Ankara’ya uyarı!..
Türkiye son 10 yıl içinde ciddi bir kabuk değişimi yaşadı. Değişim süreci henüz tamamlanmasa da dönemin en belirgin özelliği asker-sivil dengesindeki alt üstlük oldu.
Eskiden ‘Ankara’ denildiğinde hemen sorulurdu:
“Hangi Ankara?”
Türkiye son 10 yıl içinde ciddi bir kabuk değişimi yaşadı. Değişim süreci henüz tamamlanmasa da dönemin en belirgin özelliği asker-sivil dengesindeki alt üstlük oldu.
Eskiden ‘Ankara’ denildiğinde hemen sorulurdu:
“Hangi Ankara?”
Zira tek bir ‘karar merkezi’ yoktu. Seçilmişlerin ülke yönetimindeki ağırlığı, orduyu yönetenlerin gücünden fazla değildi.
Bazıları yasal, bazıları geleneksel olmak kaydıyla, Genelkurmay’ın her konuda ‘yetkisi’ ve ‘gücü’ vardı.
Şimdi ise ‘tek Ankara’ görüntüsü var.
2002 sonundan beridir üç seçimde halktan güvenoyu alan AKP, tek başına iktidarda olduğu gibi Çankaya Köşkü’ne de hakimdir.
Bununla beraber,’tek Ankara’ görüntüsü ancak ordunun siyaset sahnesindeki rolünün minimize edilmesiyle gerçekleşebildi.
**
Türkiye’de yaşanan bu değişim sürecinde belirleyici rolü AKP’nin ‘AB perspektifi’ oynadı.
Demokratikleşme ve sivilleşme yönünde atılan adımların neredeyse tamamı AB’ye uyumun gerekleriydi.
Komutanların gerek iç ve özellikle dış politikadaki ağırlığı, hiç eksilmeyen darbe hazırlıkları ve tehditleri, Kürtler başta olmak üzere ülkedeki ‘öteki’ grupların ‘yok sayılması’ gibi yığınla antidemokratik uygulamanın yaşandığı bir yerdi Türkiye...
Gelinen aşamada Kürt sorunu ve basın özgürlüğü başta olmak üzere birçok konuda ‘açılım’ süreci tıkanmış olsa da Ankara’nın bundan 10 sene önceyle kıyaslanamayacak kadar ilerleme kaydettiği gerçeği ortada duruyor.
Üstelik ‘yola devam’ edebilmek için AKP iktidarının tek seçeneği var: AB sürecine devam etmek!..
**
Mehmet Ali Birand dünkü makalesinde Türkiye’nin ‘Arap Baharı’ öncesi ve sonrasında geldiği konjonktüre ilişkin önemli gözlemler ve değerlendirmeler yaptı.
Yazısına “Tekrar ediyorum: AB’den vazgeçemeyiz” başlığını atan Birand, yumuşak bir üslupla Türk diplomasisine yön verenlere şu mesajı verdi:
Öyle ‘komşularla sıfır sorun politikası’, ‘Ortadoğu’nun abisi’, ‘AB olmazsa Doğu’ya bakarız’ gibi yaklaşımlarla bir yere varamayız. Arap baharıyla birlikte Türkiye’nin bölgedeki gücü azaldı ve daha da azalacak. Ayrıca Türkiye ekonomisi AB’ye göbekten bağlı. Kimse başka hayal görmesin!..
Birand, AB-Türkiye içiçeliğini rakamlar vererek anlatıyor
“(...) Rakamlara baktığınızda karşınıza çok farklı bir resim çıkıyor. Bu resim, 2010 yılında Türkiye’nin toplam dış ticaretinin yüzde 42’sinin, ihracatının yüzde 46’sının, ithalatının yüzde 39’unun; keza Türkiye’ye gelen toplam doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının yüzde 75’inin, yani ülkenin zenginleşmesi ve ekonomik gücünü artırması için gereken kaynakların, Avrupa Birliği ülkelerinden geldiğini ortaya koyuyor...”
**
Mehmet Ali Birand’ın Ankara’ya yaptığı uyarı yerindedir, ama eksiktir.
Türkiye’yi ‘AB rayından çıkarma riski’ en yüksek alan Kıbrıs’tır!..
Türkiye kamuoyu iç konulara odaklandığı için müzakere masasında olup bitenleri izlemiyor ama günlerdir altını çizmeye çalıştığım gibi o masa çökmek üzeredir ve altında kalacak olan da Türk tarafıdır!..
Kuzey Kıbrıs’ta iş başındaki ekip, 2002 öncesinin ‘çözümsüzlük çözümdür’ siyasetinin başrol oyunculardır ve Ankara’da dış siyasete yön verenler ya bunun farkında değiller yahut ‘ray değişikliği’yönünde bir evrilme var.
Her iki senaryo da Birand’ın endişelerini katlayacak kadar tehlikeli...
“Türkiye’nin AB süreci ve dolayısıyla yaşadığı değişimin devamı Kıbrıs’tan geçer” cümlesini birilerinin Ankara’dakilerin kulağına fısıldamasında büyük yarar var.