1. YAZARLAR

  2. Ertuğrul Senova

  3. Ankara’nın elektrik politikası: Kazan – Kazan(cı)
Ertuğrul Senova

Ertuğrul Senova

Gazeteci

Ankara’nın elektrik politikası: Kazan – Kazan(cı)

A+A-

Geçtiğimiz hafta Kıbrıs’ın kuzeyine gelen Türkiye Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, Ankara’nın son yıllarda oluşturmaya başladığı “bölünmüşlük anıtlarını” ziyaret etti. Külliye inşaatını gezdi, bilgi aldı. Ardından da TOKİ konutlarının yükselmesi planlanan Maraş bölgesine gitti. Belki, küçük bir bölümü geziye açılan Varosha bölgesindeki acıya parmak basmak da istemiş olabilir… Bölgede, “Maraş buluşması” isimli bir etkinlik düzenledi…

Ancak varmak istediğim nokta, Ankara’nın yeni anıtları değil… Yılmaz, ziyaretlerinin tümünde, adaya ayak bastıktan hemen sonra –muhtemelen kendisinin organize ettiği- katıldığı toplantının temasına; “elektrik” konusuna değindi, çeşitli açıklamalar yaptı.

Saray’da düzenlenen toplantının başlığı, “enerji ve arz güvenliği” konuldu. Ancak esas konu, toplumun “Türkiye’den kablo ile elektrik” olarak andığı “enterkonnekte sistem” konusuydu…

Toplantıya katılanların isimleri de dikkat çekçiydi:

“Cumhurbaşkanlığı makamındaki Ersin Tatar, TC Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz,  Cumhuriyet Meclisi Başkanı Zorlu Töre, Başbakan Ünal Üstel, TC Lefkoşa Büyükelçisi Yasin Ekrem Serim, Ana Muhalefet Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) Genel Başkanı Tufan Erhürman, Başbakan Yardımcısı, Turizm, Kültür, Gençlik ve Çevre Bakanı Fikri Ataoğlu, Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanı Erhan Arıklı, Ekonomi ve Enerji Bakanı Olgun Amcaoğlu.”

Toplantının ardından bir “basın toplantısının” düzenleneceği açıklandı.

Toplantı sürerken YENİDÜZEN ve Kanal SİM ekibi olarak Saray’a gittik.

Kuzeydeki ‘yetkililere’ defalarca sorduğum ancak bir türlü yanıt alamadığım bir soru var: Avrupa Elektrik İletim Sistemi İşleticileri Birliği’ne (ENTSO-E), Türkiye’nin, Kıbrıs’ın kuzeyine yönelik bir enterkonnekte sistem kurmasına izin verdi mi?

Bu soruyu, işin gerçek muhatabına sormak istedim ama olmadı.

“Basın toplantısının” başlamasına kısa bir süre kala, Cumhurbaşkanlığı’ndan bir yetkili geldi ve “soru almıyoruz arkadaşlar” dedi.

Türkiye’den bir yetkili geldiğinde, genellikle AA veya TRT’ye bir ısmarlama soru sordurulur, biz de eğer şanslıysak, aradan sıyrılarak birkaç soru sorarız… Maalesef buna da alıştık. Ama soru kabul etmemek… Aslında basının soru sorması değil, ezberin dışına çıkılması yasaktı sanırım. Zira bazı gazetecilerin elinde, Yılmaz’ın konuşma metni önceden mevcuttu…

Saray yetkilisinin ‘yasak ilanı’ sonrası oradaki meslektaşlar birkaç kez “soru yok mu?” diye tekrarladı, yanıt hep aynıydı…

Basının soru sormasının yasaklandığı bir “basın toplantısında” kalmanın bir manası yoktu, ezberler dillendirilmeden, iki isim kameralar karşısına çıkmadan Saray’ı terk ettik.

Boşu boşuna 2 saat beklemekten veya gazetecilerin soru sorma özgürlüğünün kısıtlanmasından çok, sormak istediğim sorunun bir kez daha yanıtsız kalmasına; işimi yapamayışıma üzüldüm…

Aslında sorumun yanıtını birkaç ay önce, resmi olmayan bir isimden aldım. Ancak meslek etiği gereği birinci ağızdan teyit etmek şart.

Ancak sorumun yanıtına gelmeden önce, bilmeyenler için süreci anlatmakta fayda var.

 

KKTC ile sarsılmaz bağlarınız, ENTSO-E ağından da kalın mı?

Kablo ile elektrik konusu uzun yıllardır adadaki tarafların gündemde. Her iki taraf da, adadaki elektrik ağını, Avrupa elektrik sistemine bağlamak istiyor. Tek fark, Türkiye bu anlaşmaya “KKTC”yi de dahil etmek istiyor. Ama nasıl?

Sözünü ettiğim ağ, Avrupa Elektrik İletim Sistemi İşleticileri Birliği (ENTSO-E) tarafından yönetiliyor…

Güney, yani Kıbrıs Cumhuriyeti, ENTSO-E’nin resmi üyelerinden. Kuzey adına süreci yöneten Türkiye Cumhuriyeti ise ENTSO-E’nin gözlemci üyesi. Ancak Türkiye’nin kullandığı elektrik enerjisi, enterkonnekte; yani karşılıklı alış-veriş bağlamında Avrupa ağına bağlı.

