AP Dış İlişkiler Komitesi üyesi YENİDÜZEN'e konuştu
AP Dış İlişkiler Komitesi üyesi ve AB-Türkiye Delegasyonu Ortak Komitesi Başkan Yardımcısı Takis Hadjigeorgiou, YENİDÜZEN’e konuştu
Firuzan Nalbantoğlu
STRASBOURG
Avrupa Parlamentosu (AP) Dış İlişkiler Komitesi üyesi, Delegasyonu Ortak Komitesi Başkan Yardımcısı Takis Hadjigeorgiou, Kıbrıs sorununda herhangi birinin cebinde “çözüm var” demenin zor olduğunu belirterek, “Türkiye çözümün gerekliliğini çok daha iyi anlaması gerektiğini” söyledi.
“Kıbrıs'taki insanlar bile içinde yaşadığımız bu duruma alıştı ve bu çok çok tehlikeli” diyen AP üyesi, kimi kesimler için “statüko korkusunun çözüm korkusundan üstün geleceği” günlerin yakın olduğu mesajını verdi.
AKEL Milletvekili, Avrupa Parlamentosu'nda Avrupa Birleşik Sol Grup/Kuzeyli Yeşil Sol üyesi de olan
Takis Hadjigeorgiou, Strasbourg'da YENİDÜZEN’in sorularını yanıtladı.
Kıbrıs’ta “Türkiye’nin yayınladığı Navtex sonrası” müzakerelerin askıya alınmasını değerlendiren Hadjigeorgiou, “Türkiye, hazirandaki seçimlere yoğunlaştı, Kıbrıs’a yönelik de iç politikaya oynadı” dedi.
YENİDÜZEN: Türkiye’nin sismik araştırma gemisi, Kıbrıslı Rum liderin masadan kalkması ile müzakereler durdu. Bu süreci nasıl değerlendiriyorsunuz?
Takis Hadjigeorgiou: Dürüst olmak gerekirse, herhangi birisi için "cebinde 'çözüm' var" demek çok zor! Kıbrıs’ta 1974 savaşının üzerinden 40 yıl, 1963 olaylarının üzerinden 50 yıldan fazla zaman geçti. Çıkış yolunu görmek çok zor. Öncelikle Türkiye'nin çözümün ne kadar gerekli olduğunu görmesine, anlamasına ihtiyacımız var. Bence bugün Türk liderliği (AKP) çözümden bir çıkar elde etmeyeceklerini düşünüyor. Bakınız, Erdoğan'ın bu NAVTEX'İ ikinci kez yayınlaması, düşünmeden yapılmış bir girişim değil . Seçimlere hazırlanıyor.
İnanıyorum ki, Anastasiadis ve Davutoğlu arasında direk iletişime ihtiyacımız var, aracılar olmadan direk iletişim. Erdoğan demek istemiyorum çünkü o artık Cumhurbaşkanı. Eğer direk iletişim sağlanabilirse, bu herkesin, tünelin ucunda ışık olduğunu düşünmesine yardımcı olabilir.
Türkiye'nin bir B planı olduğunu düşünüyorum ve bu hem Kıbrıslı Türkler hem de Kıbrıslı Rumlar için çok tehlikeli...
“Kıbrıs’taki insanlar alıştı…”
İkinci olarak, Kıbrıs'taki insanlar bile içinde yaşadığımız bu duruma alıştı ve bu çok çok tehlikeli.. Geçtiğimiz günlerde düşünüyordum, eğer bunun üstesinden gelemezsek hem Kıbrıslı Türkler hem de Kıbrıslı Rumlar güvenliğimiz ve hayatlarımızla ilgili çok çetrefilli, dönüşü olmayan sorunlarla karşı karşıya kalacak. Eğer çözüme ulaşamazsak, Türkiye'nin bir B planı olduğunu düşünüyorum: Su getirecek ki bunu şimdiden yapmaya başladı, elektrik getirecek ve daha fazla yerleşik/vatandaş yollayacak. Bu da demek oluyor ki, eğer bu plan uygulanırsa bu Kıbrıslı Türk toplumu için büyük bir tehdit oluşturacak. Ayrıca bunun Kıbrıslı Rumlar için de çok ciddi bir tehlike arz ettiğine inanıyorum. Asırlardır Kıbrıslı Rumlar adada çoğunluktu. Ve asırlar sonra, Kıbrıslı Rumlar azınlık olduklarını düşünmeye başladı, tehlike altında oldukları hissine sahipler artık. Eğer, ekonomik ve politik anlamda tehlike altında olduğumuzu hissediyorsak, bu bazılarımızın göç etmesine de yol açar.
Tüm Kıbrıslıların (Rum/Türk) "Bizlere ne olacak?" diye düşünüp tepki vermesi lazım.
“Avrupa itici güç olamıyor”
YD: Avrupa Birliği’nin çözüme katkısını nasıl görüyorsunuz?
T.H: Ne yazık ki Avrupa'nın itici gücü çoktan kırıldı. Türkiye, bir gün AB üyesi olmanın perspektifini görmüyor. Avrupa'da bazı ülkeler Kıbrıs sorunu üzerinden giderek, "Türkiye AB üyesi olamaz, sorunu çözmezlerse olmaz" diyor. Ama bu aynı zaman benim kafamda başka bir sonuç üretiyor, Türkiye'nin AB'ye girdiğini görmek istemiyorlar, sorun çözülse de çözülmese de .
Yıllardır çözüm olacağı korkusu statüko korkusundan üstündü. Özellikle belli kesimlerde böyleydi... Bence, statüko korkusunun çözüm korkusundan üstün geleceği günler yakındır. Azınlık olma korkusu, tehdit altında hissetme korkusundan dolayı...
YD: Birleşmiş Milletler Kıbrıs Danışmanı Espen Barth Eide’nin, Türkiye'nin NAVTEX'i yenilememesi için birçok girişimde bulunduğu, Erdoğan’ın yine de bu kararı aldığı iddia ediliyor. Barbaros'un adadan ayrılmaması ile ilgili ne düşünüyorsunuz? Bu süreci nasıl etkiliyor ve etkileyecek?
T.H: Erdoğan, Eroğlu'nun tavsiyesiyle veya değil, NAVTEX'i yenileme kararını aldı çünkü seçimlerde iyi sonuçlar almak istiyor. O zamana kadar her şeyi erteledi, askıya aldı. Bu iyi senaryo! Çünkü kötü senaryo şu; Türkiye, Kıbrıs sorununu çözmemeye karar verdi. Umuyorum ki ikinci senaryo gerçekleşmez. Erdoğan belki de, Kıbrıslı Rumlar'ın masaya sunduğu önerileri ya anlamadı, ya anlamak istemedi, ya da dikkatini oraya hiç vermedi. Hristofyas-Talat, Hristofyas-Eroğlu arasında varılan uzlaşılar bugün Anastasiadis tarafından zaten kabul edildi ve bu anlaşmalar doğal gazın iki topluma ve federal hükümete ait olduğunu, çözümden sonra bu gazın nasıl paylaşılacağını da söylüyor.
------------
Takis Hadjigeorgiou, “Kıbrıslı Rum liderliği her koşulda masada kalsa ne olur” sorusunu yanıtladı:
“Ortak açıklama için dahi 6 ay uğraştılar”
YD: Türkiye istediği kadar çok Navtex yenilesin, Kıbrıslı Rum liderliği masadan kalkmasa, sorunun çözümü için masada kalsa, ne kaybeder?
T.H: Bunu Hristofyas-Talat döneminde denedik ve sonra Talat seçimleri kaybetti, hepimiz büyük bir fırsatı kaçırdık. Anastasiadis ile Eroğlu bir yıldır masadalar ve sadece ortak açıklamada anlaşabilmek için 6 ay harcadılar. İnanıyorum ki Kıbrıslı Türk liderliği, özellikle de son zamanlarda çok ciddi şekilde Türkiye'nin tesiri altında. İşte bu yüzden, Türkiyesiz inisiyatif alacaklarına ya da böyle bir iradeleri olduğuna inanmak çok zor.
YD: Kıbrıs Cumhuriyeti, petrol ve gaz sondajları izinleriyle şu ana kadar bir gelir elde etti mi? Troyka'nın buna müdahil oluyor mu?
T.H: Troyka, Anastasiadis hükümetiyle anlaşmış ve sondaj sonuçlarını takip edeceklerini söylemişlerdi. Bu anlaşmanın içeriğini bilmiyorum ama evet Troyka da bu işin ekonomik yönüne müdahil olmuş durumda. Hükümetin petrol ve gaz araştırması yapma hakkı var. En büyük tehdit Türkiye'den geliyor, Troyka'dan değil. Hatırladığım kadarıyla Troyka, araştırmaların nasıl devam edeceği ile ilgili yapılan anlaşmada bir taraftı. Yani gazı çıkarmaya başladıktan bir kaç yıl sonra müdahil olacaklar şeklinde.
YD: Kıbrıs Havayolları kapandı. Bildiğiniz gibi Kıbrıs Türk Havayolları da bir süre önce kapanmıştı. İlk olarak, Kıbrıs Havayolları nasıl bu duruma geldi? İkinci olarak da Kıbrıslı Türkler ve Kıbrıslı Rumlar son zamanlarda özellikle ekonomik anlamda benzer tehditlerle karşı karşıya. Ortak mücadele mümkün mü?
T.H: Çok uzun yıllar, ortak mücadele için, 'barışma, yeniden yakınlaşma'nın gerçek araç olduğunu ve güzel bir itici kuvvet olacağını düşündüm. Ki bu hala inandığım bir şey. Ama bugün varılacak bir çözümün ortak mücadele için itici bir kuvvet olacağını düşünmemeye başladım. Mekanizma geriye sarmaya başladı bile. Büyük resimden görmeye çalışalım; bütün dünya bir gün yeniden değişime uğrayacak. Bu siyasette de böyle. Bir gün geliyor ve bütün resim tamamen değişiyor. Evet yeniden yakınlaşma için daha fazla uğraş vermeliyiz ama ortak mücadele için gerçek olasılık çözümle gerçekleşecek. Kıbrıs Havayolları yıllarca pek çok ekonomik zorluk yaşadı, evet, ama inanıyorum ki bu hükümet kapatma kararını aldı. Bu onların tarzı, onların ekonomik teorileri bu… Özel sektöre inanıyorlar, özel sektörün daha iyi yönetebileceğine inanıyorlar. Kıbrıslıların sembollerine ihtiyaçları olduğunu dikkate almadılar. Bunlara ihtiyaç var çünkü, size bir aidiyet duygusu yaşatıyor.
‘Komisyona Nükleer Santral sorusu’
YD:Türkiye'de kurulması planlanan nükleer santralle ilgili ne düşünüyorsunuz? Kıbrıs'a çok yakın bir konumda ve gelecekte bölgede birçok olumsuzluk yaratabilir.
T.H: Komisyona bu konu ile ilgili iki soru gönderdik ve Avrupa Birleşik Sol Grup’ta bu konuda bilgilendirme toplantısı düzenledik. Akdeniz’deki nükleer faaliyetler karşısında inisiyatif üstlenmeye hazırım. Elimizden gelen her şeyi yapabiliriz diyemiyorum ama bu karşı olduğumuz, karşı çıktığımız bir şey. Çünkü herhangi bir doğa olayı veya insan hatasında çok tehlikeli şeyler olabilir. Eğer bir sorun yaşanırsa bu Kıbrıs'ı ve sonra da Türkiye'de birçok bölgeyi olumsuz etkiler. Eğer Kıbrıs'taki ve özellikle de Türkiye'deki insanlar inisiyatif almaz ve aktif olarak buna karşı reaksiyon göstermezse, sonuç almak zor. Kıbrıs'ın kuzeyinde yürütülen imza kampanyasını ve verilen mücadeleyi selamlıyorum. İmza kampanyasına ben de katkı koyacağım.