Ara Seçimin Anatomisi…
İki hafta önce yapılan ara seçimi kazanan CTP adayı Sami Özuslu’yu kutluyorum; yeni ve farklı bir kapasitesi ile meclis çalışmalarına büyük katkılar yapacağına inanıyorum.
Bu seçimin en önemli özelliği, şimdiye kadar yapılan seçimler arasında en düşük katılım oranı ile tamamlanmış olmasıdır. Bunun üzerinde çalışmak, nedenlerini belirlemek ve gelecek seçimlerin yüksek katılım oranı ile gerçekleşmesini sağlamak demokrasi için çok önemlidir. Son 17 ayda üçüncü defa seçim yapılıyor; bu kadar da sık olursa, seçmen sıkılır… Ayrıca, bu seçimin sonucunun meclis aritmetiğinde ve hükümet oluşumunda önemli bir etkisi de olmayacaktı… Dolayısıyla birçok seçmen sıcak havalarda gene sandığa gitmek yerine denize veya pikniğe gitmeyi tercih etti. Seçim gününün de uzunca bir tatil sürecinin başlangıcına rast geldiği unutulmamalı; seçmen yurtiçi veya yurtdışı tatilini aksatmamayı seçti… Tatile denk gelmeyen, okulların açık, havaların da mülayim olduğu dönemlerdeki günlerde seçim yapmak seçmenin oy kullanmasına etkili olabilir. Bir de ve her seçimde olduğu gibi, oy kullanmayanlar arasında seçim günü eğitim, sağlık, iş gibi değişik nedenlerle yurtdışında bulunan seçmenler de vardır.
Eksilen bir Lefkoşa millet vekilliği için KKTC genelinde seçim yapmak da seçmenin katılımının düşük oranda kalmış olmasının önemli sebeplerinden biridir. Anayasa gereği yapılması kaçınılmazdı; masrafı ve zahmeti seçmen tarafında çok eleştirildi. Gelecekte bunun aynısının yaşanmaması için seçim yasasında gerekli değişikliği meclisin bir an önce yapmasında fayda var. Örneğin, sadece milletvekilinin eksildiği ilçede seçim yapılması veya milletvekili hangi partiden eksilmişse, önceki seçimde kaybedenlerden sıra başında olanın doğrudan milletvekili olması şeklinde değişiklikler düşünülebilir.
Önemli sayıda seçmen de sandığa gitmeyerek toplam siyasete siyasi bir mesaj vermek istedi… Memleketin çok ve derin sosyal ve ekonomik sorunlarının nedeni siyasettir; bu sorunlar çözülemiyorsa ve artıyorsa yöneten siyasetin yeterli kalitede, donanımda, beceride ve hatta niyette olmamasındandır. Yöneten siyaset geniş halk kitlelerinin değil, temsil ettiği zümre ve grupların ilgi ve çıkarlarına odaklı bir yönetişim uyguluyor; bir de Ankara hükümetinin talimatlarını yerine getirmeyi önemsiyor: Seçmen oy kullanmayarak, kullananlar da ana muhalefetin adayını destekleyerek bu mesajını açıkça vermiştir.
Bu arada, UBP içindeki muhalif grupların birbiriyle didişmesi de sinerji oluşmasına ve UBP’li seçmenlerinin sandığa gitmesine caydırıcı etken olmuştur. Bazı sol parti ve grupların seçimi boykot etmeleri de katılım oranının düşük olmasında payı vardır elbette… Ayrıca, Türkiye seçimlerinde KKTC’de yaşayan TC seçmenin açık ara fark ile Kılıçdaroğlu’na destek vermiş olması da Ankara hükümetinin tepkisine neden olmuş, KKTC’deki unsurlarının bu ara seçimde geleneksel olarak destekledikleri sağ siyaset partilerinin lehinde bir çalışma yapmasına ve TC kökenli seçmenin sandığa gitmesi yönünde etkilemesine izin vermemiştir.
Düşük katlım oranının demokratik temsiliyet açısında tartışmalara neden olması doğaldır; anayasa gereği yapılması zorunlu olan bir seçimin sonucu ise, katılım oranına bakılmaksızın geçerli bir temsiliyet sayılmaktadır. Aslında, ara seçim yerine bir yıllık süre içinde erken genel seçim yapılması kararı alınmış olsa idi ne böyle tartışmalar olacak ne de yurttaş toplam siyasete siyasi mesajlar vermek ihtiyacı duyacaktı. Erken genel seçimden kaçınılması da yöneten sağ siyaset partilerinin seçimlerde ağır yenilgi alacaklarını görmelerinden kaynaklanmıştır.
Ara seçimin sonucu hükümet partilerine geleceğe dair bir ipucudur. Ondan dolayıdır ki Başbakan Üstel kesin bir dille erken seçimi reddederek, 2027’ye kadar hükümette kalacağı iddiasında bulunmaktadır. Üstel, UBP içindeki muhalif gruplarına da kurultaya gitmeyeceğini söylemektedir. Kazanacağından emin olan, hele ki daha bir güç toplayacağı sonuçlar alacağından emin olan bir lider ne erken genel seçimden ne de kurultaydan kaçınır. Belli ki Üstel Ankara hükümeti desteğine güvenerek bu tutumları sergiliyor.
Peki ama 2024’de yerel seçimlere gidecek olan Türkiye’nin hükümet partisi KKTC’deki açık ara fark ile yenilgisinden Üstel’i arınmış mı sayacak ki onun ardında duracak?! KKTC hükümetinin üç partisinin lideri ile Ankara hükümetinin unsurlarının yaptığı görüşmelerde bu konular mutlaka gündem olmuştur; kokusu hafta başına çıkar… Görüşmelerinde üzerinde durdukları bir konunun da, “KKTC’de ne kadar uğraşmışsak uğraştık ama olmadı; TC seçimlerinde ve KKTC ara seçiminde ittifakımız ve dayanışmamız seçmenin olumsuz tepkisi ile malul olmuştur. TC yerel seçimlerine kadar Türkiye’de ve KKTC’de toparlanmamız gerek. Ankara’da yepyeni bir hükümet oluştu, KKTC’de de yepyeni bir hükümet oluşsun”. Ve bunun meali de Üstel’in Üstel’e açık mesajıdır: “Seninle tutmadı, sen yüzünden biz de tehlikedeyiz; sen git de başkası gelsin”.
Haftaya çok ilginç gelişmeler olacağı bellidir… Sami Özuslu “Bu ara seçim geleceğe dair bir işaret fişeğidir” diyordu; öyle oldu zahir…