Ankara’da ne varsa sende de aynısı olur...
"Statüko" dediğimiz şey kimilerine göre statik yapı yani sürer durum, kimilerine göre ise karşı karşıya kaldığımız sorunlardan kurtulmak için ürettiğimiz yapı ta da mantıktır...
Neredeyse yarım asırdır deneyimledik ve biliyoruz ki, yaratılan ya da ortaya çıkan sorunları çözecek beklentisi ile kullanılan bu yapı ve mantığın, neredeyse her zaman bize iyilikten çok kötülüğü dokunmuştur...
Çünkü kullandığımız bu mantık, en iyi ihtimalle bu yapıda meydana gelen hataları düzeltmemize, statükoyu yeniden çalışır hale getirmemize ve bu şekilde dönen çarkları çalışır hale getirerek statüko dediğimiz yapıyı stabil hale getirmemize yarıyor!
Ve bu durumda bizler KKTC hakkındaki zihin haritasını değiştirmekten, toplumsal değişimi gerçekleştirmekten, harnıpı zeytini kurtarmaktan, insanlarımıza meslek kazandırmaktan, üretmekten ve biz olmaktan vazgeçmiş olduk...
Vazgeçtiğimiz vakit de hem başka türlü değiştik hem de birileri bizi zamanla değiştirdi...
Ankaralılaştık!
Ankara’da ne varsa bizde de aynısı oldu...
****************************************
Ne diyor Freud o müthiş yorumunda?
"Kişilik gelişmesinin aşamalarından biri, insanın kendine bir "rehber" seçerek "onun gibi" olmaya çalışmasıdır...
Fakat bazen bu rehber seçme işi, kişinin kendi kendini aldatması şeklinde cereyan ediyor.
Aslında kendi erişmek istediği gayelere en uygun olanı seçiyor ve böylece kendi ego idealine bir rehber seçmiş oluyor...”
*****************************************
İnançlara inanıyoruz ve inançlar çok önemlidirler ama; burada belirleyici olan en önemli faktör, inançlarımızın işe yarayıp yaramadığıdır...
Mesela aşırı kilolu olmanın kaderiniz olduğunu düşünebilirsiniz, fakat bu şekilde düşünmeniz ve bir eylemde bulunmamanız sonucu değiştirmez ve siz kilolarınızla taşamaya devam edersiniz...
Çünkü yeni bir sonuca ancak yeni bir düşünce, yeni bir hareket tarzı geliştirerek ulaşabilirsiniz.
Peki bizim hedefimiz nedir?
Çağdaşlık mı?
O halde "yeni olan"ı kültür, bilim, felsefe, demokrasi, insan hakları, sivil anayasa gibi kavramlarla temsil etmeli ve onlarla savunmalıyız...
Böylelikle kişiyi tarihin ve değerlerin öznesi sayan olgularla özdeşleştirir,
kendimizle çelişmez, bir "avunma" içinde kendimizi olayların akışına bırakmaz, kavramlarla vatandaşları birleştirir ve statükoya rakip bir ideoloji rolünü oynatırız!
Ve en önemlisi de, kurgulanan siyasetin ve düşüncelerin hesabı, değerlerin öznesi sayılan olgularla verilir!
*****************************************
Federasyon ideali de işte böyle bir modernleşme hareketi ve
"Kıbrıslı olanın değerlerinin temeli etnisite değil, insani değerler ve akıldır!" diyen bir manifestodur...
Çünkü zamanla insanlar bu üretilen değerlerle daha iyiye gidebilmeli,
toplumun medeniyet seviyesi yükselmeli, "ilerlemelidir" ...
O zaman yeni bir düşünce sistematiği kurarken hareket noktası ne olmalı?
Tabi ki kavramlar...
Seçtiğiniz kavramlar, gelecek nesillere de hitap edebilen içerikler ve kabuller ile ilişkili olmalıdır...
Çünkü siz düşünürken, ilkeleriniz kadar, kabulleriniz kadar özgür düşünürsünüz.
Bu statik yapıya ve sisteme bağlı kalırsanız asla yeni düşünceler üretemezsiniz...
Ankara’da ne varsa sende de aynısı olur...
Sana gerekli olanı da olur, olmayanı da...