Ankara ziyareti
Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın dünkü Ankara ziyareti farklı açılardan önemliydi.
Tabii ki Kıbrıs sorununun çözümü konusunda özellikle Ankara’nın yapacağı açıklamalar ve Akıncı’nın seçildiği ilk gün TC Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Akıncı’ya yönelik “ağzından çıkanı kulağı duysun” şeklindeki diplomatik, etik kuralları aşan açıklaması sonrası takınacağı tavır merakla bekleniyordu.
İkinci konuda bir aksilik yaşanmadı. Ana-yavru kelimeleri duyduğum kadarıyla kullanılmadı, ortak basın açıklamasında maaş sorulmadı! ‘iki kardeş ülke’ yaklaşımı içinde açıklamalar yapıldı.
Elbette ki yine “KKTC’nin yanındayız, desteğimizi sürdüreceğiz” şeklindeki kanıksanmış ve olması gereken açıklamalar her zamanki gibi yapıldı.
Ve gördük ki Türkiye’nin de Kıbrıs sorununun çözümü konusundaki tutumu (yapılan açıklamalar ışığında) kaybolmamış.
Yani sanıyorum Akıncı ve heyeti açısından dünkü Ankara ziyareti verimli olmuştur.
İlginç olmuştur öte yandan çünkü Başbakan Davutoğlu heyetiyle yapılan görüşmeler öncesi Türkiye heyetinden bazı isimlerin fatiha okuyarak toplantıya başlamaları ve KKTC heyetinin de şaşkın bakışları fotoğraflara yansıdı.
Bir ilginç ve Akıncı için de önemli bir başka tutum da Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda diğer ülkelerin başkanlarına yapılan karşılama töreninin de Akıncı’ya uygulanmasıydı.
Yani ‘ana-yavru’ gibi değil de ‘kardeş’ ülkenin Cumhurbaşkanı’nın karşılanması gibiydi Erdoğan’ın sarayındaki karşılama…
Erdoğan ilk günkü açıklamasından, tavrından taviz mi vermişti yoksa yeni sarayında ‘başkanlığının’ keyfini her halukârda yaşamak için mi yapmıştı bilinmez ancak baş başa ve heyetler arası görüşmeden sonra yapılan ortak basın açıklamasında da ‘ana-yavru’ ilişkisini göz önüne çıkaracak cümleler kurulmamıştı.
Umarım bugün, dünkü ziyaretle ilgili olumsuz gelişmeler duymayız ve Kıbrıs sorununun çözümü yönünde gerçekten ciddi çabalar ortaya koyulacak bir döneme gireriz.
Çünkü herkesin beklentisi bu.
---------------------------------------------------------------------------
43+25 yıldır yaşıyor
“Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı’nın anayasal düzeni ortadan kaldırıp Marksist, Leninist, Maoist bir düzen kurmak için örgütlenen macera heveslisi bu suçluların bir an evvel kanunlarımızın tayin ettikleri cezalarla cezalandırılabilmeleri gayreti içinde bulunduğunu sayın Ankaralıların ve yüce ulusumuzun bilgilerine arz ederim.”
(Can Dündar, Abim Deniz, sy. 328)
Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının davasının başladığı gün Ankara Sıkıyönetim Komutanı ve daha sonra ödüllendirilerek Genel Kurmay Başkanı olan ve 1974 Kıbrıs Harekatı’nın komutanlığını yapan Semih Sancar’ın yayınladığı bu bildiri, mahkemeye gerek bırakmıyor, peşinen Deniz Gezmiş ve arkadaşlarını suçlu ilan ediyordu.
Bu alıntıyı 20 Ocak tarihli yazımdan aldım. Dün 6 Mayıs’tı… Yani Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan’ın idam edilişlerinin yıldönümü… Deniz Gezmiş ve arkadaşlarını öldürmek mümkün olmadı… Aradan 43 yıl geçti ama onlar hâlâ yaşıyorlar.