Tayfun Çağra

Tayfun Çağra

Aptallık!

A+A-

 

Aşağıdaki yazıyı tam 11 yıl önce yazmışım… Geçmişteki yazılar arasında dolaşırken bu yazı gözüme ilişti. 11 yıl önce kızlarımın sorularına karşılık verdiğim veya veremediğim yanıtlar karşısında şaşkınlığım, onların küçücük yaşlarına rağmen Kıbrıs sorununu sormak zorunda! kalmaları ve gelişmeler öncesi umutların yazıya yansıması ile şimdi okurken kendimi aptal gibi hissetmem bu yazıyı tekrar buraya almama neden oldu. Yıllar içindeki halimizden bir anekdot;

“Baba barış için biz elimizden geleni yaptık, mitinglere gittik, bağırdık, istedik, daha ne yapabiliriz?”
Çocuklar bunu sorduklarında Newyork öncesiydi.
Newyork sonrasında ise;
“Neden bu barış gelemiyor, liderler daha çok görüşecekler mi?” diye soruyorlardı.
Yahu, daha 5 ila 8 yıl önce dünyaya gelen çocuklarla ben bu konuda hiçbir şey konuşmadım ki...
Nereden akıllarına geliyor bu sorular?
Daha da ilginci, gelişmelerden nasıl haberdar oluyor bu masum olması gereken beyinler?
Liderlerin daha çok görüşmesi gerektiği beyinciklerinde nasıl bir soru işareti oluşturur?
Her sorularında şaşkınlıktan donakalırım.
Vereceğim yanıttan çok “neden bu minik çocukların kafalarında bu sorular” düşüncesi düşündürür beni...
Yani henüz yaşama ‘merhaba’ demeye çalışan küçükler bile önlerinde Kıbrıs sorununu buluyorlar hemen...
Her ne kadar onları bu sorundan uzak tutmaya çalışsanız da medyanın farklı araçları özellikle onlar için televizyon, bu sorunun içine çekiyor yaşları gereği küçücük beyinleri bile...
Şunu demeye çalışıyorum;
Hayata henüz başlamış yaşlar bile Kıbrıs sorununun bıkmışlığında davranırlarsa eğer, 40 yılı aşkın bu sorunla yatıp kalkanlar ne durumdadır acaba?
Bunun için de kendinize veya çevrenize bakmak yeterli...
* * *
Tabii ki şimdi Mayıs’a kadar olan dönem çok önemli...
İş bundan sonra başlıyor gibi...
Ama alışmadık mı biz zorluklara...
Neleri aştı ki bu toplum bu günlere gelene kadar!
Bunları da aşarız.
“Nereden nereye” diye bir düşündüğümüzde gelinen noktayı daha bir anlamış oluruz.
Şimdi kalan “bir kısım” camianın hala Annan Planı karşısında direnmesinin ne kadar anlamsız ve de komik! olduğunu görürsünüz.
Newyork görüşmeleri sırasında Türkiye’de Doğu Perinçek’in “Denktaş nöbeti” tutması gibi burada da birkaç kişinin “çadır” eylemi yapmalarının ardından Cumhurbaşkanı Denktaş’ın Newyork dönüşündeki bir cümlesi o kişilerin düştükleri durumu gözler önüne seriyor.
Ne dedi Denktaş?;
“Annan Planı’ndan kurtulma çabalarımız başarılı olmadı.”
Bu cümle Denktaş’ın bundan önce izlediği politikayı kendi ağzından ortaya koyarken bundan sonrası için de bu Planı hala ‘öcü’ olarak göstermek isteyen ve “nöbet” tutanlara da bir mesaj olarak algılanabilir.
Evet, bundan sonrası başta söylediğimiz gibi çok zor bir dönem ama artık takvimli...
Türk önerileriyle de desteklenen bir takvim.
40 yıldan sonra barışa ilk kez bu kadar yaklaştık.
Artık taze hayatlar “biz elimizden geleni yaptık, ne zaman barış gelecek?” diye sormayacaklar yakın bir gelecekte...
Ben de düşünmek zorunda kalmayacağım cevabını...
Artık kurtuluyorum galiba!..

Bu yazı toplam 2321 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar