Anahtar Maraş mı?
Dünkü Rum gazeteleri Rum lider Anastasiadis’in AB-Afrika zirvesi çeçevesinde bulunduğu Brüksel’de BM Genel Sekreteri Ban Ki Moon’la yaptığı görüşmede 3 konuyu gündeme getirdiğini yazdılar.
Bunlar Maraş’ın güven yaratıcı önlemler çerçevesinde eski sahiplerine iadesi, AB’nin görüşme sürecine etkin katılımının sağlanması, katılım düzeyinin yükseltilmesi ve Türk tarafının Şubat ayı başında kabul edilen ortak açıklama metninden sapmalar önerdiği yönündedir.
Anladığım kadarıyla Anastasiadis tam teşekküllü ve özlü müzakerelerle kapsamlı bir çözümden çok güven yaratıcı önlemler çerçevesinde elde edebileceğini düşündüğü Maraş’a odaklandı.
Maraş toplumlararası görüşme sürecinin bütününde kapsamlı bir çözümün parçası olarak anılır.
Maraş konusu her zaman görüşme sürecinin en önemli konularından biridir. Konu ile ilgilenen herkesin bildiği gibi çözümle beraber başka bazı topraklar yanında Maraş da eski sahiplerine iade edilecek.
Bu nedenle Maraş’ın bugün ya da yarın iade edilmesi kapsamlı çözüme katkı mı yapacak, yoksa engel mi olacak?
Bence asıl cevaplanması gereken soru budur.
Ben Kıbrıs sorununun parça parça çözülemeyeceğini, bunun ancak kapsamlı biçimde çözülebileceğine inanıyorum.
Bugün Maraş’a karşılık Mağusa limanının BM ya da AB kontrolunda uluslararası ticarete açılması, ya da Ercan’ın doğrudan uçuşlara hizmet verebilmesi kapsamlı çözümü yakınlaştıracak ve toplumları birbirlerine yakınlaştıracaksa verilsin.
Ama tersi çözüme yakınlaştırma yerine ayrılığı derinleştirecek, bölünmüşlüğü daha da kalıcılaştıracak ve toplumları birbirinde uzaklaştıracaksa o zaman Maraş yerine kapsamlı çözüme odaklanmakta fayda var diye düşünüyorum.
Rum gazeteleri BM Genel Sekreteri Ban Ki Moon’un da görüşmede Anastasiadis’i haklı bulduğunu ve hem Maraş konusunda, hem de AB’nin görüşme sürecine katılım düzeyinin yükseltilmesi konusunda iki tarafın da uzlaşması halinde olumlu bakabileceğini söylediği belirtiyorlar.
Ban, açıkça Anastasiadis’e bu konuyu benimle değil muhatabınla hallet diyor.
Ancak görüşmelere başlamak için hazırlanması istenen bir ortak metni bile 4 ayda zorla kabul eden Eroğlu ile nereye gidilebileceğini Anastasiadis de merak ediyor.
Eroğlu kendisini Ban Ki Moon’a şikayet eden Anastadis’e tepki gösterek, bu açıklamaların devam etmekte bulunan görüşme sürecinin gerek prosedürü gerekse özü ile ters düşen açıklamalar olduğunu belirtti.
KKTC Cumhurbaşkanlığı’ndan yapılan açıklamada Rum tarafının gerçek niyetinin en erken zamanda çözüm bulma olmadığı belirtilerek “sayın Anastasiadis’in açıkladığı türden yanıltıcı bir yaklaşım izlemiş olması, görüşmelerin bu kez sonuç alıcı bir şekilde sürdürülüp kapsamlı bir anlaşmayla sonuçlanması beklentilerinin yükseldiği bir dönemde özellikle endişe verici bir gelişmedir” denildi.
Bu açıklamayı yapanların kapsamlı çözüme en erken zamanda ulaşılması için masaya ne gibi öneriler götürdüğü, ne gibi yeni açılımlar yaptığı, görüşme sürecinin hızlanması ve sonuç alıcı biçimde ilerlemesi için liderlerin doğrudan görüşme sıklığı konusunda ne denli hassas olduğu ise elbette açıklanmaya muhtaçtır.
Eroğlu sürekli erken çözüm istediğini söylemekte ama buna ulaşmak için hiçbir açılım yapmamaktadır.
Son olarak güven yaratıcı önlem diye yıllar önce Talat döneminde etkin biçimde başlatılan ve önemli aşama kaydedilen “sınır bölgelerindeki mayınların temizlenmesi” konusunu gündeme taşıdı.
Eroğlu’nun çözüm istemediği ve amacının kapsamlı bir çözüme ulaşmak değil, çözümün mümkün olmadığını dünyaya göstererek, belki yeni bir referandumda iki taraftan da hayır çıkmasını sağlayarak bir oldu bitti yaratmak olduğunu Mısır’daki sağır sultan bile duymuştur.
Bu nedenle Anastasiadis’in bu yöndeki girişimleri belki kendisini haklı gösterebilir, ama kusura bakmasın adamıza kapsamlı bir çözüm, barış ve huzur getirmez.
Bu bağlamda Maraş’ı anahtar olarak görmek ve bunda ısrar etmek çözüme yardımcı olmayabileceği gibi, ayrılığı derinleştirecek bir adım olabilir.