1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. Anne-Baba Okulu
Anne-Baba Okulu

Anne-Baba Okulu

Anne-Baba Okulu

A+A-

 

Filiz Uzun
Foto: Mehmet Koru

Her bireyin birçok rolü vardır hayatta. Evlat rolü, mesleğindeki rolü, arkadaş, dost rolü, komşu, ev idarecisi gibi birçok rol. Ama bana göre en önemli ve komplike rollerden biri de anne veya babalık rolüdür. Hatasız kul olmaz sözünden yola çıkarak hatasız anne-baba da olmaz mutlaka, bunun bilincindeyiz. Ancak hataları minimuma indirmek ve büyüttüğümüz çocuğun gelişiminde hasara yol açacak hatalar yapmamamız gerekmektedir.

Giriş cümlemde de dediğim gibi bir “BİREY”in!, evet bir kişi demedim. Anne baba olmadan önce her kişinin önce birey olmayı becerebilmesi gerekmektedir. Sağlıklı bireyler yetiştirebilmek için. Eğer anne babalar hayatlarında almaları gereken tüm sorumlulukları kendi anne babalarına yüklemeyi öğrenmişlerse, bu anne baba olduklarında da devam edecektir. Ve maalesef kendileri gibi “kişiler” yetiştireceklerdir.

Birey olmayı başaramamış kişiler her zaman birileri tarafından yönetilmeye mahkumdur. Hatta kendi çocuklarını bile hep başkaları yönetecektir. Bağımlı yetiştirilmiş kişiler hayatlarındaki birçok önemli kararı yalnız alamayacaklardır. Bu durum o kadar dramatiktir ki aileler evlatlarının kimi seveceğine bile karar verir duruma geldik. Nerede oturacağına, hangi bölümü okuyacağına, çocuğunun adını ne koyacağına hatta ne yiyeceğine, ne içeceğine…

Anne babalar, önce sizler birey olmayı başarmalısınız ki birer birey yetiştirebilesiniz!

Bu hafta iki konuğum vardı. Selen Üstüner ve Deniz Erkal. İkisi de klinik psikolog. Kognitif Terapist. İkisi de kendi alanlarında uzmanlaşmış, tam da birçoğumuzun fark ettiği ama çözemediği sorunları fark etmiş psikologlar. Onlar sağlıklı bireyler yetiştirebilmeleri için anne babalara bilgi ve becerilerini anlatıp yol göstermek için kolları sıvamışlar. Bizlere onları dinlemek ve bizlerin de bu konuda çabalaması düşer.

Hep derim hep de söylemeye devam edeceğim. Herkes kadın ya da erkek olabilir. Ancak herkes anne ya da baba olmaz. Anne baba olmak en zor rollerden biridir. Emek ister,  çabalamak ister. En mühimi de sorumluluk ister. Sevgili anne babalar ve anne baba adayları Selen Üstüner ve Deniz Erkal’ın seminerlerini takip edin. Size çok şey kazandıracağından eminim.

F.U: Sizi tanıyabilir miyiz?
Selen Üstüner:
Klinik psikoloğum. Aynı zamanda kognitif ve davranış terapisti. Bu önemli bir sıfattır. Çünkü klinik psikolog olduktan sonra 4 yıl daha özel bir terapistlik eğitimi alınarak bu unvana sahip olunur. Kıbrıs’ta da sadece ben ve Deniz Erkal arkadaşım bu unvana sahiptir. Hem uzman psikolog hem de terapist olarak 12 yıldır hem özel kliniğimde hem de Saraçoğlu Vakfında çocuklarla çalışmaktayım. 2011 Ekim ayından beri de Deniz Erkal ile birlikte Ana-Baba okulu projemizi yürütmekteyiz.
Deniz Erkal: Ben de hem Uzman psikolog hem de kognitif ve davranış terapisti unvanına sahibim. Selen hanımla birlikte almıştık terapistlik eğitimimizi. Yüksek Lisansımızı da birlikte yapmıştık. 12 yıldır Etik hastanesinde klinik psikolog olarak psikiyatri kliniğinde çalışmaktayım. Aynı zamanda 2011 yılından beridir de Ana-Baba okulu projesinde Selen hanımla birlikte çalışıyoruz.

960 MEZUN

F.U: Benim bildiğim kadarıyla sizler anne ve babalara ya da anne baba adaylarına çocuklarının gelişimi ile ilgili seminerler veriyorsunuz. Kaç zamandır bu seminerleriniz sürüyor?
S.Ü:
2011 yılının ekim ayında seminerler dizimizin ilkini başlattık. Ancak bu seminerlere başlamadan önce uzun bir hazırlık dönemimiz oldu. Kendi kliniklerimizde çalışırken karşılaştığımız, Kıbrıs Türk toplumunda en çok karşılaşılan problemleri biriktirdik. İkimiz bir araya gelerek bu problemlerin aslında anne ve babaların göstermiş oldukları davranışlardan kaynaklandığını tespit ettik. Birkaç yıl bu konu üzerinde çalışmalarımız oldu ve Anne- Baba okulu adı altında semineler vermeye başladık. Bu süreçte de 960 anne- baba mezun ettik.
 

F.U: Uzun süren bir eğitim programınız olmalı.
D.E:
Evet. 4 hafta süren bir eğitim programımız var. İlk hafta 0-2 yaş çocukların anne babaları katılıyor. Selen Hanım ve benim seminerlerimiz oluyor. Ayrıca Uzman hemşiremiz var emzirme danışmanı. Emine Özlüses. Onun 3 saat süren bir sunumu oluyor.  Ondan sonraki 2.  haftada 2-7 yaş grubu çocuk dönemi anlatılıyor. Yine Selen hanım ve benim seminerlerimiz var. Bu haftada çocukların tuvalet eğitimi, doğru beslenme eğitimi, uyku alışkanlıkları, okul öncesi dönemin psikolojik dönem özellikleri hakkında bilgiler veriyoruz. Ayrıca çocuk diş hekimimiz Nermin Yönen çocukların diş sağlığı hakkında bilgiler veriyor. 3. hafta 7-12 yaş dönemi anlatılır. Bu haftada da okula başlamanın önemi, ders çalışmanın nasıl olması gerektiği, kişilik gelişimi özellikleri, sınır koyma gibi konular anlatıyoruz. Yine göz doktorumuz Ogün Olay da çocukların göz sağlığı hakkında anne babalara eğitim verir. Son haftamız ise Ergenlik dönemidir. Bu dönemde de bu dönemin özellikleri, bu dönemde karşılaşılan problemler ve anne babaların nasıl yaklaşım göstermeleri gerektiği, iletişim beceri teknikleri hakkında bilgiler veririz. Son hafta eğitimimize katılan doktorumuz ise Dr. Hasan Sav’dır. O da anne babalara bu dönemin hormonal özelliklerini, diyabet, obezite ile ilgili kapsamlı eğitimler verir.

F.U: Tüm anne-babalar 4 haftalık sürece katılmak zorunda mıdır?
S.Ü:
Öyle bir zorunluluk yoktur. Biz sadece 12 yaşa kadar katılmak istiyoruz deyip adölesan döneme katılmayabilir ya da bizim çocuğumuz adölesan 0-2 yaşa katılmak istemiyoruz diyebilirler. Bir sınır koymuyoruz.

AŞIRI KORUMA VE BAĞIMLILIK

F.U: Konuşmanızın başında kliniklerde belirlediğimiz bazı problemleri belirledik demiştiniz. Size göre Kıbrıs’ta karşılaştığınız en önemli davranış problemi nedir?
S.Ü:
Kesinlikle anne babaların çocuklarına yeterli sınırı koyamaması ve aşırı koruma. Bu iki temel sorun nedeniyle Kıbrıs’ta çocuklar bağımsızlıklarını kazanamıyorlar. 30 yaşına geldikleri halde hala ekonomik olarak anne babaya bağımlı, hala anne babalarından birçok hizmet alıyorlar, dip dibe oturuyorlar. Hayatları ile ilgili birçok kararı anne babalarıyla birlikte alıyorlar, iş seçerken, eş seçerken hep aile ile birlikte karar alıyorlar. Ve kopuşa hiçbir zaman izin vermiyorlar. Ayrı bir birey olamıyorlar. Bağımlı kişilikler oluşuyor. Tabii bu ileriki zamanlarda pek çok psikolojik sıkıntılara sebep oluyor. Örneğin Panik Atak. Bu sorun şu an Kıbrıs’ta çok yaygın. Çünkü stresle nasıl baş edeceğini öğrenemez. Tüm sorunlar anne baba tarafından çözülmüştür. Bu sefer büyük bir yaşam olayıyla karşı karşıya kaldığında (iş değişimi, eşle olan sorunlar gibi) Panik Ataklar, Depresyon hatta intiharlar görülebiliyor. Deniz de ben de aynı zamanda klinik psikolog olduğumuzdan yetişkinlerle de çalışıyoruz ve bu tür sorunlarla bize danışan çok danışanımız var maalesef.

F.U: Bu 4 hafta süren eğitim programınızı yürüttüğünüz ayrı bir yeriniz var mı? Okul deyince bildik okullar akla geliyor.
D.E:
Maalesef böyle ayrı bir mekanımız yok. İki yıldır eğitimlerimizi Tabibler Birliğinin konferans salonunda yürütüyorduk. Bu yıl ilk kez Ertan Birinci sağ olsun bize Genç Tv binasında bir salon verdi ve seminerlerimizi burada yürütebileceğimizi söyledi. Bundan sonraki eğitimlerimizi bu binada devam edeceğiz. Zaten gruplarımız çok kalabalık değil. 30 kişilik en çok 40 kişilik gruplarla çalışıyoruz. Çünkü interaktif bir eğitim yürütüyoruz. Anlattığımız konuyla ilgili anne babalar soru sorabiliyor. Yaşadıkları sorunları o an paylaşabiliyorlar. Bizler de doğru davranışı o an anlatabiliyoruz.

F.U: Seminerlerinizden sonra ailelerde davranış değişikliği olup olmadığını gözleyebiliyor musunuz?
S.Ü:
Bizim seminerlerimizin bu kadar uzun zamandır devam etmesinin en önemli sebebi de budur aslında. Anne babaların bizle iletişimlerinin kopmaması. Böyle bir sorun vardı ancak “sayenizde şu an böyleyiz” gibi geri bildirimler alıyoruz. Olumlu aldığımız geri bildirimler sayesinde de yola devam ediyoruz. Ve projelerimiz de hep sürecektir. Bu bizim motivasyon kaynağımızdır. Bir de 4 haftanın hepsine katılan anne babalar bu süreç içinde verdiğimiz eğitimlerden öğrendikleri bazı teknikleri uygulayıp davranış değişikliklerinin sebep olduğu olumlu durumu eğitim süreci içerisinde bizlerle ve grupla paylaşıyorlar. Örneğin okula gitmeyen çocuğum artık okula gidiyor, ya da ayrı yatağında yatmayan çocuğumuz artık odasında yatıyor gibi.

HERKESE EĞİTİM

F.U: Seminerlerinize bir kez katılmıştım. Ve gördüğüm kadarıyla katılımcı anne babalar genç, bilgiye ulaşabilen, internet ya da kitaplardan da yararlanabilen değişime istekli anne babalardı. Ancak bu bilgileri alması gereken aileler daha farklı gruplardaki anne babalar olması da gerekmez mi? Örneğin köylerde yaşayan,  bilgiye kolay ulaşamayanlar ya da ekonomik seviyeleri düşük kişiler?
D.E:
Çok doğru ve gerçekten önemli bir soru bu. Bizler de daha çok sorunların, bu verdiğiniz örneklerdeki gruplarda görüldüğünü gözlemliyoruz ve buralara ulaşmak, eğitim programımızı uygulamak için faaliyete geçtik bile. Örneğin üç seferdir Güzelyurt’a gidiyoruz. Portakal Çiçekleri Anaokulu aracılığıyla düzenlenen seminerlerimiz oldu. Biz orda birebir anne babalardan ücret almıyoruz. Okul aile birliği bize cüzi bir miktar masraflarımız için ücret ödüyorlar. Okuldaki tüm çocukların anne babaları çağrılarak onlara eğitim programımızı uyguluyoruz. Bizler de bu kalabalık gruba keyifle seminerler veriyoruz. Salı günü ilk defa Çanakkale ortaokuluna gidiyoruz Mağusa’ya. Yine orada tüm okulun aileleri davetlidir. Aynı şekilde yine Sanayi Odası’nın düzenlediği bir organizasyona katıldık. Özel şirketlerin düzenlediği ve bizlerin sunum yaptığı seminerlerimiz oldu. Bizler her türlü fikre açığız. Kıbrıs’ın neresinde olursa olsun davet aldığımız her yere gidebiliriz.

F.U: Devlet okullarına ulaşmak daha önemli sanırım değil mi?
S.Ü:
Evet bizler de hassasiyet gösteriyoruz bu konuda. Çağrıldığımız sürece kesinlikle her okula gidebiliriz. Eğitim Bakanlığına da projemizi sunduk ancak verilecek seminerin konularını ve müfredatını kendilerin belirleyeceğinden bahsettiler. Bizler de kendi imkanlarımızla anne babalara ulaşma yönünde karar aldık.

CİNSEL EĞİTİM

F.U: Her 4 haftalık eğitim programının müfredatı aynı mı?
D.E:
Bir temel eğitim içeriği var. Bu içerik, müfredat Türkiye’deki İstanbul Üniversitesi ve İstanbul Büyükşehir Belediyesinin ortak yürüttüğü Anne-Baba okulları projesinin benzer bir müfredatıdır. Bizler onu Kıbrıs’taki sorunları da düşünerek uyarladık. Dolayısı ile bu temel eğitim müfredatı çok fazla değişmiyor. Ancak devlet okulları ya da başka kurumlar bizi davet ettiği zaman öncelikle o kurumlara, ne gibi sorunlarla daha çok karşılaştıklarını, bizlerden hangi konulara daha çok değinmemizi istediklerini soruyoruz ve buna yönelik müfredatımıza eklentiler yapıyoruz. Talebe göre değişiklikler yapabiliyoruz yani. Amacımız her gruba ihtiyacı olduğu yönde eğitim vermektir.

F.U: Şu an eskiye oranla daha sıklıkla basında rastladığımız çocuk suistimaline yönelik herhangi bir sunumunuz oluyor mu?
S.Ü:
3. hafta seminerimizde çocuklarda cinsel eğitimi anlatırken özellikle kız çocuklarının kendi bedenlerini tanıma, kendi bedenleri üzerindeki haklarını anne babaların nasıl anlatabilecekleri konusunda cümle cümle materyal hazırlayıp ellerine veriyoruz. Erkek çocuklara yönelik ise ‘Hayır’ı algılamalarının önemi üzerinde duruyoruz. Karşı tarafın bedenine saygı duymaları gerekliliği, cinsel ilişki nasıl kurulur konusunda çocuklarına nasıl eğitim vermeleri gerektiği konusunda eğitim veriyoruz. Özellikle cinsel istismarın ülkemizde var olduğunu basına yansımayanların da olduğu konusunda farkındalık yaratıp daha sonra da bu konuda çocuklarına nasıl yaklaşacakları hakkında eğitim veriyoruz.

F.U: Bundan sonraki bölgeniz belli mi? Ana baba okulunuz nerede olacak?
D.E
: 9 Nisan’da Girne’de olacağız. Büyük Anadolu Otel’de. Yine Ertan Birinci buradaki konferans salonunu kullanabileceğimizi söyledi. Gazetede yayınlatıyoruz seminer tarihini ve saatlerini. Oradan verdiğimiz telefonlara ulaşıp bize kayıt yaptırabilirler. Kayıt önemlidir çünkü her anne baba için materyal dosyası hazırlıyoruz. Ayrıca Facebook sayfamız var. Buradan da duyurularımızı yapıyoruz. (https://www.facebook.com/selenustuner.denizerkal?fref=ts).

YENİ ÇALIŞMALAR

F.U: Anne baba okulu dışında başka seminerleriniz olacak mı?
S.Ü:
Evet mayıs ayında gündemde olan psikolojik sorunlara yönelik seminerler planlıyoruz. Özellikle panik bozukluklar nedir? ile başlayacağız. Yine bu konuda fikirlere açığız. Bizimle çalışmak isteyen çok doktor, çocuk psikiyatrist arkadaşımız var. Onlarla da iletişim halindeyiz. Yeni projelerimiz devam edecektir. Türkiye’de çok fazla hocalarımız, profesörlerimiz var. Bir sonraki projelerimiz de onları getirtip burada seminerler vermelerini sağlamaktır. 

F.U: Seminerlerinizde gerçekten çok sorunlu anne babalarla karşılaştığınız oluyor mu? Bu durumda nasıl bir yol çiziyorsunuz?
S.Ü:
Aslında seminerlerimizin en önemli amacı da budur. Anne babalarda farkındalık yaratmak. Eğitim süresince birçok anne baba aslında kendilerinde de sıkıntılar olduğunu fark edebilirler. Bize ayrıca danışabilirler. Bizler de fark ettiğimiz vakit bire bir kliniklerimizde çalışmayı öneriyoruz. Çoğu zaman da kendileri talep ediyorlar.

F.U: Aile içi şiddet de çocukların gelişimini etkiliyor. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
D.E:
Maalesef şiddetin tanımı bile doğru yapılmıyor bizde. Sadece dayak şiddet olarak algılanıyor. Oysa psikolojik şiddet de var ve çok tehlikeli sonuçlara sebep olabiliyor. Mesela Fransa’da Psikolojik Şiddet Mağdurları Derneği var. Bizde daha tanımı bile yok. Kısaca farkındalık yaratmaya çalışıyoruz ancak bu çok uzun ve geniş bir konu. Ayrı bir seminer konusudur.

“HİÇBİR ŞEY SINIRSIZ OLMAMALI”

F.U: Şu an birçok ailenin çözemediği ve derdi olan konu ise çocukların internette çok vakit geçirmeleridir. Bu konuda sorun yine sınır koyamamak mıdır sizce?
S.Ü:
Burada çocuğun yapmasını istemediğiniz davranışı önce anne babalar yapmamalı. Eve girildiği an televizyonu açıp karşısına geçerse anne babalar çocuklar da internete sarılır. Sınır koymak da önemli. Küçük çocukların internetli telefonu olamamalı mesela. Çocukların böyle telefonu yoksa psikolojik sorunları olacağını düşünür aileler. Oysa kimse internetli telefonu yoksa psikolojik sorunları oluşmuyor. Sınır konulmalı. Ödevler dersler ve sorumluluklarını tamamladıktan sonra kullanabilir. Belli bir hak ediliş olmalı. Ve kurallar olmalı. Hiçbir şey sınırsız olmamalı. Sigara bağımlılığı gibi artık internet bağımlılığı da var. Bağımlı olmasını engellemek gerekir.

F.U: Son olarak söylemek istedikleriniz…
D.E:
Aslında şu an tüm dünyada gündemde olan şey sorun ortaya çıkmadan oluşmasını engellemektir. Yani koruyucu sağlık, koruyucu ruh sağlığı. Anne babalar çocuklarına doğru davranmayı öğrenirse sağlıklı, bağımsız bireyler yetişecektir. Bu da istenilen şeydir aslında. Hatta anne baba olmadan bu konuda eğitim almaları gerekir. Hatta dünyanın birçok şehrinde. Anne baba adayları bir seminerden geçiyorlar ve belge alıyorlar, bu belgeyi almadan anne baba olamazlar.

 

Not: Anne- Baba okuluna kayıt yaptırmak isteyenler için:
Selen Üstüner: 05338645544
Deniz Erkal: 05338668472

Bu haber toplam 8279 defa okunmuştur
Adres Kıbrıs 153. Sayısı

Adres Kıbrıs 153. Sayısı