Türkiye dış politikada ne yaptığını bilmiyor. Diğer konular bizi ilgilendirmez ama Kıbrıs'la ilgili olanlar tam da bizim meselemiz.

Bıraktım Crans Montana sürecini ve öncesiyle sonrasında yaşananlarla süreci çökerten gelişmeleri... Herşey 'çözümsüzlüğün devamı' üstüne kurulu bir oyunun parçalarıydı. Sadece Ankara değil, Atina da statükoya dokunmama konusunda hemfikirdi.

***

Şimdi müzakere falan yok. Seçim sonrası için ufak tefek yoklamalar var. Yeni bir süreç elbette başlayacak. Ve başlangıç noktası da Montana'da son gece nerede kalındıysa orası olacak.

Elbette bunu kabul etmek, özellikle Türk tarafı için zor olacak. Garantilerle ilgili 'sözlü' de olsa söylenenler orada durmaya devam edecek.

Buna karşılık 'dönüşümlü başkanlık' meselesinde Rum liderliğinin artık netleşmesi istenecek.

Lakin bunlar için henüz vakit erken.

Hem Ankara ısrarla 'o zemin bitti' diyor, başka parametrelerden bahsediyor. 

Ne olduklarını biz de bilmiyoruz.

***

Bildiğimiz şu var ki, Türkiye Kıbrıs'ı işine geldiği gibi kullanıyor.

2019 seçimine kadar 'kullanım şekli'nin milliyetçi ihtiyaçlara cevap verecek şekilde olması kuvvetle muhtemel.

Lakin Ankara bunda bile samimi değil.

Sadece Ankara da değil. Bizdeki milliciler de öyle..

Örnek mi?

Kudüs işte...

Ne yaptı Türkiye? 

İslam ülkelerini çağırdı. Gerçi bir kısmı gelmedi ama, İstanbul toplantısından 'Kudüs Filistin'in başkentidir' kararı çıktı.

Nasıl ki iç politikada sıkışan Trump Kudüs'ü İsrail'in başkenti yaptı, aynen Erdoğan da iç politik nedenlerle bu 'ip'e sarıldı.

Her iki kararın da İsrail ve Filistin halklarına yeni gerginlik, çatışma, kin, kan olarak yansıyacağı kesin.

Onun ötesinde her iki karar da birşeyi değiştirmedi zaten.

***

İşin bizimle alakalı kısmına gelince...

Kudüs'le ilgili kararın alındığı o toplantıda Cumhurbaşkanı Akıncı ve Dışişleri Bakanı Ertuğruloğlu da vardı.

KKTC Filistin'den yana tavır koydu. 

KKTC'yi tek 'tanıyan' Türkiye Kudüs'ü Filistin'in başkenti yapma konusunda liderlik ve ev sahipliği yaptı.

Ve fakat aynı Türkiye Filistin yönetimine "Bakın, biz bu adımı atıyoruz, koskoca ABD'yi karşımıza alıyoruz. Siz de bari KKTC'yle ilgili bir açılım yapın" demedi.

Erdoğan, Mahmut Abbas'a "Sen de Lefkoşa'yı KKTC'nin başkenti olarak tanı" diye önermedi.

Hatta "Yahu Mahmut, senin Kıbrıs Büyükelçisi bizim Kuzey Lefkoşa'ya bile geçmiyormuş. Nasıl iş?" diye sormadı.

Bıraktım Erdoğan'ı, baş milliyetçilerimizden Ertuğruloğlu da bunları söyleyemedi.

Neden acaba?

Çünkü söyleyemezler.

Filistin'den bile KKTC için bir adım talep edemezler.

Kimse bize hikaye anlatmasın!