1. YAZARLAR

  2. Sami Özuslu

  3. ANKARA AYNAYA BAKAR MI?
Sami Özuslu

Sami Özuslu

ANKARA AYNAYA BAKAR MI?

A+A-

Türkiye’yi yaklaşık 18 yıldır kesintisiz yöneten AKP iktidarının ‘özgüven patlaması’ yaşamakta olduğu söylenebilir. Gerçi artık ‘geri sayım’ başladı ve AKP güç kaybediyor ama siyasette bu kadar uzun bir süre ayakta kalabilmek, bazılarında entrikalar olsa da seçimlerden galip çıkabilmek kolay değil.

İşte bu durum bir yandan özgüveni patlatabiliyor, ‘benim benim’ havalarına girilmesine sebebiyet verebiliyor.

Ama diğer yandan da kendi sesinden başka hiçbir sese kulak vermeme, kimseyi duymama, farklı olanı yok sayma gibi tavırlar karakteristik bir özelliğe dönüşüyor.

Hele Cumhurbaşkanlığı sisteminde Türkiye’nin ‘tek adam’ yöntemiyle idare edildiği de bir başka gerçek.

Bu vaziyet içerisinde Türkiye ile Kıbrıslı Türklerin ilişkileri de bir başka noktaya evrilirken, Ankara’nın Lefkoşa’ya artık neredeyse hiçbir konuda söz hakkı bırakmadığı çok açık biçimde görülüyor.

Türkiye yöneticileri sanki burada bir yönetim yokmuş gibi, sürekli Kıbrıs’a dair kararlar alıyor, demeçler patlatıyor, ‘müjdeler’ veriyor.

Kredi ve hibelerde son 2 yılda neredeyse yaprak kıpırdamadığı gibi, ‘akmazsa damlar’ misali gelebilmesi olası kaynağın da TC Yardım Heyeti’nin onayına bırakıldığı bizar Erdoğan’ın imzasıyla dünyaya ilan ediliyor.

Son Maraş toplantısı ve Fuat Oktay’ın –son 6-7 yılda bilmem kaçıncı defadır müjdelenen ama bir türlü temeli dahi atılmayan- ‘Lefkoşa’ya yeni hastane’ projesi de dahil, Ankara-Lefkoşa hattında ‘ben ne dersem o olur’ ilişkisi daha hissedilir hale geliyor.

Hükümete gelmek ve o koltuklarda oturmak için biat etmişlerin devrinde Kıbrıslı Türklerin toplumsal varlığı çok daha silikleşiyor, oynana oyunda bırakın ‘başrol’ü, ‘figüran’lıktan bile gittikçe uzaklaşılıyor.

**

Bununla birlikte Türkiye’den Kıbrıs’a –hala- farklı açıdan bakabilenler de var.

Mesela Milliyet gazetesi yazarı Özay Şendir bu isimlerden biri…

Geçen günkü yazısında ‘Bazı Kıbrıslılar Türkiyelileri neden sevmez?’ başlıklı yazısında Ankara’daki yöneticilere ‘aynaya bakın’ mesajı veriyor. Türkiye’nin geçmişten bugüne yaptığı yanlışlardan örnekler veriyor.

Mesela şunları not ediyor:

“- 1974 sonrası Rumlardan kalan 26 sanayi tesisini 1975’te Türkiye’deki ilgili KİT’lere bağladık, sonra da zarar ediyor diye kapattık.”
“- 1980’li yıllarda, Türkiye’den gelenlere bir günde vatandaşlık, ardından devlet dairelerinde iş verildi. Aynı dönemde muhalif olarak görülen Kıbrıslılara devlet iş vermedi.”
“- 1990’lı yıllara kadar Osmanlı ölçü birimi okka ve dirhemi kullanan, biz Amerikan kahvesine bayılırken, halen Türk kahvesi tüketen, soru eki olmayan konuşmaları, bir çalışmaya göre, Toroslar’da yaşan bir Yörük kavminde de olan Kıbrıs Türklerini ‘Rumlaşmış’ diye yaftalayanlarımız oldu.”
“- Pazarlık ederken bile ‘Sizi biz kurtardık’ havasını estirmeyi çok seven vatandaşlarımız var bizim.”
“- Ankara’dan Kıbrıs sorununa dair siyasi destek alanların içeride yaptıklarını fark edemedik çok uzun zaman. Sonra DSP’li Bakan Şükrü Sina Gürel, gördüğü lüzum üzerine, KKTC’de iş yapan şirketlere parayı direkt Ankara’dan ödetti, Lefkoşa’ya yollamadı.”
“- Türkiye’den ithal ekonomik krizlerin dışında başka sosyal sorunlar da var: Mesela, Türkiye’de evli olduğu halde 1974 sonrası Ada’ya gelip evlenen, sonra bırakıp geri dönenler mi dersiniz, 1974 sonrası Ada’ya ilk yerleşen nüfusun farklı kültüründen kaynaklanan gerilimleri mi... Bir sürü sebep sayabilirim size.”

**

Özay Şendir, sadece Türkiye yetkililerinin değil, Kıbrıslıların hata ve yanlışlarını da sıralıyor ve sözü son dönemlerdeki ‘gerilim’e getiriyor, kendine göre tespitler yapıyor.

Aslında ‘herkes kendine baksın’ demeye getiriyor.

‘Ben nerede yanlış yapıyorum’ sorusuna, yani özeleştiriye davet ediyor herkesi…

Soğukkanlı bakıldığı vakit, TC-KKTC ilişkilerinin ‘sağlıksızlığı’ İstanbul’dan da böyle net görülebiliyor.

‘Özgüven patlaması’ ve ‘biat kültürü’ ortadan kaldırılabilse, aynaya bakılabilse, iki ülke insanı birbirini çok daha objektif görebilecek.

‘Dev aynası’na değil tabii…

Bu yazı toplam 2236 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar