1. YAZARLAR

  2. Mert Özdağ

  3. Ankara’nın gizli ajandası
Mert Özdağ

Mert Özdağ

Ankara’nın gizli ajandası

A+A-

CTP’nin hükümetten “götürülmesiyle”  Ankara eliyle kurulan UBP-DP hükümetinin statükonun bekçiliğini yapacağı aşikardı, malumunuz.
Bu duruma hiçbirimiz şaşırmadık.
Bir yanda CTP’nin ve çözüm güçlerinin desteğiyle Cumhurbaşkanlığı makamına seçilen Akıncı var. Diğer yanda  “Federal Kıbrıs” cephesine karşı UBP-DP ittifakı…
Bu net ayrım neredeyse 2000’li yılların başından beri şekil ve konum değiştirse de mevcudiyetini koruyor.
Her ne kadar da sağ partilerle koalisyon denemeleri yapan CTP’li hükümetlere rağmen siyasetimizdeki bu bölünme geçerliliğini koruyor.
Hal böyle olunca da ortaya bir soru çıkıyor.
İç siyasete ayar veren, “Alo Beşir” vakalarını yaşatan, buradaki bürokratik yöntemleri ile siyaseti şekillendiren Ankara statükonun yılmaz bekçilerini mi destekliyor, yoksa Federal Kıbrıs için uğraş veren Akıncı özelindeki çözüm siyasetini mi?
Çok zor bir soru bu…
Zira çok karmaşık ilişkiler yumağı ve karmaşık bir siyasetin içindeyiz.
Azınlık Hükümeti müzakerelere ve yürütülen sürece karşı net bir tavı içinde.
Hatta Akıncı’nın siyasetine de keza öyle.
Bunu gizlemiyorlar.
Sanki film geri sarmış, 2000’li yılların başına dönmüşüz gibi!
Bir yanda iç siyasetimize karışan, her şeyi kendine bağlamaya çalışan, hatta yerel yönetimlerde bile söz sahibi olan bir Ankara!
Diğer yanda Mevlüt Çavuşoğlu ekseninde yürütülen dış politikanın bir uzantısı olarak Akıncı’nın sözcülüğünü yaptığı çözüm siyasetinin Ankara’sı…
Perde önündeki Ankara hangisinden yana?
Ya da hangi Ankara, hangi siyasetten yana?
2000’lerde iki farklı Ankara’dan söz etmek çok kolaydı.
Zira Denktaş etrafında örgütlenen, öbekleşen, askeri odakların ve milli cephenin olduğu bir Ankara vardı.
Bir de “Kıbrıs sorunu böyle gitmez” diyen AKP’li bir Ankara…
Şimdi o askeri Ankara yok.
Zira Erdoğan asker içindeki ‘Kemalist’ cepheyi temizlemiş, hatta 15 Temmuz olayıyla da cemaatçileri de fişleyerek askeri de “AKP’lileştirmeyi” becermiştir.
Sadece AKP’li Ankara var şimdi!
Tek Ankara!
En azından buradan öyle görünüyor.
Ancak AKP’li Ankara da sanki ‘iki ayrı siyaset’ izliyor.
En azından perde önünde…
Perde önünde diyorum çünkü elbette perde arkasındaki gizli ajandada tek siyaset olduğu aşikar.
Perde önündeki açıklamalara bakılırsa son Enosis krizini saymazsak Ankara çözüme destek veriyor.
Hatta müzakerelerin 5’li konferans aşamasına gitmesine kadar da fırsat veren Ankara’nın, adanın kuzeyindeki statükonun bekçileri ile ilişkileri- onları sus etmemesi şaşkınlık yaratıyor.
Ankara, eğer gerçekten Kıbrıs’ta yeni bir devlet kurulmasını destekliyorsa neden el altından UBP-DP ikilisini de okşuyor?
Neden iç siyasette UBP-DP’yi destekliyor?

Bu tutarsızlığın sebebi ne olabilir?
Bir yandan Akıncı’ya “Çözüm için süreci sonuna kadar taşı, arkandayız” mesajı veren Ankara’nın içte ayrı telden çalmasının manası ne olabilir?
Her fırsatta Türkiye ile sıkı fıkı ilişkilerini kanıtlamaya çalışan, hatta “Evet mitinginde” bile sahnelere çıkan UBP’liler Ankara’nın Federal Kıbrıs siyasetine ve Akıncı’ya desteğine itiraz etmiyorlar mı?
Bu durum bir tesadüf olamaz.
Bu durum, bu tutarsız manzara Ankara’nın Kıbrıs’ta her iki senaryoya karşı alternatif partner ve siyaseti olduğunu açık açık gösteriyor.
Bir kere Ankara eğer Kıbrıs’ta çözüme gerçekten destek veriyorsa bunu çok değil, 1 yıl içinde gösterecek.
Bu gösterme kısmına referandum sürecini de ekleyebilirsiniz.
Ha eğer çözüm istemiyor ve adanın kuzeyini her şeyiyle kendine bağlama siyasetini ileriye taşıyacaksa bu da kısa sürede ortaya çıkacak.
Samimiyetle söylüyorum ki bu iki durumdan hangi yolu seçtiğini kestiremiyorum.
Eğer kuzeyi kendine bağlama siyaseti izleniyorsa (ki dışarıdan öyle görünüyor) Akıncı’ya neden “yürü da gorkma” deniliyor?
Çok zaman yok.
Bu tutarsızlığın nedenini, perde gerisini, çantalarındaki gizli ajandayı görmemize az kaldı.
Bahar aylarındaki ‘son deneme’ her şeyi açığa kavuşturacak.
Umarım o ajandada ‘Federal Kıbrıs’ yazıyordur.
Göreceğiz.

 

 

 

 

 

Bu yazı toplam 2029 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar