"Ankara büyükelçi değil, vali olmamı istedi…”
"... Benim Lefkoşa’ya tayin olduğumda kafamda kendime çizdiğim hareket hattı KKTC’yi bağımsız bir ülke olarak tanıyan tek devlet olduğumuzu hiçbir zaman unutmamam ve davranışlarımı buna göre oluşturmam gerektiği yönündeydi. Hükümetimizin tutumu farklıydı"
>> "... Benim Lefkoşa’ya tayin olduğumda kafamda kendime çizdiğim hareket hattı KKTC’yi bağımsız bir ülke olarak tanıyan tek devlet olduğumuzu hiçbir zaman unutmamam ve davranışlarımı buna göre oluşturmam gerektiği yönündeydi. Ama hükümetimizin tutumu farklıydı..."
>>"... bir ayağı Kıbrıs’ta olan Başbakan Yardımcısı Kıbrıslıları sürekli tenkit ediyor, aşağılıyor, ‘bu Kıbrıslılara hadi yürü dersiniz, yürür gibi yaparlar, ayaklarını kaldırıp indirirler ama bir milim ilerlemezler’” diyerek tarif ettiği Kıbrıslıları taklit ediyordu..."
>>"...Ankara’nın benim Büyükelçi değil, vali olmamı istediğini geç anladım aptal gibi. Düşünüyorum da, iyi ki de aptalmışım..."
>>"...Kıbrıs Türkünün demokratik tercihlerine saygı gösterilmemesi gibi bir şey olamaz. Bu bağlamda Sayın Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’ya yapılan saygısızlığı tasvip etmem. Ayıplıyorum, kınıyorum..."
DEMOKRASİ, İRADE, MÜDAHALE / YENİDÜZEN-Aysu BASRİ AKTER
Yıllardır çeşitli şekillerde siyasi gündemde tartışılan müdahale ve vesayet sorunsalı, son Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden beridir çok daha açık örneklerle gündemde…
Dünden bugüne yaşananları yeniden masaya yatırmak ama daha çok da böyle bir ortamda nasıl siyaset yapılır ve nasıl daha demokratik bir ortam yaratılır konusunu tartıştırmak için bugünden itibaren bir röportaj dizisine başlıyoruz.
Demokrasi, İrade, Müdahale başlığı altında yayınlanacak röportaj dizimizin ilki, kısa büyükelçilik döneminde, Kıbrıslı Türklerle çok samimi bir ilişki kuran ve birçok gönülde iz bırakmayı başaran, Türkiye Cumhuriyeti Lefkoşa Eski Büyükelçisi Kaya Türkmen...
Kaya Türkmen, 1 Ağustos 2010'da görevi önceki Büyükelçi Şakir Fakılı'dan devraldı. 17 Mart 2011'de görev süresi resmen sona erdiğinde, KKTC'nin en kısa süre Büyükelçilik görevini yürüten kişi olarak tarihe geçti.
Yine müdahalelerin tartışıldığı ve iradeye sahip çıkılması mücadelesinin gündeme geldiği günlerde, 28 Ocak 2011'de dönemin Kıbrıs İşleri'nden de Sorumlu Bakanı, Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek'in adaya yaptığı ziyarette dönemin muhalefet partileri ve sendikalar AKP iktidarının Kıbrıs politikalarına tepki olarak bir eylem gerçekleştirdiler. Sendikalar, bu eylemde, “Ankara ne paranı, ne memurunu, ne askerini istemiyoruz” pankartı açtı. Ünlü "besleme" krizini başlatan eylem, dönemin Türkiye Başbakanı Erdoğan başta olmak üzere Türkiye yetkililerinin sert tepkilerine neden oldu. Cemil Çiçek, sağdan sola, Eroğlu'ndan Talat'a adadaki bütün siyasetçilere tepkisini dile getirirken, mitingi "utanç verici" olarak nitelendiriyordu. Bütün bu tartışmalarda en iz bırakan ise, Cemil Çiçek'in "Cuma günü küfrettiler, Pazartesi parayı aldılar" sözleri ve Erdoğan'ın “Ülkemizden beslenenlerin bu yola girmesi manidardır” ifadeleriyle başlayan "besleme" krizi olarak hafızalara kazınıyordu. İşte böyle bir ortamda, Büyükelçilikte 6 ayını bile tamamlamayan Kaya Türkmen, bu pankartın ve tartışmaların fatura bedeli olarak, 11 Şubat'ta görevden alındı, 17 Mart'ta da görevini resmen devretti.
Yerine gelen isim ise, genel tavır ve ekonomi politikalarıyla eylemleri kışkırttığı yönünde çeşitli iddialar olan, dönemin Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu'nun bizzat görevden alınması için Türkiye'ye yazı verdiği, Türkiye Yardım Heyeti Koordinatörlüğü görevini yürüten Halil İbrahim Akça oldu.
Büyükelçilik Yapma Üslubum Hükümetin Hoşuna Gitmedi
Bakın Kaya Türkmen görevden alınma nedenini kendi cümleleriyle nasıl anlatıyor;
"Neden görevden alındım? Bence en gerçek neden, benim Lefkoşa’da Büyükelçilik yapma üslubumun T.C. hükümetinin hoşuna gitmemiş olmasıdır. Benim Lefkoşa’ya tayin olduğumda kafamda kendime çizdiğim hareket hattı KKTC’yi bağımsız bir ülke olarak tanıyan tek devlet olduğumuzu hiçbir zaman unutmamam ve davranışlarımı buna göre oluşturmam gerektiği yönündeydi. Ama hükümetimizin tutumu farklıydı".
"..Ben Lefkoşa’da en kısa süre Büyükelçilik yapmış kişiyim. 1 Ağustos 2010’da Ercan’a indim. 18 Mart 2011’de ayrıldım. Yedi buçuk ay. Geri çekilen Büyükelçiye verilmesi kanunen zorunlu mühlet buna dahil..." diyor, Kaya Türkmen.
Ankara'nın Büyükelçi Değil, Vali Olmamı İstediğini Geç Anladım
Türkmen'in bu farkı anlatırken, Cemil Çiçek'in tavırlarına ve Kıbrıslı Türkler'e bakış açısına dair söyledikleri ise oldukça dikkat çekici;
"...Kıbrıs işlerinden sorumlu ve bu nedenle de bir ayağı Kıbrıs’ta olan Başbakan Yardımcısı Kıbrıslıları sürekli tenkit ediyor, aşağılıyor, ‘siz adam olmazsınız’ edebiyatı yapıyordu. Konuşurken ayağa kalkıyor, ‘bu Kıbrıslılara hadi yürü dersiniz, yürür gibi yaparlar, ayaklarını kaldırıp indirirler ama bir milim ilerlemezler’ diyerek tarif ettiği Kıbrıslıları taklit ediyordu..."
"..Ankara’nın benim Büyükelçi değil, vali olmamı istediğini geç anladım aptal gibi. Düşünüyorum da, iyi ki de aptalmışım..."
Görevden alınmasını bu farka ve özellikle Cemil Çiçek'in bakışına bağlayan Kaya Türkmen şunları kaydediyor;
Bir gün kendisine ( Cemil Çiçek) “Sayın Bakanım, siz buraya geliyorsunuz, esip gürlüyorsunuz, sonra uçağınıza atlayıp gidiyorsunuz. Ben buradayım ve her gün Kıbrıslı dostlarımla göz gözeyim. Siz kötü polis olun isterseniz. Ama izninizle ben iyi polis olacağım” dedim. Pek hoşlanmadı bu işten… Bu yaklaşım ve üslup farkı nedeniyle yıldızımız hiç barışmadı Bakanla. Sonra da ipimi çekti zaten…"
Türkiye'nin Kıbrıs'a Büyükelçi atarken neleri dikkate aldığını ve gönderdiği bir büyükelçiden ne beklediğini soruyorum Kaya Türkmen'e... Şöyle diyor;
"Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine Büyükelçi olarak atadığı memuruna brifing vermek şöyle dursun, genel bir talimat dahi vermedi. Neye dikkat etmem gerektiğini söylemedi. Ne Bakan, ne Müsteşar çağırıp benimle konuşmadı. Orada benden ne beklendiği bana anlatılmadı. “Saldım çayıra” formülüyle gönderdiler beni Lefkoşa’ya... Elime verdikleri güven mektubu bile imzasızdı. Cumhurbaşkanı Gül’e imzalatamamışlardı henüz. “Bununla idare et, imzalısını göndeririz” dediler. KKTC Cumhurbaşkanına verdiğim güven mektubunda beni oraya gönderen Cumhurbaşkanının imzası yoktu. KKTC makamları anlayışlı davrandı. İmzalısı arkadan geldi.
Ankara’nın benim Büyükelçi değil, vali olmamı istediğini geç anladım aptal gibi. Düşünüyorum da, iyi ki de aptalmışım…" diyerek bu süreçteki görev anlayışına dair pişmanlık duymadığını vurguluyor.
Müdahaleyi Kabul Edemem
"...Türkiye’nin Kıbrıs Türk siyasi hayatına ilgi duyması kadar doğal bir şey olamaz. Kimin Cumhurbaşkanlığına veya Başbakanlığa aday olacağını yakından takip etmesi, hatta için için tercihleri olmasını da doğal görürüm..." diyen Kaya Türkmen, özellikle altını çiziyor ve ekliyor; "...ama müdahaleyi kabul edemem..."
Akıncı'ya Yapılan Saygısızlık. Ayıplıyorum, Kınıyorum
Son Cumhurbaşkanlığı seçimleriyle ilgili yapılan müdahale tartışmalarını da değerlendiren Kaya Türkmen, dönemin Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı'ya yapılanların saygısızlık olduğunun altını çizerken, bunu tasvip etmesinin de mümkün olmadığını söyleyerek, yapılanları kınıyor.
"...Ya demokratız ya değiliz. Hele hele Kıbrıs Türkünün demokratik tercihlerine saygı gösterilmemesi gibi bir şey olamaz. Bu bağlamda Sayın Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’ya yapılan saygısızlığı tasvip etmem. Ayıplıyorum, kınıyorum..."
Tarihten!
1968 Cumhurbaşkanlığı Muavinliği seçimleri: Dr. Küçük’e karşı aday olan Zeka Bey, TC Lefkoşa Büyükelçiliği’ne çağrılır
“... Zekâ Bey’i, Büyükelçiliğe görüşmeye çağırdım. Davetime hemen icabet etmekle beraber, bu işten pek memnun olmadığı yüzündeki ifadeden anlaşılıyor. Kendisini çok saygılı bir şekilde karşıladım. Belirli bir tebligat yapıyor havası vermemeye özen gösterdim. Bu seçimin normal zamanlarda yapılan bir seçim olmadığını, hukuki bir zaruretten bu yola gidildiğini, mevcut koşullarda toplumun bu seçim mücadelesini karşılayabileceğini zannetmediğimizi, bu yüzden tek adayla seçim yapılmasını uygun gördüğümüzü, bu kesinlikle şahsına yönelik bir davranış veya bir başkasını himaye şeklinde almamasını, toplumun yararının bu yönde olduğuna inandığımızı ve toplumun değerli bir mensubu olarak bu görüşümüze katılacağını umut ettiğimizi söyledim.” (Dönemin TC Büyükelçisi Ercüment Yavuzalp’in anıları, 1993:139)
YARIN:
- "Benim KKTC’nin bağımsızlığına gösterdiğim saygıyı, KKTC yöneticilerinin de göstermesini beklerim"
- "KKTC’deki demokrasi bizim buradaki uyduruk rejimden fersah fersah daha demokratiktir"- "Ankara’nın suyuna gidersek, iyi çocuk olursak sırtımız yere gelmez” düşüncesi, Kıbrıs Türk halkına zarar verir.