“Ankara’nın suyuna gidersek, iyi çocuk olursak sırtımız yere gelmez” düşüncesi, Kıbrıs Türk halkına zarar verir
"...Kıbrıs Türk siyasi aktörlerinin Türkiye otoritelerine kayıtsız şartsız bağlı olmaları, her hareketlerinde Ankara’nın onayını aramaları siyasetini tasvip etmem..."
>> "...Kıbrıs Türk siyasi aktörlerinin Türkiye otoritelerine kayıtsız şartsız bağlı olmaları, her hareketlerinde Ankara’nın onayını aramaları siyasetini tasvip etmem. Benim TC Büyükelçisi olarak KKTC’nin bağımsızlığına gösterdiğim saygının aynını, KKTC yöneticilerinin de göstermesini beklerim..."
>>"...KKTC’deki demokrasi bizim buradaki uyduruk rejimden fersah fersah daha demokratiktir. Çok da zor değildir bu zaten…"
>>"...Ankara’nın suyuna gidersek, iyi çocuk olursak sırtımız yere gelmez” düşüncesi Kıbrıs Türk halkına zarar verir..."
DEMOKRASİ, İRADE, MÜDAHALE / YENİDÜZEN-Aysu BASRİ AKTER
Kıbrıs Türk siyasetini ekonomi dışında Türkiye otoritelerine bağlı olmak ya da mevcut iktidarlardan onay almak durumunda bırakan etkenler nelerdir? Bunları aşmak mümkün müdür? diye soruyorum, 7.5 aylık eski TC Lefkoşa Büyükelçisi Kaya Türkmen'e...Şöyle diyor;
"Kıbrıs, Türkiye Cumhuriyeti için iki nedenle önemlidir. Birincisi - birçok Kıbrıslı dostumun belki kuşkuyla karşılayacağı- ama samimi olduğundan şüphe etmediğim üzere, oradaki insanımızın güvenliğidir. İkinci neden daha “soğuk” ve “duygusallık yoksunu” bir nedendir: Ada’nın stratejik önemi. Yani Kıbrıs’ı ele güne kaptırırsak Türkiye’nin güvenliği tehdit altına girer duygusu… Bu nedenledir ki, Türkiye Ada’da hep olacaktır. Hal böyle olunca, Kıbrıs Türk siyasetinin kimi aktörlerinin Türkiye ile iyi ilişkiler içinde olma hedefini anlamak ve saygı duymak gerekir.
Sorunuzun asıl duymak istediği cevaba gelecek olursak, kimi Kıbrıs Türk siyasi aktörlerinin Türkiye otoritelerine kayıtsız şartsız bağlı olmaları, her hareketlerinde Ankara’nın onayını aramaları siyasetini tasvip etmem. Benim TC Büyükelçisi olarak KKTC’nin bağımsızlığına gösterdiğim saygının aynını, KKTC yöneticilerinin de göstermesini beklerim.
"KKTC’deki demokrasi bizim buradaki uyduruk rejimden fersah fersah daha demokratiktir"
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ndeki rejimin herşeye rağmen, Türkiye'nin fersah fersah ilerisinde olduğunun altını çizen Kaya Türkmen'e, " Zaman zaman gerek adada görev yapan Türkiye Büyükelçileri’nin, gerekse Türk yetkililerin Kıbrıs Türk toplumunu hedef alan, siyasi işleyişine yönelik üslubu adada rahatsızlık konusu oluyor" diyorum ve Kıbrıs Türk toplumunun hassasiyetlerinin Türkiye yetkilileri tarafından anlaşıldığını düşünüp düşünmediğini ve karşılıklı ilişkilerde sorun olarak tanımladığımız şeyin ne olduğunu soruyorum.
"Şu ana kadar söylediklerim Türkiye yetkililerinin Kıbrıs Türk toplumunun hassasiyetlerini yeteri kadar dikkate almadıklarını düşündüğümü gösteriyor sanırım" diyor ve şöyle devam ediyor;
" Ben Lefkoşa’daki o çok kısa görevim boyunca, entellektüel açıdan bakıldığında, Kıbrıs Türk toplumunun T.C. ahalisinin fersah fersah üzerinde olduğunu söyledim durdum.
Bugün bir şey daha söyleyeyim: KKTC’deki demokrasi bizim buradaki uyduruk rejimden fersah fersah daha demokratiktir. Çok da zor değildir bu zaten…
“Kıbrıs’ta görev yapan T.C. Büyükelçilerinin Kıbrıs Türk toplumunu hedef almaları” gibi bir kavramı anlamam, tasvip etmem mümkün değildir. Ne Kıbrıs’ta görev yapan Büyükelçinin, ne de diğer T.C. yetkililerinin Kıbrıs Türk toplumunun siyasi, toplumsal, kültürel hayatına yönelik uygunsuz bir üslup kullanması kabul edilemez.
Bir süre önce Yüksek İdare Mahkemesi'nin Kur'an kurslarına ilişkin kararına yönelik Türkiye'den gelen sert eleştirileri de değerlendiren Kaya Türkmen,
Bundan birkaç hafta önce, Yüksek Mahkemenin Kur’an kurslarına ilişkin bir kararının burada yandım Allah eleştirilmesi karşısında Gazete Pencere’deki haftalık yazımda “Kıbrıslıya saygı gösterin. Anayasal düzenine de. Yüksek Mahkemesine de. Laikliğine de. Ve tabii bütün dünyaya haykırdığımız bağımsızlığına da…” diye feryat etmiştim. Bu söyleşimiz bu feryadımı tekrarlamaya vesile olduğu için mutluyum" diyor.
O düşünce zarar verir
Uzun yıllardır sorgulanan "Kıbrıs Türk siyasetçisi ne yapmalıdır" sorusunu Kaya Türkmen ile de tartışıyoruz. Altını çizdiği en dikkat çekici nokta, iki ülke arasında devam eden ilişkideki üslup sorunu... "Türkiye-KKTC ilişkilerinde feci bir üslup sorunu olduğunu görüyorum ve içim acıyor" diyor samimiyetle ve Kıbrıs Türk siyasetçisinin dik durması gerektiğine vurgu yaparak, gerektiğinde halkın özlem ve arzularına göre "bizim halkımız bunu kabul etmez" diyebilmeleri gerektiğine işaret ediyor.
Kaya Türkmen şöyle konuşuyor;
" Kıbrıs Türk halkının iradesini, demokrasi ve kültürel alandaki hassasiyetlerini gözetmek Kıbrıs Türk siyasetçilerine düşen bir görevdir.
Teslimiyetçi olmak, “ne yaparlarsa yapsınlar bir şey değişmez” demek istemem. Kıbrıs Türk siyasetçilerinin dik durmaları, halkın arzu ve özlemlerine sahip çıkmaları, durum gerektirdiğinde, Türkiye’ye dönüp “bizim halkımız bunu kabul etmez” diyebilmeleri gerekir. “Ankara’nın suyuna gidersek, iyi çocuk olursak sırtımız yere gelmez” düşüncesi Kıbrıs Türk halkına zarar verir.
Ben “Ankara’ya savaş açın, ne diyorsa tersini yapın” filan demiyorum. “Ankara’nın istedikleri Kıbrıs Türk toplumunun aleyhinde hususlardır” filan da demiyorum. Ben Türkiye’nin Kıbrıs’a ilişkin düşüncelerinin iyi niyetini de sorgulamıyorum. Benim derdim üslupta. Türkiye-KKTC ilişkilerinde feci bir üslup sorunu olduğunu görüyorum ve içim acıyor…"
“Kıyamet kadar para veriyoruz…”
Türkiye Cumhuriyeti Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Ofisi'nin adadaki kurumsal yapısına ilişkin görüşlerini de soruyorum, Eski Büyükelçi Kaya Türkmen'e. Kendi görev süresi döneminde Yardım Heyeti olan kurumun başında Büyükelçi var. Bugünkü durumunu değerlendirecek durumda olmadığını söylüyor Türkmen ancak kendi dönemine dair söyledikleri de son derece çarpıcı.
Şöyle diyor, Kaya Türkmen;
"Türkiye Cumhuriyeti Kalkınma ve Ekonomik İşbirliği Ofisi dediğiniz şey ben oradayken Yardım Heyeti adı verilen kurum olsa gerek. Büyükelçinin başkanı olduğu heyet. Ben Lefkoşa’da Büyükelçiyken yardım heyetinin 7-8 uzmanı vardı. Her biri ayrı bir T.C. Bakanlığına mensup, konularında uzman kişilerdi. İzledikleri konuyla ilgili KKTC Bakanlıklarıyla sürekli temas halindeydiler. Zaman zaman fazla müdahaleci olduklarına ilişkin şikâyetler gelirdi kulağıma. Bugünkü durumda siyasi iradeye yönelik olarak bu söylediklerimin de ötesinde bir müdahale anlamına gelecek bir tutum olup olmadığını takdir edecek durumda değilim.”
Böyle bir ofisin varlığına neden ihtiyaç duyulduğu sorusunu "meşru bir soru" olarak niteleyen Kaya Türkmen, “Kıyamet kadar para veriyoruz. Nasıl harcayacaklarına vaziyet etmeliyiz” mantığıyla konuya bakılmış olabileceğine işaret ediyor ve Gazeteci Şener Levent'in kulaklarını çınlatırken şöyle devam ediyor;
" Şener Levent’in kulakları çınlasın. ‘Size nasıl hitap edelim? Vali mi? Büyükelçi mi?’ diye sormuştu. Ben de Lefkoşa’da Büyükelçi olmanın farklı olduğunun idraki içinde olduğumu, buradaki görevimin Lizbon’da Büyükelçilik yapmaya benzemediğini, ama yine de “vali” olarak anılmak istemediğimi, ille de bir benzetme yapacaklarsa belki IMF temsilcisi olarak görebileceklerini söyledim. Buradaki amacım, işlerine karışmakla suçlandığımızın, ancak bizim işlerine karışmamızın mantığının yapılan mali yardımların doğru bir şekilde harcandığını gözetmekten ibaret olduğunun, bunun da hakkımız olmak gerektiğinin altını çizmekti.”
Bu Kıbrıslıların Cebine Para Koymuşuz, Kalplerine İman Koyamamışız
Özellikle son yıllarda Türkiye ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti arasında imzalanan iktisadi ve mali işbirliği protokollerinin sırf ekonomik değil, eğitimden yargıya kadar çok geniş bir çerçevede hükümler ve beklentiler içerdiğini görüyoruz. Sizce bunun nedeni nedir?" diye soruyorum Eski Büyükelçi'ye. Son derece açıklıkla ve samimiyetle yanıtlıyor;
"Benim Lefkoşa’da Büyükelçi olduğum o kısacık dönemde, Kıbrıs’tan sorumlu Devlet Bakanı, “Biz bu Kıbrıslıların cebine para koymuşuz, ama kalplerine iman koyamamışız” der dururdu…"
Birlik Olmak Gerek
Yıllardır her vesileyle tartışıp sorgulamaya çalıştığımız tek bir konu var. Kıbrıslı Türkler nasıl bir siyaset izlemelidir, ne yapmalıdır, şikayet ettikleri düzeni değiştirebilmek için... Belki daha da önemlisi, Türkiye Cumhuriyeti iktidarları üzerinde daha etkin ve belirleyici olabilmek için...Bunu Kaya Türkmen şöyle yanıtlıyor;
"Bence bu sorunun cevabı birlik olmak, birlikte hareket etmektir. Bugün en “Türkiye’ci” siyasi oluşumların bile Türkiye ile ilişkilerde rahatsızlık duyduğu noktalar olsa gerek. Bu rahatsızlık noktalarını ortadan kaldırmak için her şeyin içtenlikle ortaya döküleceği bir diyalog ortamının oluşturulması gerektiğini düşünüyorum. Bunun ötesinde yol göstermek..."
Tarihten!
70’li yıllar ve toplumlar arası görüşmeler
“Rum tarafını, Rum Meclis Başkanı Klerides ve Dışişleri Bakanı Kyprianou temsil etti. Türk toplumu adına Rauf Denktaş katıldı. Ankara’nın talimatı üzerine toplantılarda ben de bulundum. Rumlara bağımsız bir görüntü vermek için Yunan Büyükelçiliği toplantıya katılmadı. Esasında toplantıya benim katılmamam daha uygun olurdu. Ancak, verilmiş talimatın değiştirilmesini sağlamak için Ankara’ya telkinde bulunup zamanında cevap almaya vakit yoktu. (Dönemin TC Büyükelçisi Ercüment Yavuzalp’in anıları, 1993:227)