Annan Planının Mimarlarından Tarihi Saptamalar
Lord David Hannay, Birleşik Krallığın 1993-2003 arasında Kıbrıs Özel Temsilcisi olarak görev yaptı. Annan Planı döneminin en önemli tanıklarından biri olduğuna kuşku yoktur. 15 Ekim 2014 tarihinde Cyprus Mail’den Gus Constantinou’ya verdiği bir röportajda çok önemli bulduğum bazı saptamalarda bulundu. Örneğin, Annan Planı daha erken bir tarihte ele alınsaydı, durumun farklı olacağını söylüyor. Şöyle: “2003-2004 arasında olanlar üzücüdür. Tam yedi yıl BM’nin Annan Planını hazırlamasına katkı koydum. Eğer Denktaş, görüşmeleri uzun bir süre sürüncemede bırakmasaydı, belki de istediğimiz sonucu elde edebilirdik. BM planı, Kıbrıs’ın AB’ye üyelik süreci devam ederken, yani bir iki yıl önceden masaya yatırılsaydı, Kıbrıslı Rumlar tarafından kabul görürdü, çünkü aksi halde çok büyük bir risk almış olacaklardı. Fakat bu soru gündeme geldiğinde Kıbrıslı Rumlar için artık sıfır risk vardı.”
Görüleceği gibi, Hannay doğru bir tespitle, Kıbrıs’ın AB üyeliği süreci tamamlanmadan plan müzakere edilseydi, ki bu, Kıbrıs’ın AB’ye Katılım Anlaşmasını imzaladığı 2003’ün Nisanı’na tekabül ediyor, Kıbrıs Rum tarafının planı reddetme lüksünün olmadığını belirtiyor ve şu noktanın altını özellikle çiziyor: “Denktaş, Annan Planının esaslı biçimde müzakere etmeyi reddettiği için çok zaman harcandı.”
Lord Hannay, Annan Planının son versiyonunun Türk tarafına fazla “çömert” davrandığını, bunun da çözüme başından beri karşı olan Kıbrıs Rum milliyetçilerinin işine yaradığını, onlara koz verdiğini ileri sürüyor.
Bu görüşün doğru olduğunu düşünmüyorum. Planın içeriği nasıl olursa olsun, Tassos Papadopoullos’un siyasi eşitliğe dayalı federal devlet fikrini kabul etmeye hiç niyeti yoktu. Papadopullos’u tanıyan herkes bunu biliyordu. Annan Planının hiçbir versiyonunu kabul etmeyeceği çok açıktı. Nitekim, İngiliz diplomatın Tassos Papadopoullos hakkında söyledikleri bunu doğruluyor: “Papadopoullos, Denktaş’ın öteki taraftaki klonuydu/kopyasıydı. Hiçbir zaman hiçbir şeyi kabul etmeyeceği kesindi.”
Dönemin en önemli aktörü, kuşkusuz, Alvaro de Soto idi. Annan Planının mimarı olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Kendisiyle 2011 yılında, Bahçeşehir Üniversitesi’nde misafir hoca olduğu dönemde yaptığım uzun bir röportajda söyledikleri Lord Hannay’nin söyledikleriyle paralellik arz ediyor.
Denktaş’ın Annan Planını müzakere etmeye hiç niyeti olmadığını, kendisiyle yaptığı görüşmelerde uzun uzun “tarih” anlattığını, o da bu anlatıları büyük bir sabırla dinlediğini, hatta çalışma arkadaşlarının buna isyan ettiğini belirtti. “Fakat” diyor de Soto, “benim için anlatılanları sabırla dinlemek, çalışma metodumun bir parçasıydı. Bu sayede nelerin kabul edilip edilemeyeceğini anlamaya çalışıyordum.”
De Soto, Recep Tayyip Erdoğan ile yaptığı ilk görüşmeyi de anlattı. Söylediklerinden Denktaş ile Erdoğan arasında uçurum olduğu anlaşılıyor.
O tarihe Erdoğan henüz başbakan değildi. AKP başkanı sıfatıyla bir araya gelmişlerdi. De Soto, karşısında “tepeden tırnağa bir siyasetçi” durduğunu, ayrıntılara hiç girmeden pragmatist bir yaklaşım sergileyerek konuştuğunu belirtiyor. Erdoğan, doğrudan lafa giriyor ve aşağı yukarı şöyle diyor: “Siz BM tarafından Kıbrıs Sorununu çözmek için görevlendirildiniz. Benim amacım, Türkiye’yi AB üyesi yapmaktır. Anladığım kadarıyla Kıbrıs Sorunu buna engeldir. Bu engeli ortadan kaldırmalıyız”.
De Soto, duyduklarından çok etkilenmişti. “Kara bulutlar dağılıyor, güneş açmaya başlıyor” diye düşündü. Yunanistan’da Simitis-Papandreu ikilisi zaten tamamdı. Şimdi Erdoğan da devreye giriyordu. Kliridis de olumlu yaklaşıyordu. Yavaş yavaş taşlar yerine oturuyordu...
Fakat Kıbrıs Rum toplumunda cumhurbaşkanlığı el değiştirince, olumlu hava değişecekti. Tassos Papadopoullos’un Annan Planını kabul etmeye hiç niyeti yoktu.
Gerisini de Soto’dan dinleyelim:
“Tassos Papdopoullos İyi Pokerci”
Kliridis’ten sonra iktidara gelen Tassos Papdopoullos’un işin başında, yani Kıbrıs’ın AB’ye Katılım Anlaşmasını imzaladığı 2003 Nisanı’na kadar çok dikkatli davrandığını ve Denktaş’ın arkasında saklandığını anlatıyor de Soto ve şöyle diyor: “Tassos Papadopoullos’un hayatında poker oynayıp oynamadığını bilmiyorum. Bence oynamıştır, ama oynamamışsa bile iyi bir poker oyuncusu olduğuna kuşku yoktur. Cumhurbaşkanı seçildikten sonra Kliridis çizgisini sürdüreceğini söylüyordu ve Annan Planında küçük değişikliklerden söz ediyordu, çünkü Denktaş’ın masayı devireceğini biliyordu.”
Gerçekten de Papadopoullos poker oyununu bir süre sürdürdü. Fakat Denktaş aradan çıkınca kartlarını açık oynamaya karar verdi ve 2004 referandumlarında göz yaşları içinde Kıbrıs Rum toplumunu Annan Planına “güçlü bir şekilde hayır” demeye davet etti.
Kısacası, önce Denktaş, sonra da Kıbrıs Rum toplumunda Denktaş’ın “klonu/kopyası” olan Papadopullos tarihi bir çözüm fırsatını tarihin çöplüğünü attılar...