Anahtar yine Serdar beyin elinde…
Yeni hükümetin eli kulağında. Muhtemelen bugün ya da yarın parti başkanları mutabakatı resmen duyuracaklar. Bu durumda cumhurbaşkanının Pazartesi yapılacak yemin töreni sonrasında kimi görevlendireceği de kendiliğinden ortaya çıkacak.
Birkaç günden bu yana bazı köşe yazarları görevin mutlaka en çok milletvekili olan parti liderine verilmesi gerektiğini yazıp duruyorlar. Görevin UBP başkanı Hüseyin Özgürgün’e verilmemesinin etik olmayacağını söylüyorlar.
Elbette bu doğru değil. Anayasa gereği cumhurbaşkanı görevi hükümeti kurabilecek bir milletvekiline verebilir. Yani illa da parti başkanına hem de en çok milletvekili olan partinin başkanına vermek zorunda değil.
Eğer toplamda 27 milletvekili olan 4 partinin başkanı biz anlaştık, hükümeti falan milletvekilinin başkanlığında kuruyoruz derse cumhurbaşkanının görevi ülkeyi daha fazla hükümetsiz bırakmamak için görevi o kişiye vermektir. Çünkü 27 anlaşmışsa geriye 23 kalır. Yani hiçbir biçimde hükümet kuramaz.
Doğrudur 7 Ocak seçim sandığı bir UBP-HP koalisyonu işaret ediyor. Ama HP ilk günden aldığı kararla UBP ile koalisyon kurmayacağını, hatta koalisyon görüşmeyeceğini açıkladı. CTP PM de UBP ile koalisyon kurmayız dedi.
Bu durumda iki partili koalisyon kurulamayacağı ortaya çıktı.
Geriye 3’lü, ya da 4’lü koalisyon alternatifleri kaldı. 3’lü UBP-DP-YDP, 4’lü ise CTP-HP-TDP-DP. Her iki alternatifte de DP olmazsa olmazdır.
Özetle koalisyonun anahtarı 3 milletvekili bulunan DP’dedir. DP isterse 3’lü koalisyonda yer alır ve aynı tabana hitap ettiği UBP ve YDP arasına sıkışır. İsterse 4’lü koalisyona katılarak aynı tabana hitap ettiği UBP ile YDP’yi dışarıda bırakır.
Serdar beyin yerinde siz olsanız hangi koalisyonu seçerdiniz?
Ben olsam sürekli kazık yediğim UBP ve eski DP kurmayları tarafından yeni kurulan ve benim tabanıma oynayan YDP ile bir koalisyona girmezdim. Aksine her ikisini de dışarıda bırakacak bir alternatifi yaratmaya çalışırdım.
Evet anahtar Serdar beyin elindedir. Ama bu anahtarın hangi kapıyı açacağı bellidir. Çünkü 3’lü kapıyı açarsa büyük UBP ile yeni ve kökene dayalı örgütlenmesiyle kendisini tehdit eden YDP arasında sıkışıp kalacak. Üstelik maliye bakanlığını alarak her iki partinin de hedefindeki kişi olacak. Olmayan işlerde her iki parti de seçmene Serdar beyi işaret edecek.
Bütün bunları düşündüğümde Serdar beyin partisinin az ya da çok başarılı olacak 4’lü koalisyonda büyüyebileceğini, ama 3’lü koalisyon başarılı olsa bile bundan UBP ve YDP’nin kazançlı çıkacağını düşünüyorum.
Bir başka önemli neden de 3’lü koalisyonda meclis komitelerinde çoğunluk muhalefette olacağından hükümet istediği yasaları bile yapamayacaktır. 4’lü koalisyonda ise komitelerde temsil edilen CTP ve HP çoğunluğu oluşturacağından böyle bir sıkıntı yoktur.
Bu anlamda zor da olsa 4’lü koalisyon uzun ya da orta vadeli olabilir. Yani illa da seçim hükümeti olması ve kısa sürede yeniden bir erken seçime gitmemiz gerekmeyebilir.
3’lü koalisyon durumunda kısa sürede erken seçim kaçınılmazdır. Üstelik UBP avantajına olacağını gördüğü anda erken seçim çağrısı yapabilir. Bu dururmda koalisyon ortaklarının ne düşündüğünün önemi olmaz. Çünkü muhalefet böyle bir çağrıya “yok siz hükümete devam edin, biz size yardımcı oluruz” demeyecektir.
Serdar bey bunu çok yakın zamanda yaşadı. UBP kendi güçlü olduğunu gördüğü anda düğmeye bastı ve Serdar beye rağmen ana muhalefet CTP ile anlaşarak erken seçim kararı aldı.
Bu karardan sonra Serdar bey “UBP güvenilir bir ortak olmadığını kanıtladı” türünden açıklamalar yapmıştı.
UBP’nin güvenilmez bir ortak olduğunu yaşayarak öğrenen digger parti de CTP’dir. CTP 2013 seçimlerini açık ara önde tamamlayarak 21 milletvekili çıkarmıştı. Seçimin ardından da sandığın işaret ettiği gibi 12 milletvekili çıkararak önemli bir yükseliş ortaya koyan DP ile koalisyon kurmuştu.
Ancak süreç içinde DP’nin UG kanadından seçilen vekiller birer, ikişer istifa ederek eski yuvaları UBP’ye döndüler. Bu arada meclis partiler arası milletvekili transferini yasaklayan yasayı çıkardı. Ama DP’den istifalar durmadı. UG’den seçilen vekiller bu kez DP’den istifa ederek bağımsız kalmaya başladılar. Bu arada DP 12 vekilde 5’e düştü. Bugün UBP’den yeniden seçilen Özdemir Berova’nın istifası da yine UBP kurmayları tarafından DP 5’in altına düşerek grup kuramama noktasına gelmemesi için durduruldu.
CTP’de yaşanan başkan değişimi ile yeni hükümet kurulması gündeme gelince CTP de her an grup kuramayacak duruma gelebilecek DP ile değil, çoktan beri birtakım çevrelerce seslendirilen CTP-UBP kolisyonunu kurmak daha uygun bulundu.
Kuruldu da. Ama UBP başkanı Hüseyin Özgürgün kurultayda rakiplerini bu sayede geçerek yeniden seçilince başbakan olma hevesine kapıldı. Böylece iyi saatte olsunların desteğini CTP-UBP hükümetini bozdu. Sonra da bağımsızların desteğiyle UBP-DP azınlık hükümetini kurdu.
Yani meclisin en çok milletvekili olan partisi CTP’yi dışarda bıraktı. Hem de UBP+DP 23 milletvekili varken bunu yaptı. Ama o dönemde bunu etik bulan kimi köşe yazarları şimdi aynı sayıda vekil çıkaran UBP’nin dışarıda bırakılmasını etik olmadığı gerekçesiyle eleştiriyorlar.
Özetle UBP’nin hem CTP, hem de DP tarafından güvenilmez bir ortak olarak nitelenmesi haksız değil.
Kuşkusuz bizim için asıl önemli olan erken bir zamanda hükümetin kurulması ve ülkenin bu zor dönemde hükümetsiz bırakmamaktır. Mesele sadece bütçenin geçmemesi değildir. Bunun yanında doğu akdenizde sondaj çalışmaları nedeniyle yaşanabilecek krizler, Suriye’de her an patlak vereceği artık kaçınılmaz olan sıcak savaş.
Bunlara ek olarak önümüzdeki aybaşı seçilecek yeni Rum lider ile görüşme sürecinin yeniden gündeme gelecek olması bu hükümetin daha fazla gecikmeden kurulmasını zorunlu kılıyor.