Kıbrıs Cumhuriyeti’nin formülü, ağın Yunanistan üzerinden Avrupa’ya bağlanması. Türkiye’nin formülü ise, Türkiye üzerinden…

Kıbrıs Cumhuriyeti’nin talebi, Türkiye’nin formülüne oranla çok daha pahalı ve uzun bir iş. Maliyet anlamında, Kıbrıs’tan Türkiye’ye bağlanmak çok daha ucuz.

Ancak iki küçük sorun var: KKTC ve Kıbrıs sorunu…

Türkiye’nin bir başka “ülkeye” enterkonnekte şekilde bağlanması için Avrupa’dan; yani, ENTSO-E’den izin alması gerekiyor. Bunu ben söylemiyorum. Türkiye’yi ENTSO-E’ye bağlayan Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketi’nin (TEİAŞ) resmi internet sitesinde, Türkiye’nin yapacağı tüm enterkonnekte işletmelerinin ENTSO-E’nin iznine tabi olduğu ifade ediliyor.

Yani Kıbrıs Cumhuriyeti Türkiye üzerinden bir bağlanmayı kabul etse bile, son söz ENTSO-E’nin.

Peki, “KKTC”nin, yani Avrupa nezdindeki “işgal topraklarının” da Avrupa ağına bağlanması konusunda ENSTO-E’nin tavrı ne?

İşte Türkiye Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz’a bu soruyu sormak istemiştim…

KKTC ile sarsılmaz bağlarınız, ENTSO-E ağından da kalın mı?

Tam olarak bu ifadeleri kullanmayacaktım ama günün sonunda süreç buna çıkmıyor mu?

Niyete bağlı olarak, sanırım bu sorunun birden çok yanıtı var.

 

Suriye usulü…

Kablo ile elektrik gibi milyarlık bir yatırım söz konusu oldu mu, AKP’nin aklına ilk gelen isim Kazancı Holding olur. Yani AKSA. Şirket, Kıbrıs’taki yatırımlarını o kadar kesinleştirdi ki, bir kitle iletişim aracı bile satın aldı: KIBRIS gazetesi…

Daha sonra toplumdan, hatta bazı bakanlar ve elektrik kurumunun yöneticilerinden bile gizli şekilde AKSA ile KIB-TEK arasında yeni bir sözleşme imzalandı. Sözleşmeye göre kablo ile elektrik işi, AKSA’ya verildi.

Yine sözleşmeye göre AKSA’nın geçtiğimiz ayın başında, hükümete “kablo ile elektrik yatırımının uygulanabilirliği” konusunda bir fizibilite raporu sunması gerekiyordu. Maalesef sunamadı…

Bunun üzerine Başbakan Ünal Üstel, AKSA’ya sahip çıkarak KIB-TEK Yönetim Kurulu’na bir karar aldırdı. Karara göre AKSA’ya, fizibilite raporu için fazladan 45 gün süre verildi.

Rapor 1 yılda neden tamamlanamadı? Bu soruyu AKSA’ya sorduk. Gelen yanıt, “yanıt veremeyiz, yetkililer açıklasın” oldu.

Şirkete verilen süre dolmak üzere… Fizibilite raporunu heyecanla bekliyoruz… Zira ENTSO-E’den izin almadan böylesi bir yatırıma başlamak, kar amacı güden bir kuruluş için oldukça büyük bir risk. Değil mi?

Sanırım hayır.

AKSA’nın “enterkonnekte” konusunu yaklaşık 2 yıldır araştırıyorum. Sayısız haber kaleme aldım, yüzlerce insanla konuştum. Bilirkişilerin söylediği şey özetle şu: “AKSA, Kalecik’te kurduğu gibi Anamur’a bir santral kuracak. Kıbrıs’ın kuzeyindeki elektrik ağı bu santrale bağlanacak. Daha sonra ENTSO-E’den izin alamadık ama elbet bir gün alacağız, rahat olun diyecekler. Kıbrıs Türk halkı, maliyetine ‘kablo’ fiyatının da dahil olduğu bir fatura ödemeye başlayacak.”

Acı ama bunun canlı örneği var.

Benzetmek gibi olmasın, Türkiye’nin Suriye’deki askeri harekatları sonucu elde ettiği topraklara AKSA, bu yöntemle elektrik veriyor…

Hatta geçtiğimiz yıl, bölge halkı yüksek enerji maliyetlerinden isyan etmiş ve bölgedeki elektrik kurumunu ateşe vermişti…

 

Formül açık: Kazan – Kazan(cı)

“Maraş buluşmasında” ne dedi Cevdet Yılmaz?

“Geçmişte nasıl denizin altından suyu getirdiysek, İnşallah elektriği de getireceğiz. Anavatanla KKTC böylece çok daha güçlü bağlarla birbirine bağlanmış olacak.”

Aynı açıklamasında, “enterkonnekte” söylemini defalarca yineledi…

Bana kalırsa Ankara, niyetini açıkça ortaya koymalı.

Görünen o ki “kazan – kazan” formülünden öte, “kazan – kazan(cı)” formülü mevcut…

Niyet gerçekten ada elektriğinin Avrupa’ya daha az maliyetle bağlanması ise “ENTSO-E izin vermezse, bu yatırımı boşuna yapmayız” diyebilmeli…

“Gidin milyonlarca Euro’yu havaya atın” açıklaması yapmalı…

Ama esas niyet, Kazancı Holding’e birkaç milyar lira daha kazandırmaksa, lütfen bunu da açıkça söylesinler. Toplum kızmaz. Muhalefet refleksi yitirildi zaten. Oyun oynamaya gerek yok. Dürüst olun…

Bu yazı toplam 1107 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar