1. HABERLER

  2. KÜLTÜR & SANAT

  3. Antalya’da Altın Portakal heyecanı başladı, filmlerde salonlar dolup dolup taşıyor
Antalya’da Altın Portakal heyecanı başladı, filmlerde salonlar dolup dolup taşıyor

Antalya’da Altın Portakal heyecanı başladı, filmlerde salonlar dolup dolup taşıyor

Antalya Büyükşehir Belediyesi tarafından gerçekleştirilen 61. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde bir yıllık bir aranın ardından yeniden filmler seyircilerle buluştu...

A+A-

Murat OBENLER/ANTALYA

Antalya Büyükşehir Belediyesi tarafından gerçekleştirilen 61. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde bir yıllık bir aranın ardından yeniden filmler seyircilerle, sinemacılar Antalya Altın Portakal ile, sinemanın ünlü isimleri sevenleriyle, sinemaseverler de bir yıllık hasretin ardından çok sevdikleri sinema, tiyatro ve dizi oyuncularıyla bir araya gelmeye başladılar. 

Festivalin ilk gününde Ulusal Yarışma filmlerinden “Ayşe” ile “Galata”, Ulusal Belgesel Özel Gösterim kapsamındaki “Gençlik Tiyatrosu” ile “Oya” ve Uluslararası Yarışma Dışı bölümünden “Dirty Boy”un gösterimleri sonrasında film ekipleri, seyircilerin sorularını cevapladı.

Binnur Kaya’nın müthiş performansıyla öne çıkan zor bir yaşamın filmi

Ulusal Yarışma filmlerinden “Ayşe”, down sendromlu kardeşiyle yaşarken aldığı evlilik teklifiyle bir dönemece gelen Ayşe’nin hikayesini anlatıyor. Gösterim sonrasında yönetmen Necmi Sancak, senarist Ahmet Sancak ve oyuncular Menderes Samancılar, Binnur Kaya, Ali Seçkiner Alıcı ile Rıdvan Sancak soruları cevapladı.

Kaya: “Seyretmesi zor bir film çünkü filmi satan müzik gibi, estetik bir oyuncu gibi hiçbir şey yok içinde.”

Menderes Samancılar, senaryoyu okuduğunda ‘filmin bir derdinin olduğu’nu gördüğü için projeyi memnuniyetle kabul ettiğini söyledi. ‘Rolün büyüğü küçüğü olmaz’ prensibini hatırlatan Samancılar, “Dertlerimizi çözmek için bu tür projelerin içerisinde seve seve yer almak bizim de boynumuzun borcu” diye konuştu. Filmi “Seyretmesi zor bir film” olarak niteleyen Binnur Kaya ise sözlerini şöyle açıkladı: “Filmi satan hiçbir şey yok içinde; müzik yok, estetik bir oyuncu yok. Akan jeneriği bile müziksiz okumak zorunda kalıyor insanlar. Okumak zorunda kalıyor diyorum çünkü genelde o akarken salondan gidilir. Bu anlamda Necmi’nin ahlakını çok beğendim. Cesareti için de ayrıca tebrik ediyorum. Riskli işlerin içinde olmayı seviyorum. Çünkü daha önce kimsenin denemediği şeyler denediler”. Kaya, Rıdvan Sancak’la birlikte oynamayı ise “Herkes benim kadar şanlı olmaz. Rıdvan harika bir partnerdir, disiplinlidir” sözleriyle anlattı. Filmin hikayesini, kuzeni Fatma ve Rıdvan’dan esinlenerek yazdıklarını dile getiren yönetmen Necmi Sancak, 2-3 yıl filmi hayata geçirmek için çabaladıktan sonra Kaya’ya ulaştıklarını ve daha sonra senaryo üzerinde birlikte çalıştıklarını söyledi. Sancak, bu süreç için “Benim için çok öğreticiydi. Kendisi gerçekten bir ekol; hem sinema bilgisiyle hem kreatif yönüyle bana çok şey öğretti” ifadelerini kullandı.

Demirkol: “En önemli çıkış noktası; bazı kalıplara sığmayan insanların dışlanmasından duyduğumuz rahatsızlıktı”

Bir diğer “Ulusal Yarışma” filmi “Galata” skandal hayatıyla ünlü bir manken ve tesadüfen tanıştığı, evini terk etmiş bir adamın Galata sokaklarındaki yürüyüşlerinden bir şehir ve kimlik resmi çiziyor. Yönetmenler Kenan Mansur Doğru ve Umut Osman Demirkol, yapımcı Tayfur Aydın ile oyuncular Suyumbilge Dadalı, Sarp Bozkurt, Edanur Hancı ve Barış Kolik gösterim sonrasında seyircilerin sorularını cevapladı. Filmi, “En önemli çıkış noktası; bazı kalıplara sığmayan insanların dışlanmasından duyduğumuz rahatsızlıktı” diye özetleyen Demirkol, şöyle devam etti: “Aykırı bulanabilecek, herkesin kabul edemeyeceği bazı şeyleri tartışan bir film. Adı zaten ‘Galata’; şehirle ilgili söylemek ve göstermek istediğimiz bir şey var! Buna da çok çalıştık; nasıl bir şehir algısı oluşturacağımızı, sinematografik olarak belgesele kaçmadan film içeresinde bunu nasıl verebileceğimizi. Kamera açılarımızdan tut, hangi objektifi kullanacağımıza, alan derinliğine kadar” Demirkol’u onaylayan Kenan Mansur Doğru da “Zor bir filmdi. İzleyici için de, çekim için de, kendi içinde de  zorlu bir filmdi. Aslında bir şey denemeye çalıştık; hem oyunculuk olarak hem sanat olarak hem sinematogrif olarak hem müzik olarak kendimize bir dünya yaratmaya çalıştık işin özünde. Karşılık bulduysa ne mutlu” diye konuştu.

1953 gençliğinden bugünün gençlerine bir emanet: Gençlik Tiyatrosu

Festivalin Belgesel Özel Gösterim programında yer alan “Gençlik Tiyatrosu”nun söyleşisine, filmin yönetmeni Nurgül Bayram ve belgeselin katılımcılarından Aslı Öngören, Yasemin Arpa ve Kenan Mortan katıldı. 19 Mayıs 1953’te kurulan ve bugün duayen olarak andığımız pek çok kıymetli ismin yetişmesinde rolü olan Gençlik Tiyatrosu’nu anlatan belgeselin yönetmeni Nurgül Bayram, “Bu belgeseli gençler için yaptım” diye konuştu. Bayram, bunun sebebini ise şöyle açıkladı: “Bizim ustalarımız yani bugün tiyatroyu var edenler, yani çağdaş tiyatroyu, halkçı tiyatroyu ilk başlatan ekip, hangi şartlarda çalıştı? Türk tiyatro tarihinde burası eksikti. Cüneyt Türel’in, Metin Serezli’nin, Tuncel Kurtiz’in hafızalarında var olan fakat kendi aralarında konuştukları bir tarihti”

El emeği göz nurunu şimdi dünya tanıyacak; Oya

Ulusal Belgesel Özel Gösterim programında yine yönetmenliğini Sevinç Baloğlu’nun üstlendiği “Oya” filmi de gösterildi. Yönetmen Sevinç Baloğlu, yapımcı Adnan Memiş ve proje koordinatörü Muhittin Uzal’ın katıldığı söyleşide Adnan Memiş belgesel fikri kendisinden çıksa da projeyi hayata geçirebilmesinin ancak Sevinç Baloğlu’nun katılımıyla gerçekleştiğini dile getirdi. Muhittin Uzal ise belgeselle hedeflerinin, bu sanatı dünyaya duyurmak olduğunu dile getirdi: “Adnan Memiş’in koleksiyonundan yola çıkarak değeri çok da bilinmeyen bu halk sanatını dünyaya duyurmak istiyoruz. Niye; bu, dünya insanlarının hepsinin sahip çıkması gereken bir miras”

Bir kadının tüm zincirleri kırarak kendini bulma hikayesi: Mukadderat

Festivalde 7 Ekim Pazartesi günü Ulusal Uzun Metraj Yarışması’ndan ise iki film ekibi, gösterim sonrası seyircilerin sorularını cevapladı. Oyuncu kadrosunda Osman Alkaş’ın da yer aldığı “Mukadderat” filminin en uzun süre ayakta alkışlanan gösteriminin ardından gerçekleşen söyleşisine; senarist Erdi Işık, yönetmen Nadim Güç, yapımcı Rodi Kayım, sanat yönetmeni Güler Başar ve oyuncular Nur Sürer, Osman Sonant, Şirin Sultan Saldamlı ve Cem Zeynel Kılıç katıldı. Eşini kaybettikten sonra yeniden evlenme isteği, çocuklarının itirazlarına takılsa da kararından dönmeyen, üstüne bir de iş hayatına atılan Sultan’ın öyküsünü anlatan filmin senaristi Erdi Işık; hikayeyi kendi hayatından kurduğunu söyledi: “Ben Cideliyim; filmdeki tüm karakterler benim ailem ve komşularım”  Filmin başrolüne hayat veren usta oyuncu Nur Sürer de filmde en çok ‘kadının, kendini bulmasının hoşuna gittiği’ni dile getirdi. Yönetmen Nadim Güç, “Böyle bir ülkede bir kadını hikâyesini anlatmak çok zor. Çünkü anlattığınız hikaye bir ütopya oluyor, oraya ulaşmaya çalışıyoruz. Umarım bunu gerçek hayatta da görebiliriz” derken oyuncu Osman Sonant, film çalışmaları sırasında başından geçen ilginç bir anekdotu paylaştı: “Kahvede otururken arkamdaki masada dört erkek, kız kardeşe mirastan pay verip vermeme meselesini konuşuyordu. Biz daha bununla ilgili sahneyi çekmemiştik ve ben o ana kadar ‘bazı şeyleri karikatürize mi ediyoruz?’ diye sorguluyordum ama Cide’ye gidince az bile kaldığımızı söyleyebilirim”. Film ilk iki günün en çok beğenilen yarışma filmi olurken hem Nur Sürer’in özgürleşen Sultan karakterini hayata geçirmedeki başarısı hem ölüm,miras,evlilik gibi konularla başlayıp sevgi,kardeşlik,kadın dayanışması, hayatın değeri ve yaşamaya daha geniş bir çerçeveden bakmasına evrilen hikayesi hem de seyirciyi komedi unsuru da katılarak hem filmin içinde tutması ile jürinin de kafasında yer ettiğini düşünüyorum.

 “Kadın meselesi gündemimiz olmaya devam edecek”

Günün bir diğer Ulusal Yarışma filmi, “Hatırladığım Ağaçlar”ın  senarist- yönetmen Erhan Tuncer ile oyuncular İştar Gökseven, Hande Doğandemir ve Erdem Kaynarca’nın katılımıyla gösterimin ardından yaptıkları söyleşide ekip karnındaki bebeğiyle hayatına son vermeyi düşünen genç bir kadının, hayattan çoktan vazgeçmiş bir baba ve oğul aracılığıyla hayatla tekrar bağ kurması gibi zor bir hikayeyi omuzlayan filmin ortaya çıkış yolculuğunu anlattı. Tuncer: “Eşimle meşhur akşam sohbetlerimizden ortaya çıkan küçük bir aile anekdotu, Süha Tuğtepe adlı bir şairin kitabıyla tanışıp ‘Mavi Valiz’ şiirini okumam ve kıymetli kızım Eylül’ün, filmin adını koymasıyla gelişen bir süreç” Duygusal olarak filme hazırlanmanın uzun zaman aldığını ve zor olduğunu dile getiren oyuncu Hande Doğandemir de “Çok şahit olduğumuz kadın meselesinden biri, Bahar’ın hikayesi. Belki hepinize çok tanıdık -ya da umarım değildir- ama en büyük problemlerimizden biri. Şu anda da gündemimiz ve gündemimiz olmaya devam edecek”

foto-2-ay-e-film-ekibi.jpg

foto-4-gen-lik-tiyatrosu-film-ekibi.jpg

foto-3-osman-alka.jpg

Bu haber toplam 800 defa okunmuştur
Etiketler : , ,