1. YAZARLAR

  2. Kutlay Erk

  3. Anastasiadis “Bıraktığımız Yerden Devam” Diyor...
Kutlay Erk

Kutlay Erk

SİYASET MEYDANI

Anastasiadis “Bıraktığımız Yerden Devam” Diyor...

A+A-

Türkiye’de seçimlerin yapılmasından sonra, Kıbrıs sorununu çözecek süreci yeniden canlandırmak üzere BMGS düğmeye bastı ve “taraflarla istişare etmek için” yardımcılarından Amerikalı kadın diplomat Jane Holl Lute’u görevlendirdi.

Lute, başarılı bir BM diplomatı; eşi Douglas Lute’un da ABD ordusundan emekli bir general olduğunu, Irak ve Afganistan savaşlarındaki rolleri nedeniyle Savaş Çarı / Otokratı olarak anıldığını da not etmek gerekiyor. Douglas Lute, ABD Başkanları oğul Bush ve Obama ile çok yakından çalışmış, madalyalar almış, ABD’nin NATO’da daimi temsilciliğini yapmış, ABD Milli Güvenlik Kurulu üyesi… Yani Guterres’in görevlendirmesi özenle seçilmişe benziyor…

Bayan Lute Kıbrıs konusundaki temaslarına bu ayın sonuna doğru başlayacak; Lefkoşa – Ankara - Atina üçgenini ziyaretleriyle tamamlayacak. Anlaşıldığı kadarıyla, Lute bir yıl önce çöken Crans-Montana Konferansı sonrası Kıbrıs sorunu çözüm sürecinin nasıl canlandırılıp çalıştırılabileceği üzerine görüşmeler yapacak, edindiği bilgi ve izlenimleri BMGS ile paylaşacak; o da BM’nin yeniden yenilgiye uğramayacağı bir süreci öngörebiliyorsa, özel temsilci atayacak… Yani yaz sonrası ve Kıbrıslı liderlerin de genellikle New York’a gittiği Eylül’de BM’nin yeni çalışma dönemi açılış etkinlikleri sırasında, ilgili tüm taraflarla da görüşülerek yeni bir süreç ile ilgi somut sonuç alınacak.

Anastasiadis, “Crans-Montana’da bıraktığımız yerden devam” diyor. En kolay söylem bu… Ancak “bıraktığımız yer” tarifi yapılmalı… Akıncı, iki ay kadar önce, Guterres Kağıdı’nı imzalayıp devam etmeyi önerdiğinde bu Kağıt’ta ve tarihinde bile anlaşamadılar… Dolayısıyla, Anasatsiadis’in işaret ettiği başlangıç noktası aslında pek de belirgin değil. Tutun ki belirgindi, şimdi devam edilebilecek bir nokta idiyse, o zaman niye devam edilmedi de koptu ve taraflar Crans-Montana’yı hüsran ile terk etti? Aslında bu sorunun cevabı çok basittir: Anastasiadis seçime katılacağı için yeniden seçilmeye ilerlemeyi kurban etti. Şimdi de şımarık çocuk gibi “ben geldim, hade oynayalım” diyor. Anastasiadis, çöken sürecin yıkıtılarının üzerinden devam edebilme çelişkisini inkar ile yol alınamayacağını bilemeyecek kadar deneyimsiz değil; Kıbrıslı Türkler de, sarısı olup olmadığından endişe etmeden ondan yumurta satın alacak kadar deneyimsiz değil…

Diğer taraftan da ‘Bırakılan yer’de Akıncı, “Anlaşamadık, ilerleyemedik, çözemedik; bizim nesilden buraya kadar, çözümü yeni nesiller yapacak” demişti. Şimdi aynı liderlerin devamı evla mı? Ve hatta doğru mu? Ve dahası sonuç getirecek mi? Kestirmeden bir cevap: Hayır… Liderler Crans-Montana’nın sonucunda nerede idi, iki halk gördü, duydu, anladı; halkların zekasıyla dalga geçecek yeni ‘Görüşme Süreci Şovu’na ihtiyaç yoktur.

Anastasiadis, Kıbrıs sorununu görüşmeler yoluyla canlı tutmak istiyor, Akıncı ise Kıbrıs sorununu görüşmeler yoluyla tarihe gömmek istiyor. Bu iki stratejik tavır Crans-Montana’ya kadar gitti ve temelden çelişen stratejik tavırlar nedeniyle süreç çöktü. Öneriler masadan, haritalar kasadan alındı. Şimdi BMGS Guterres birini görevlendirdi diye, çöken yerden başlamak olası demek değildir.     

Ama Kıbrıs sorununa bütünlüklü çözümü acilen bulmak için görüşmeler de yapılmalı. Bunun için, sürecin “dostlar alış – verişte görsün” stratejisi uyarınca olmamasını BM temin etmelidir. Doğrudan liderler tarafından yapılacak görüşmelerin bir eylem planı olabilmeli, bu plan uyarınca liderler sık sık ve sonuç alma amacıyla görüşmeli… Anlaştılar ise, anlaşmış oldular; iki taraf da kazançlı… Anlaşamamışlar ise, anlaşamamış oldular; iki taraf da kaybedecek, yok öyle bir taraf tanınmış devleti gasp ile yönetecek, diğer taraf da dünyadan yalıtılmaya devam edecek… Anca beraber, kanca beraber… BM bunu taraflara en azından ima edebilmeli; çözümsüzlüğe oynayan tarafın kendine de zarar vereceğini söyleyebilmeli…

Yeni sürecin yönteminin de yenilenmesinde fayda var; tüm konular masada, yakınlaşma bekleyen tüm maddeler hep birlikte müzakere edilsin. Liderler yurt dışında görüşsün ve bitirmeden dönmesin… Beşli Konferans tarihi de süreç başladıktan kısa süre sonra belirlensin. Ön şartlar olmasın, dayatmalar olmasın ve taraflar da dünya siyasetinin çağdaş ölçütleri içinde bir sonuç almaya çalışsın. Sorunun doğrudan tarafı Kıbrıslı halklardır; Türkiye ve Yunanistan bu halkların yerine geçmemelidir, önünde olmamalıdır… Çağdaş bir yapı kurulsun ama depremlere dayanıklı olsun, iç sarsıntılara karşı da ciddi önlemler kurgulansın. Zenginlik ve refahın “Rab bana, hep bana” demeden üleşilmesinde uzlaşılsın.

Yeni süreci başlatmak için BM diplomatı Amerikalı Bayan Lute yola çıkacak… Lefkoşadakilerden Anastasiadis “bıraktığımız yerden devam”, Akıcı da  “yeni süreç” deyip önkoşullar dizini yazacak; Atina “Ben bilmem – eşim bilir” tarzı ile “Kıbrıslı Rumlar ne derse o” diyecek, Ankara da “Geçti Bor’un pazarı, sür eşeği Niğde’ye” deyip Crans-Montana’yı Bor, görüşülecek yeni  yeri de Niğde ile özdeşleştirecek… Bayan Lute’un ise, BMGC Guterres’e sunacağı raporu hazırlarken eşinin deneyimlerinden yararlanmayacağını, eşinin de ABD’nin hassasiyetlerini dikkate almayacağını düşünmek saflık olacak...

Sonuç konusunda şimdilik ve şimdiden heyecana kapılmaya gerek yok…     

 

Bu yazı toplam 2403 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar