Araştırılmayı bekleyen olası gömü yerleri...
HATIRLATMA... HATIRLATMA... HATIRLATMA...
Kayıplar Komitesi yetkililerine, okurlarımızın büyük yardımlarıyla ve şahitlerle birlikte göstermiş olduğumuz ancak zaman içerisinde yeterli kazı ya da araştırma yapılmamış yerlerden bir kısmını hatırlatma babında yeniden gündeme getirmek istiyoruz...
Bunlardan birisi Karpaz’da, Galatya gölünün içerisinde “Gancellinin içi” denen nokta – bu noktada kazı yapılmamış ancak daha ilerisinde kazı yürütülmüştü... Bu noktaya bazı “kayıplar”ın gömülmüş olduğu, bunların bir veya iki kişi oldukları yönünde duyumlar vardı. Bu konuyu bir kez daha hatırlatmak istiyoruz...
Bir diğer nokta, Galatya mezarlığının dışında yine duyumlarla ilgili – bu alana iki “kayıp” şahsın defnedilmiş olduğu yönünde yaygın söylentiler bulunmaktaydı ve bu noktayı da Kayıplar Komitesi’nin bazı araştırma görevlilerine göstermiştik. Bu alanda da herhangi bir kazı yapılmadı... Bunu da hatırlatmak istedik...
Yine bir diğer nokta ise, bizzat gömüyü yapan bir şahısla birlikte, Mağusa Boğazı’nda efgaliptoların altına kendisinin bir şahsı gömdüğünü anlattığı bir tanıklıkla ilgili. Kayıplar Komitesi’nin Kıbrıslıtürk ve Kıbrıslırum yetkililerine bu şahidimizle birlikte bu alanı bizzat göstermiştik – bir değil iki veya üç kez göstermiş olduğumuz bu yerde de herhangi bir çalışma yapılmadı henüz... Bu konuyu da hatırlatmak istedik..
BİR KİTAP...
“Birlikte gömülecek mezarı olmayanlar...”
Evrim KEPENEK
Farklı azınlıklık toplumlarından kadın ve erkeklerin öyküleri, "Kısmet tabii..." isimli kitaptan.
İki akademisyen Anna Maria Beylunioğlu ve Özgür Kaymak'ın birlikte kaleme aldığı "Kısmet tabii..." İstos Yayınları aracılığı ile okurla buluştu.
Tamamı farklı yaş grubu, etnisite ve inançtan 57 görüşmeciyle yapılan mülakatların yansıması olan kitap, öncelikli olarak karma evliliklerin anlamına ve temsiliyetine odaklanıyor.
Farklı inançlardan aşk
Farklı dini inanışlardan evliliklere odaklanan kitapta, bu evliliklerde özel ve kamusal alanın da iç içe olduğunu gösteriyor.
Kitap, 80'lerden itibaren farklı dini inanışlardaki evliliklerin birey, cemaat ve gündelik çatışmaları nasıl şekillendirdiğini anlamak açısından örnek bir çalışma.
Kitabın dokunduğu başka bir alan da kadınların karma evliliklerdeki "eşitlik" hallerinin erkeklerden daha başka bir düzlemde olması.
Anna Maria Beylunioğlu ve Özgür Kaymak'la söyleştik.
*** Bu kitabı yazma fikri nasıl oluştu? Ne kadar zaman çalıştınız?
Özgür Kaymak: Ben doktora tezimi İstanbul'un Rum, Yahudi ve Ermeni cemaatleri üzerine hazırlarken çıktığım saha yolculuğunda Anna Maria ile ortak bir dostumuz sayesinde tanıştım; 2014'ün sonlarıydı sanırım.
1 sene boyunca Anna ile birden fazla görüşme gerçekleştirdim; bu süreçte ikimiz de hem harıl harıl hazırladığımız doktora tezlerimiz hakkında sohbet ediyor, bilgi alışverişinde bulunuyorduk hem de beraber ileride neler üretebiliriz diye kafa yoruyorduk.
İkimizin de akademik ilgi alanlarında çok ortak kesen temalar vardı, bu da bizi çok besliyordu. Tez amaçlı başlayan bu görüşmeler uzun yıllar sürecek bir arkadaşlığın ve akademik birlikteliğin de başlangıcı oldu.
Ben doktora tezim sırasında karma evliliklerin cemaatler açısından son yıllarda sosyal bir fenomen haline geldiği bilgisini edinmiştim.
2018'de Anna ile beraber Antakyalı Rum Ortodoksların İstanbul'da kendilerini kimliklendirme süreci üzerine çalışırken aynı dine mensup Antakyalı Rumlar ile İstanbul Rumları arasında çok az evlilik olmasından da yola çıkarak bu konuya daha fazla eğilmeye karar verdik.
Anna da karma evlilik yapmıştı. Çok ilginç bir yolculuğa çıktığımızı o zamanlardan biliyorduk...
Anna Maria: Evet, ilk tanıştığımız zamanlardan beri bu konunun çalışılması gereken bir konu olduğunu biliyorduk. Röportajları yapmaya 2018 yılında başladık. Tabii buna paralel olarak literatürü taramaya ve güncel bilgileri takip etmeye başladık.
2019 Mart ayında kitabımızı bitirmiş, Ağustos ayında da basıma hazır hale getirmiştik. Ancak araya maalesef pandemi girdi ve basım süreci biraz uzadı. 24 Aralık'ta editörümüz Seçkin Erdi kitabımızı elimize ulaştırdığında bizim için hem Noel hem de yeni yıl hediyesi olmuştu...
*** "Sırtımda bir kambur var" bölümü dikkatimi çekti, tam olarak neyi kast ediyorsunuz bu kavramı kullanırken?
Anna Maria: Aslında bu ifade bize değil bir görüşmecimize ait. Yaptığı karma evliliği sırtındaki bir kambur olarak betimliyor, metaforik olarak.
Bu alıntının bulunduğu kitap bölümünde karma evliliğe bakışı, deneyimleri ve bu deneyimlerin kuşaklar boyunca nasıl dönüştüğünü anlatıyoruz aslında.
Burada çoğunlukla karma evlilik yapan bireylerin ailelerinden gördükleri tepki-direnç, cemaat çevresinden karşılaştıkları sosyal baskı ve bunların çiftler üzerinde yarattığı sıkışmışlık hissi seslendiriliyor.
Görüşmecimizin sarf ettiği "Sırtımda bir kambur" ifadesi aslında sadece birçok görüşmecimizin yer yer maruz kaldığı bir duyguyu değil aynı zamanda ailelerinin de hissiyatını çok güzel ortaya koyuyor.
Özgür Kaymak: Ben görüşmecimizin bu metaforik ifadesini biraz detaylandırayım o zaman.
70'li yaşlarındaki Rum kadın görüşmecinin babası 1964 Sürgünü'nde İstanbul'u, evini, ailesini terk edip Atina'ya göç etmek zorunda bırakılıyor. Aile açısından korkunç bir travma tabii.
Yaklaşık birkaç sene sonra görüşmecimiz bir Türk beyefendiye âşık oluyor, uzun yıllar ilişkilerini saklayarak devam ettiriyorlar.
Üst yaş grubu -biz kitapta bu yaş grubunu birinci kuşak olarak adlandırıyoruz- için karma evlilikler bir tabu idi. Bir Türk ile evlenmek hele ki bu kadar yoğun acıyı taze yaşamış bir Rum aile için kabul edilemez bir durumdu.
Müslümanla evliliğin doğuracağı asimilasyon tedirginliğinin, korkusunun ötesinde kendilerine bu acıyı yaşatmış bir milletten biriyle evlenmek o zamanlar ihanet olarak kabul görüyordu.
Kimi ailelerde evlatlıktan reddetmelere, uzun yıllar aile fertleriyle görüşülmediğine, küs kalındığına tanık olduk. Görüşmecimizin "kambur" ile ifade ettiği sanki kendi toplumuna ihanet etmiş olma ruh halini betimliyor.
*** Kitabı hazırlarken kimlerle görüştünüz? Ne gibi sorular sordunuz?
Anna Maria: 14 Ermeni, 19 Rum, 18 Yahudi, 2 de Bulgar Ortodoks ile görüştük. Bunun yanında 3 Müslüman görüşmecimiz oldu, eşleri Yahudi idi.
Eşi Süryani olan bir görüşmecimiz de evlendikten sonra din değiştirerek Hıristiyan olmuştu. Bununla beraber bir Yahudi ve bir de Bulgar Ortodoks grupla odak grup görüşmesi gerçekleştirdik.
Görüşmeci profilini kitapta grafiklerle de detaylandırdık. Görüşmecilerimizin içinde doğdukları, kök kimliklerini baz aldık; tüm kitap boyunca onların kendi dillerinden kendi kimlik-benlik algılarını yansıtmaya çalıştık.
Amacımız tüm azınlık cemaatleri açısından yaşanan karma evlilikleri anlamak olsa da örneklemimizde Rum, Yahudi ve Ermeni cemaatlerine odaklandık.
Derinlemesine yaptığımız görüşmelerde ailelerinin karma evliliklere yaklaşımını, bu bakış açısının kuşaklar bazında değişimini ve dönüşümünü, eşleri ile tanışma hikayelerini, evlilik hikayelerini (nerede evlendiler, dini nikah kıyılabildi mi gibi), birlikte yaşama pratiklerini yani dini bayramlar gibi özel günleri nasıl kutladıklarını ya da çocuk olduğu durumda çocuğa dini inanç pratiklerini, ritüelleri, gelenekleri aktarmada nasıl bir süreç yaşadıklarını, tüm bu süreçlerde aileleri ile yaşadıkları gerginlikleri, sosyal çatışmaları aşmada uyguladıkları stratejileri, bu stratejilerden biri olan din değiştirme pratiğini, eşler arasında nasıl bir ortaklık kurulduğunu, aile içindeki toplumsal cinsiyet rollerini, karma evliliğe ailelerin yaklaşımında kadın/erkeğe uygulanan farklı davranış kodlarını, öldükten sonra eşleri ile aynı mezarlığa gömül(e)meme durumu karşısında ne düşündüklerini sorduk. Sanıyorum her şeyi sorduk.
Özgür Kaymak: Evet, Anna Maria'nın da özetlediği gibi aslında ailelerinin, cemaat sosyal çevrelerinin, cemaat sivil yöneticilerinin ve din insanlarının karma ilişkilere, evliliklere yaklaşımını, bu algının zamanla nasıl bir dönüşüme uğradığını, ilişkilerinin başlangıcından bugüne değin evlilik serüvenlerini tüm veçheleriyle ele almaya gayret ettik.
Bu bağlamda gayrimüslim toplum üyeleri dışında bu üç cemaatin din insanları ve sivil yöneticileriyle de görüşmeler gerçekleştirdik.
Yukarıda bahsettiğimiz gibi bir kadın görüşmecimizin eşi Süryani ve kendisi Süryani Ortodoks Kilisesi'nde vaftiz oldu; bu bağlantı bizi Süryani cemaat yöneticilerinden de görüş almaya teşvik etti. Bunun da ayrıca çalışmamıza zenginlik kattığını düşünüyoruz.
Görüşmecilerimizin büyük çoğunluğu sosyo-ekonomik açıdan orta sınıf mensubu, 30-45 yaş arası kadın ve erkeklerden oluşuyor.
Bu bir akademik çalışma ve alanında ilklerden biri, dolayısıyla tabii ki eksiklerimiz, çalışmaya dahil edemediğimiz noktalar oldu, bunların da sonuç bölümünde özellikle altını çizdik.
*** Kuşaklar arası bir deneyim aktarımı gibi de oluyor aslında... Bunu gözleme şansınız da oldu. Ne söylemek istersiniz?
Özgür Kaymak: Yukarıda bahsettiğimiz gibi görüşmeci evrenimize mümkün olduğunca farklı yaş gruplarından cemaat üyelerini dahil etmeye çalıştık.
Büyük çoğunluğu 30'lu ve 40'lı yaşlarında.
Görüşmeler sırasında kendi ailelerinde karma evlilik olup olmadığına, ergenlik dönemlerinden itibaren ebeveynlerinin bu tip ilişkilere bakış açısına, deneyimlerine, kendi cemaat çevrelerinden arkadaşlarının tecrübelerine dair de hikayeler dinleme şansına sahip olduk.
Bu da bize kuşaklar arasında karma evliliklere dönük algıdaki değişime yönelik bir karşılaştırma yapmak için faydalı araçlar sundu.
Çalışmamızda gayrimüslim ailelerin büyük çoğunluğunda, genelleme yapmak tabii ki mümkün ve doğru değil.
1964 gibi geçmişin travmatik yüklerinin, aile ve cemaat kolektif belleklerindeki ağır anıların yanı sıra din temelli kaygıların, asimilasyon tedirginliğinin, azınlık kültürlerinin kaybından duydukları çekince ve korkunun bu tip evliliklere duvar örülmesinin ardındaki başat sebepleri oluşturduğunu tespit ettik.
Kimi ailelerde bu çekinceler, istememe hali aile içinde veya yakın çevrelerinde yaşanmış olan olumsuz örnekler referans verilerek açıkça sözlü dile getirilirken birçoğunda alttan alta sızdırılan bir bilgi haline geliyor.
Birçok görüşmecimiz ev içinde açıkça söylenmese de karma evliliklerin asla hoş karşılanmayacağına, sorunlar doğuracağına dair bir bilgiye zamanla içsel olarak sahip olduklarını aktardılar.
Özgür Kaymak: Öncelikle bizim çalışmamız kapsamında din değiştirmenin hangi amaçlarla gerçekleştiğinden bahsedelim. Önemli bir tespit olduğunu düşünüyoruz bunun. 9 görüşmeci evlilikten önce din değiştirerek eşlerinin dinine geçmişlerdir.
Bu hassas kararı vermelerinin ardındaki temel sebepler şunlardır: Evliliği mümkün kılmak, eşini/ailesini mutlu etmek, içsel/spiritüel yolculukları, çocuk için, evliliğe giden süreci daha huzurlu yaşayabilmek adına. Bu 9 görüşmeciden 8'i kadındır.
Dünyada karma evlilikleri ele aldığımız literatür bölümünde de vurgulandığı üzere kadınlar erkeklerden daha fazla oranda din değiştiriyor.
Bunun nedenlerine dair daha derin bir okuma yapmak için feminist epistemolojiyle yapılan çalışmalara bakmamız gerekli. 8 görüşmeci tamamen pragmatik sebeplerle bu kararı almış ve uygulamışlar.
Birçoğunun eşinin (erkek) ailesinden bu talep sessiz bir biçimde dile getirilmiş.
Bir nevi çiftler üzerinde sembolik bir baskı uygulandığından bahsetmek mümkün. Birebir gündelik hayatlarında pratik etmeseler, içselleştirmeseler de verilmesi kolay bir karar değil bu.
Çünkü bireyin dışında evlilik mevzu bahis olunca aileyi ilgilendiren esas mevzu haline geliyor.
*** Bu evliliklere devletin bakışı nasıl? Ya da şöyle sorayım devletin bakışı bu evliliklere somut olarak nasıl yansıyor?
Anna Maria: Bu tip evliliklere bakış açısı en çok mezarlık meselesi konuşulmaya başlayınca ortaya çıkıyor. Devlet bu evlilikleri görmezden geliyor sanıyorum. Çünkü bu çiftlerin beraber gömülecekleri bir mezarlık yok.
Seküler olması gereken belediye mezarlıkları Müslümanlara ayrılmış durumda ya da aynı mezarlığın içinde Müslüman olmayan bireylere ayrılmış ayrı bir yer var.
Anlayacağınız yan yana gömülebilmeleri birkaç yaşanmış istisna dışında henüz pek mümkün gözükmüyor.
(BİANET.ORG – Evrim KEPENEK – 23.1.2021)