ANASTASİADİS NEREYE KOŞUYOR?
Bu köşede yazdıklarımı, televizyonda söylediklerimi takip edenler çok iyi bilirler ki Kıbrıs sorununda ‘iğneyi’ ve ‘çuvaldızı’ aynı anda batırmayı tercih ederim.
‘Bizim taraf’ın topyekün ‘haklı’ görüldüğü dönemlerde dahi ‘sorumluluk her iki liderdedir’ diyerek, tarafların ‘karşılıklı suçlama’ oyununun dışında kalmaya çalıştım.
Böyle davranan diğer bazı gazeteci, yazar ve aktivistlerle birlikte tek bir gailemiz vardı elbette…
Tarafların ‘empati’ yapabilmesini ve masada çözüm için çaba sarf etmesini teşvik edebilmek…
Karşılıklı suçlama oyununun batağına sağlanmalarına engel olabilmek…
Zaman zaman Kıbrıs Türk liderliğinin tepkisini çekmek pahasına ‘ne biri tümden haklı, ne diğeri külliyen kabahatli’ diye yazdım, söyledim.
Öyle inandım.
Garantörlerin, en azından iki ‘anavatan’ın ‘acil çözüm’de çıkar görmediğine de hala inanıyorum.
Batı dahil ‘dünya’ dediğimiz uluslararası camia açısından da Kıbrıs’ta federal çözümün ‘zaruri’ olduğuna dair en ufak bir belirti yok.
O yüzdendir ki ‘Kıbrıslı liderler’in rolü ve de sorumluluğu bir o kadar daha artıyor.
Başka türlü söylersek, Kıbrıs’ta çözümü ya Kıbrıslılar zorlayacak ve elde edecek ya da işimiz nananay!..
* * *
Bugüne kadar tarafların yaptığı ‘propaganda’ya kapılmayan, tarafları ‘eşit’ biçimde eleştiren biri olarak son dönemde yaşanan ‘Guterres Çerçevesi’ meselesine nasıl bakıyorum peki?
Kıbrıslı Türk lider Mustafa Akıncı’nın çağrısıyla başlayan süreçte gelinen aşama tam bir hayal kırıklığıdır.
Ankara’nın itirazı, hatta zorlamasına rağmen Akıncı’nın risk alarak yaptığı bu çıkışın hüsranla sonuçlanmasının sorumlusu Kıbrıslı Rum lider Aanstasiadis’tir.
Anastasiadis öneri gündeme geldiği günlerde ‘ne demek istediği anlaşılmayan’ açıklamalar yaptı. Kafaları karıştırmayı denedi herhalde. Başaramadı.
Sanki ‘Guterres Çerçevesi’ne OK dermiş’ havası yaratmak istedi. Ama 4 Temmuz belgesi dediği, kendi görüşlerinden ibaret kağıttan söz ettiği anlaşılınca ağız değiştirdi.
‘Ankara’nın dediği olur’ falan diyerek Akıncı’yı by-pass etmeyi de denedi.
Kuşkusuz Kıbrıs Rum kamuoyunun bir kısmı –belki de büyük bir kısmı- bu görüşlere prim verdi, veriyor da…
Ancak tablo nettir: Kıbrıslı Türk çözüm güçleri d, Kıbrıslı Rum çözüm güçleri de Anastasiadis’in ‘çözümsüzlük devem etsin’ dediğini çok net gördü.
Uluslararası camia da gördü mü?
Bu sorunun yanıtı henüz net değil.
* * *
AKEL Genel Sekretedi Kiprianu’nun dediği gibidir mesele: Anastasiadis adayı ‘kalıcı taksim’e doğru sürüklüyor.
Bunu söyleseniz ‘asla’ falan diyecek ama gidişat odur.
Peki ama ne oldu da Anastasiadis bu noktaya geldi?
‘Rol icabı’ olarak bile artık ‘çözüm istermiş gibi’ davranmıyor.
Annan Planı’na ‘evet’ demiş, Akıncı ile en baştan Crans Montana’ya dek ‘çözüme gidecekmiş’ havası yaratan Kıbrıslı Rum lidere ne oldu?
Konjonktür mü değişti?
Bilmediğimiz bilgiler mi var kendisinde?
Bence değil.
Anastasiadis ‘son kez’ seçildi ve bu son döneminde ‘fasariya’ istemiyor.
Rahat, sakin, AKEL dışında pek de birinin ses çıkarmayacağı, hatta ful destek vereceği bir ‘Kıbrıs Cumhuriyeti tek yasal devlettir’ çizgisinde yürüyecek.
Özetle Anastasiadis’in bir yere ‘koştuğu’ yok. Aksine adeta erkenden ‘emeklilik’ dönemine girdi.
Ve çözüm umutlarını dibe vurdurdu.
‘Yurttaşlarım’ dediği Kıbrıslı Türkleri ve de orta vadede Kıbrıslı Rumları da ‘bilinmez’e havale ederek…