Arınma...
Arınma deyince akla ilk gelen kelime huzurdur sanırım. Sonra yeşil, yemyeşil bir büyü...
Ya da masmavi...
Sakinlik, sükûnet...
Kendine dönme...
Bu aralar haftanın üç günü golftayım. Cumartesi, Pazar ve yarım Çarşamba’yı da alıyorum. Yemyeşil sahalar, afyon gibi bir şey... Farklı bir uçuş sağlıyor ruhuma…
Dile kolay tam yedi yıl sahaya hiç uğramamışım.
Sekreterimiz Emel hatırlattı: ‘’Hatırlar mısınız Filiz Hanım, Diş Tabipleri Odası Başkanlığı’nı bırakmaya karar verdiğiniz zaman da kendinizi golfa vermiştiniz...’’ Nasıl hatırlamam?..
Çok yorucu ve yıpratıcı bir dönemdi.
‘’Üç yüz bin nüfusla ülkede Diş Hekimliği Fakültesi olmaz...’’ demiştik ve bir anda “vatan haini” ilan edilmiştik.
Ve daha neler…
Biz bu ülkede bilime karşıydık… Pastamızın bölünmesini istemiyorduk… Hem bu fakülte Kuzey Kıbrıs’a Diş Hekimi yetiştirmeyecekti… Diş Tabipleri Odası ne karışırdı ki Diş Hekimliği Fakültesi açılmasına?.. Üniversiteler, fakülteler bu ülkede ekonomik girdinin garantisidir. Bu ülkede bilim= paradır.
Var mı buna karşı çıkacak bir babayiğit? Elbette yoktur.
Ben Oda Başkanlığı’nı bıraktıktan sonra sevgili, yüreklerimizin dinmeyen acısı rahmetli Dr. Dt. İzgü Beyar da anlatmaya çalıştı. ‘’Bilime terstir. Yapmayın etmeyin...’’ dedi. Dinletemedi. Dinletemedik.
Sonuç mu? Diş çekmeden mezun olan birçok Diş Hekimi, Yrd. Doçentlerin, doktoralı diş hekimlerinin eğitim verdiği Diş Hekimliği bölümleri ve tüm bunlardan ders alınmazmış gibi Güzelyurt’a bir Diş Hekimliği Fakültesi daha... Hoca yok… Olmasın... Uzmanlardan öğretim kadrosu kurulmaya çalışılıyor.
DEJENERASYON…
Peki ama tek gücü yüreği olan, minicik meslek örgütleri, tıpkı Diş Tabipleri Odası, Kıbrıs Türk Tabipleri Birliği, Mimar Mühendisler Odası, Baro, öğretmen sendikaları gibi örgütler bu kötü gidişatı görüyor ve yüreği parçalanırcasına çığlıklarını yükseltiyor da, bu ülkenin yüksek öğreniminden sorumlu, bu iş için maaş alan insanlardan oluşan YÖDAK neden hiç sesini çıkarmıyor? Cumhurbaşkanlığı, siyasiler ve meclis neden ortaya güçlü bir irade koyamıyor?
Son yıllarda bizler için hep ciddi bir dejenerasyonun içinde olduğumuz, ülkemize sahip çıkamadığımız öne sürülüyor ve aidiyetimiz sorgulanıyor. Sohbetlerde, yazılarda ve sentezlerde konu hep bir çaresizlik... Başaramamanın altındaki duygu ezilmişlik/eziklik...
Geçen hafta Sevgili Cenk çok okunan bir köşe yazısında ‘’Pis, görgüsüz, kibirli, kendini beğenmiş, sorumsuz insanlar haline geldik’’ demişti. Ve sonraki bir yazısında da ‘’Şaşırdım, üzerine alan çıkmadı!’’ dedi.
Peki ama sorarım size: ‘’Bu ülkede beş yüz bin insan yaşıyorsa bunların kaçı Kıbrıslıtürk? Seksen bin mi? Yoksa elli bin mi?’’
Ülkemizde sadece seksen bin öğrenci olduğunu resmi otoriteler söylüyor. Ki bu seksen binin kaçının gerçek öğrenci olduğu da büyük tartışma konusudur. Geri kalan nüfus dağılımını ne kadar karmaşık ve kontrolsüz olduğunu sanırım buradan yazmaya gerek yok.
ÜLKENİN EN BÜYÜK SORUNU…
Peki ama, tüm bu ülkeyi kirleten o seksen bin tane Kıbrıslıtürk mü? 2014 yılında yaptığımız ‘Let’s Do It’ etkinliğinde on binden fazla insan sokağa çıkmış ve çöp toplamıştı. Sizce bu ülkeyi yeniden kirletenler, genel temizlik için sokağa gönüllü çıkan bu insanlar mıdır? Bence bu ülkeyi her anlamda kirleten çok büyük bir çoğunluk Kıbrıslıtürkler değildir. Bu ülkeye bir şekilde sonradan gelen, bizim yönetmeyi başaramadığımız, kendini asla bu topraklara ait hissetmeyenlerdir.
Ülkemizdeki en büyük sorun yöneticilerimizin erk olamamasıdır. Dışardan gelenleri yönetememesidir. Ülkemiz yararına içte ve dışta milli bir ortak politikamızın olmamasıdır. