Arda…
Arda Erkan, 2 Mart 1989 tarihinde hayata merhaba demişti…
Anne ve babasının bir tanesiydi…
Hiç kimse için kötü düşünmeyen, cana yakın bir yapısı vardı, çevresi onu böyle anlatıyor…
Okulunda oldukça başarılı ve zeki bir çocuktu.
7 Temmuz 2015 tarihinde kara haberin gelmesiyle her şey altüst oldu.
Aile ve toplumu derinden yaralayan bu haber şok etkisi yarattı.
Göçmenköy’de arabasının içinde ölü olarak bırakılan Arda’yı ölüme götüren anlarda neler yaşanmıştı?
Bu sır perdesi yıllar süren mahkeme sonucunda da aydınlanamadı.
Temmuz 2018’de mahkeme dosyayı polise iade etti!
Mahkeme üstelik bu iadeyi yaparken “şüphelere” de dikkat çekti!
Mahkeme özetle “Kasıt, ihmal veya kusur var…” dedi.
Daha öncelerde de var olan şüpheler yeniden uyandı, Arda cinayete mi kurban gitmişti?
***
Duruşma sürecinde bazı ifadeler alındı ama hiçbir tutuklama yapılmadı.
O gece olay yerinde olan kişilerin ifadesi ardından hiçbir ipucuna ulaşamadı polis… Ya da ulaşmadı…
O sıralarda, saklanan, Arda’ya ait cep telefonu henüz bulunamamıştı...
Aile “Türkiye’ye gönderildiği haber verilen doku örnekleri aslında gönderilmemişti” diye iddia ediyor…
“Anne ve Baba olarak oğlumuzu morgda gördük. Vücudunun çeşitli yerlerinde çok ciddi darp izleri vardı. Şüpheli bir ölüm olduğunu ve uğradığı bir şiddet sonucu ölmüş olabileceğini ilk günden babası olarak söylemek zorunda kaldım” diye konuşuyor Arda Erkan’ın babası Mustafa Erkan…
Polisin “krize girdiği için bu hale geldi” demesinin ardından, polis soruşturmasını tatmin edici bulmayan babası “Birileri korumaya mı alındı?” sorusunu sormuştu o günlerde…
Kamuoyunda büyük yankı uyandıran Arda’nın “şüpheli ölümü” ardından baskınla 5 kişi yakalandı.
Yakalananlar ‘kanunsuz uyuşturucu madde tasarrufu’ suçundan mahkemeye çıkarıldılar.
Kamuoyunda ‘Arda Erkan Davası’ olarak bilinen davada 5 sanığa toplam 9 yıl 10 ay hapis verildi.
Dava 10 Haziran 2016’da tamamlanmıştı.
Bu dava Arda Erkan’ın ölümü ile ilgili değil uyuşturucu suçuyla ilgili idi…
Bu dava cinayet soruşturmasına hiç dönüşmedi…
“Uyuşturucu davası” olarak başladı ve uyuşturucu davası olarak bitti.
Daha sonra polis veya savcılık tarafından Arda’nın ölümüne ilişkin hiçbir dava dosyalanmadı.
Ve Arda’nın ailesi, 21 Haziran 2016 tarihinde Adli Ölüm Tahkikatı’nı başlattı. Bu olayla ülkemiz için bir milat olan Arda, uyuşturucu konusunun yüksek sesle konuşulmasını sağlandı...
Hem bu dava, hem de Arda’nın ölümüne ilişkin şüpheli süreçte yaşananlar uyuşturucu ile mücadeleye ivme kazandırarak bir ‘sembol olay’ oldu.
***
Peki esas soru! Arda neden ölmüştü?
Dr. Burhan Nalbantoğlu Devlet Hastanesi, Adli Tıp Uzmanı yani otopsi yapan doktor İdris Deniz bazı tespitler yapmıştı.
Dr. İdris Deniz, Arda’nın ölümünü ‘Sentetik Cannabinoit’lere bağlamıştı...
Yani İdris Deniz’e göre Arda uyuşturucu etkisiyle yaşama veda etmişti!
Peki ona uyuşturucuyu verenler? Onu orada bırakanlar? Vücudundaki izler? Hala büyük bir şüphe!
“Kişinin ölümünün tüm veriler değerlendirildiğinde SK’lerin neden olduğu solunum ve dolaşım yetmezliği neticesinde meydana gelmiş olabileceğinin kabulünü gerektiğini” 11/09/2015 tarihli ek otopsi raporu ile bildirir.
Aile bu açıklamayı yeterli ve tatmin edici bulmayınca kendi çabalarıyla kendi inandıkları gerçeği ortaya koymaya çalışırlar. İstanbul Tıp Fakültesi-Adli Tıp uzmanlığına başvurur ve Prof. Dr. Nevzat Alkan Başkanlığındaki ekip verilen raporun tekrar mütalaasını yaparak kendilerince “gerçek ölüm sebebini” ortaya koyar. Sonralarda ise bu rapor mahkeme tarafından “itibar edilmesi gereken rapor” olarak yorumlanacaktır.
***
İstanbul Üniversitesi, İstanbul Tıp Fakültesi, Adli Tıp Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Nevzat Alkan, Arda Erkan’ın ölümü hakkında bilimsel mütalaasını AÖT duruşmasında KKTC mahkemesine sunmuştu…
Bu raporla birlikte mahkeme seyri değişmiş oldu.
Çünkü rapor, Arda’nın ölümünün “Başkaları tarafından tatbik edilecek bir travmaya direnç gösterme gücünün zaafa uğradığı bir durumda göğsüne bastırılması, sıkıştırılması ve boynunun da sıkılması sureti ile oluşmuş olduğu ” kanaatini belirtiyordu.
Ayrıca raporda, ölüm olayının nasıl meydana geldiğinin aydınlatılması maksadı ile tanık ve şüphelilerin ifadeleri incelendiğinde, gerek kişilerin verdikleri ilk ifadeler ile ek ifadeleri arasında, gerekse de ifade veren kişiler kendi aralarında olay örgüsü ve olayın detayları bakımından çok sayıda çelişkinin bulunduğunun anlaşıldığına da dikkat çekiliyordu…
Zaten o dönemin Kıdemli Yargıcı Tacan Reynar da “Emare 18” olarak sunulan ve oldukça detaylı şekilde hazırlanan Prof. Dr. Nevzat Alkan’ın bilimsel raporuna dikkat çekiyordu.
Reynar, raporun sonuç kısmında ölümün hemen ardından yapılan toksikolojik (zehir bilim) incelemede vücutta bulunan uyutucu uyuşturucu maddenin düzeyinin yeterince analiz edilmediğini, bu hususun bir eksiklik olduğunu belirttiğini söylüyordu.
Reynar, ayrıca raporda vücutta alkol tespit edildiğini ancak alkol düzeyinin ölüm yaratacak seviyede olmadığını, yine tespit edilen Extacy ve Bonzai kan ve doku seviyelerinin belirlenmemiş olduğunu dolayısıyla ölüme etkisinin başka mümkünü yok ise bağımsız olarak etkili olabileceğini kaydetmişti.
Reynar, vücuttaki lezyonların yerleşim yerinin, özellikle boyun ve iç muayenesinde tespit edilen lezyonların dikkate alındığında, Arda Erkan’ın ölümünün alkol ve uyuşturucu, uyarıcı maddenin tesiri altında ve dolayısıyla başkaları tarafından tatbik edilecek bir travmaya direnç gösterme gücünün zaafa uğradığı bir durumda göğsünden bastırılması, sıkıştırılması ve boynun sıkılmasıyla olabileceği yönünde bulgulara ulaşıldığını anımsatmıştı.
Tacan Reynar, “dosyadaki otopsi raporları, bilirkişi tarafından incelendiğinde emare 18’de belirtildiğini gibi; gerek alkol oranı öldürücü olduğuna dair bir bulguya rastlanmamış olması, gerek uyutucu uyuşturucu Extacy ve Bonzai oranının tespit edilmemiş olması, gerekse boyunda bulunan lezyonları açıklayacak herhangi bir bulguya rastlanmamış olması ve bu durumun otopsi raporunda şüpheli olarak gösterildiği gibi emare 18’i, diğer iki rapora nazaran daha itibar edilir bulurum” diyordu.
Yani mahkeme ölümü şüpheli bulan raporu “DAHA İTİBAR EDİLİR” bulmuştu.
***
Dosya, emarelerle birlikte, ileri tahkikat için polise tekrar iade edildi.
Arda’nın ölümünün 3’üncü yılında aile şunları söylüyordu:
“Şimdi soruyorum ilgili mercilere oğlumuzun ölümü faili meçhul mu kalacak? Yoksa kararda da belirtildiği gibi oğlumuzun ölümüne uyuşturucu değil de başkalarının sebebiyet vermesi kuvvetle muhtemel olduğundan ilgili merciler bu durumda ne yapacak? Çözülemedi deyip dosyamızın raflarda tozlanmasına mı seyirci kalacaklar? Onu bizden koparanlar, genç yaşta aramızdan gitmesine sebep olan veya olanların özellikle o gece beraber olduğu kişilerden yola çıkarak suçlu veya suçluların bulunması için ne yapılacak? ...”
Yaşam hakkı hem Anayasa hem Avrupa insan hakları sözleşmesi gereğince devlet tarafından korunması gereken bir haktır!
Yaşam hakkı sadece, kişilerin hayatlarını kaybetmesinin önlenmesi değil, şüpheli ölümlerin nasıl gerçekleştiğinin de etkin bir şekilde soruşturmasını da kapsar!
27 Haziran 2018 tarihinde Kıdemli Yargıç Tacan Reynar tarafından okunan adli ölüm tahkikatı neticesinde etkin bir soruşturma yapılmadığı ortaya çıkmıştır!
Yani başta yapılması gerekenler, yıllar sonra tekrar etkin bir şekilde başlatıp tamamlayabilecek mi?
Arda’nın ölümü tek başına anne ve babanın sorunu değildir!
Arda, ölümü ile ülkemizin kanayan yarasına işaret ediyor...
Hepimizin sorunu olduğuna dikkat çekiyor.
Arda’nın ölümü bu ülkede çözülmesi gereken sorunların olduğuna dikkat çeken sembol bir olaydır…
Ve hala şüphelidir! Hala aydınlatılmamıştır!
7 Temmuz…
2 gün sonra ölüm yıldönümü Arda’nın.
O güzel gözleriyle pırıl pırıl bakan Arda, yaşasaydı 30 yaşında olacaktı…
Yaşamasına olanak vermeyen bu devlet, en azından “neden öldüğünü” söyleyebilmeli…