türkiyedeki demokrasi ve insan hakları meselesine atıfta bulunuyor. Can’ın kasabaya geldiğinde tren garında işlenen cinayetin görgü tanığı olmasıyla başlayan garip olaylar zinciri neredeyse konuştuğu herkesin bu cinayetin gerçekliğini inkar etmesi ile karakterin akıl sağlığını korumasını zorlaştırırken, sürekli “Neler oluyor burada?” sorularını sorması ise hakkında arama kararı çıkartılmasına kadar ilerliyor. Kasabanın tam bir arafa dönüşmüş yapısı içerisinde yaratılmış korku imparatorluğu ile şehirde matbaacılıkla uğraşan Can da bu kervana katılıyor ve emniyet güçlerinden kaçmaya başlıyor. Derin ilişkileri olan yapının karaktere “Bilme,görme,duyma” tavsiyesi de yurttaşlar tarafından hiçbirşeyin öğrenilmesinin istenmediği,vatandaşın hiçbrşeyisorgulamadan kabul etmesine dayalı siyasi yapılara gönderme yapıyor. Düşsel bir atmosfede ilerleyen mekanlar da gittikçe gerçeküstü bir görüntü çizerken kasabadaki lunapark, pavyon,kullanılmayan hastahane, göstermelik mahkeme kurulan eski depo bu yapıyı görsel olarak destekliyor. 

Bu üst gücün sürekli Can’a “Hiçbir şey sandığın gibi değil. Hiçbir şey sandığın gibi değil.Hayatta her şey tekrardan ibarettir. Çok soru soruyorsun ama esas sorulması gerken soruları sormuyorsun. Seni hatırlıyorum” gibi cümleler kurması birçok düşünür yanında Deleuze ve Spinoza’nın düşünsel yapısını da filmde sürekli olarak hissettiriyor.

Kuduz köpek meselesi sonucunda lan edilen karantina ile günümüzdeki pandemi meselesinin sonucundaki sokağa çıkma meselesinin de birlikte düşünülebileği bir anlatıya sahip evdedeki içinden caz müziği gelen küçük deliklerle de gizemli anlatısını son sahneye kadar sürüdürüyor.

Yönetmene  2021 Antalya En İyi Yönetmen, En İyi Müzik, Film-Yön En İyi Yönetmen ödüllerini getiren film sinematografisi,senaryosu, mekanları ve feslefik anlatı örgüsü ile İstanbul Film Festivali Ulusal Yarışmadan da ödüller alacağı sinyalleri veriyor.

kerr.jpg

klondike.jpg

turna-misali.jpg

 

Bu haber toplam 2147 defa okunmuştur
Etiketler : , ,