1. YAZARLAR

  2. Serhat İncirli

  3. Angara ne derse o!
Serhat İncirli

Serhat İncirli

Angara ne derse o!

A+A-

KKTC Meclisi yeni yasama dönemine bugün başlıyor…

Uzun bir tatil döneminin ardından, vekillerimiz bugüne mesai yapacak…

Ve Meclis, yeni yasama dönemi için yeni bir başkan seçecek!

-*-*-

Mevcut Başkan Zorlu Töre, “ben yeniden adayım” dedi…

-*-*-

İddialara göre, kurultay sürecinde, Genel Başkan Ünal Üstel, bu görevi, Faiz Sucuoğlu’na önerdi…

Ve Sucuoğlu da aday olmayı kabul etti…

-*-*-

Ancak şu anda bir başka iddiaya göre, “partiden istifa etmeyeceğiz” diyen ve parti içi muhalefet hazırlanan Hasan Taçoy ve arkadaşları da Üstel ile “pazarlık” yapmaya başladı!

-*-*-

Çok güvenilir bir kaynağa göre, Taçoy, Üstel’den, “Meclis Başkanlığı”nı ve bir de “bakanlık” istedi…

Taçoy, Güzelyurt Milletvekili Ali Pilli’yi Meclis Başkanı adayı olarak önerdi…

Bakanlığı ise kendisi için mi yoksa öteki üç arkadaşı için mi istediği netleşmiş değil!

-*-*-

Üstel mi?

Çok yakın çevresine, “erken genel seçime gidelim, bıçak benim elimde…” demiş!

-*-*-

Haaa Meclis Başkanı kim mi olacak?

Türkiye’nin dilbandicikleri kimi işaret ederse tabii ki!

Peki bunu bile bile yazdıklarımız nedir?

Para kazanmak için yazmak zorundayız!

Evet bazı çekişmeler, yarışmalar var evet ama sonuçta her zaman olduğu gibi “Angara’nın dediği olacak”!

-*-*-

Angara kimi işaret ederse UBP’li, DP’li ve YDP’li vekiller O’nu seçecek!

Angara “erken genel seçim” kararı almışsa, o olacak…

Gerçekler acıdır!

Biber de acıdır!

Gerçekler KKTC’de biberdir!

Mantık gereği!


Bir hayal - bir doğru - bir yarım doğru - bir yanlış!

Ersin Tatar, egemen eşitliğimiz ya da daha doğru ifadeyle “devletimiz” tanınmadan masaya oturmayacaktı!

Oturuyor!

Ne yazık!

Bir hayali vardı, gerçekleşemedi…

Hani bırakıp gidecekti?

Hayaldi, tükürdü, yalattılar!

Ben olsam istifa ederdim ya neyse!

-*-*-

Ersin Tatar, "Kıbrıslı Rum lider şu anda bir zalim gibi davranıyor ve uluslararası hukuka aykırı şekilde yatırımcıları tutukluyor” dedi…

-*-*-

Güney Kıbrıs mahkemelerinin, Türk tarafıyla iş yapan yabancı yatırımcıları hakkında tutuklama kararı almasının "kabul edilemez" olduğunu BM Genel Sekreteri Guterres'e ilettiğini belirtti.

Doğru bir şey yaptı!

Bravo!

-*-*-

Bir de yarım doğrusu var!

Nedir o?

Rum kesiminin, turizm acentelerinin faaliyetlerini durdurmak istediğini ve tur operatörlerinin seyahatini kısıtladığını belirtmesi…

Tatar, bunun, sadece adadaki insanlar arası temasa zarar vermediğini, ayrıca sonuç odaklı bir diyalog için "uygun bir atmosfer yaratma çabalarını" da yok ettiğini söyledi…

-*-*-

Peki yarım doğru nerede?

Şurada: Rum kesimi doğrudur, Kuzey’in turizmini engellemek istemektedir; ama Türkiye de bu konuda çok yardımcımız değildir, tam tersine, bazı durumlarda Rum kesiminden daha kötü davranabilmektedir!

-*-*-

Ve gelelim mutlak yanlışa!

Tatar diyor ki, “Rum kesimi, üniversitelerimizi çökertmeye çalışıyor…”

Bu konuda kesinlikle yanlıştır!

Çünkü sahte diploma dağıtan, insan kaçakçılığı yapan – yaptıran ne acıdır ki Rumlar değildir!

Ne ilginçtir, bu konuda en çok suçlu olan üniversitenin sahibi, Türkiye’deki faşist partinin vekilidir!


Yalakalığın trafiği!

Türkiye’de trafik akışı sağdan!

KKTC’de soldan!

-*-*-

Peki İngiltere?

İngiltere’de de trafik akışı KKTC ve Kıbrıs Cumhuriyeti’ndeki gibi soldan!

-*-*-

KKTC’deki trafik kuralları, trafik akışı neredeyse İngiliz trafik sistemi ile tıpatıp aynı!

Zaten bir çok yasamız gibi, trafik de İngiliz’den kalma!

-*-*-

Buraya kadar bir sıkıntı var mı?

Yok!

-*-*-

Peki şuna ne dersiniz?

Türkiye Cumhuriyeti Sürüş Ehliyeti olan bir kişi eğer KKTC’ye gelirse, hiçbir sınava tabi olmaksızın KKTC Ehliyeti alabiliyor ve dilediği gibi araç kullanabiliyor!

-*-*-

İngiliz sürücüler mi?

Onlar sınava girmek zorunda!

-*-*-

Neden?

Bir tür yalakalık işte!

-*-*-

Sonra da her gün kaza, her gün ölüm!


Liyakat!

cyprus-donkeys-karpaz-northern-cyprus.jpg

Türkiye’de bir radyo kanalında bir zaman şu fıkra anlatılmıştı:

“… Adamın biri eşeğine binmiş gidiyormuş. Trafik polisi dalga geçmek istemiş ve adamı durdurmuş. Ehliyet falan istemiş sonunda da ‘Cezayı kime yazalım, sana mı eşeğe mi?’ diye sormuş. Adam da ‘Bana yazın, eşeğin sicili temiz kalsın. Büyüyünce polis olacak’ cevabını vermiş”…

-*-*-

Bu fıkraya kızan İzmir Emniyet Müdürlüğü, RTÜK’e başvurmuş…

“… Kişi ya da kuruluşları eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü, aşağılayıcı ifadeler kullanıldığı” gerekçesiyle radyo kanalının cezalandırılmasını istemiş…

RTÜK üyeleri ise “… Ülkemizde, farklı meslek gruplarıyla ilgili anlatılan birçok fıkra vardır. Programda anlatılan fıkranın da mizahi bir bakış açısıyla ele alındığı düşünülmektedir” görüşü ve oy çokluğuyla cezaya gerek görmemiş…

-*-*-

Şimdi anlatacağım fıkra, aman meteoroloji dairemizi ya da müdürünü kırmasın, üzmesin, bambaşka bir ülkedir bahsettiğim…

Ve tekrar ediyorum, bu bir fıkradır!

-*-*-

Efendim ülkenin birinde Kral ve karısı balığa gitmeyi çok seviyorlarmış… Hava güzel olduğunda oltalarını alıp, soluğu göllerde, deniz kıyılarında alıyorlarmış…

-*-*-

Günlerden bir gün Kral, sarayındaki meteoroloji sorumlusuna sormuş; “… Biz kraliçeyle yarın balığa gideceğiz, hava nasıl olacak?”…

-*-*-

En iyi uyduları, en iyi bilim araçlarını da kullansanız, doğadır bu, mutlaka yanılabilirsiniz…

Ama meteoroloji sorumlusu “hava gayet iyidir, güneşlidir, sakindir, yağmur yoktur kralım” demiş…

-*-*-

Kral ve kraliçe ertesi sabah yola çıkmışlar…

Biraz ilerlemişler, karşıdan bir köylü geliyormuş…

Kral, sırf muhabbet olsun diye, “… Sevgili vatandaşım, sence hava bugün nasıl olacak?” demiş…

Köylü vatandaş, yanında yürüyen eşeğine bakmış ve “bugün yağmur var kralım” demiş…

-*-*-

Kral köylüyü küçümsemiş!

“Koskoca meteoroloji uzmanı, o kadar bilgisayar ve uydu bilmeyecek de bu köylü mü bilecek?” diye söylenerek ilerlemiş ki; o da nesi!

Az sonra yağmur yağmaya başlamaz mı?

-*-*-

Kral ve kraliçe subba sucuk – sırılsıklam saraya dönmüşler!

Meteoroloji sorumlusunu kovdurmuş!

Ardından “bana o köylüyü bulun, meteorolijinin başına onu koyacağım” demiş!

-*-*-

Köylüyü huzura getirmişler!

Kral sormuş: “Yağmur yağacağını nereden bildin?”…

Köylü, mahcup bir şekilde; “ben bilmedim efendim, eşeğim bildi” demiş!

Kral; “nasıl yani?” diye hiddetlenmiş!

Köylü anlatmış: “Eşeğim kulaklarını yanaklarına doğru indirdiğinde mutlaka o gün yağmur yağıyor”…

-*-*-

Kral, oracıkta eşeği meteorolojinin müdürlüğüne atamış!

-*-*-

Bu fıkrayı neden anlattım?

Elbette her hangi bir yöneticiyi aşağılamak amacında değilim!

Amacım, “liyakatin” çok önemli olduğuna vurgu yapmak!

Çünkü kralın o eşeğe o görevi verdiği günden beri, Dünya’nın özellikle geri kalmış coğrafyalarında, bu tür hatalar çok yapılıyor!

Bu yazı toplam 1488 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar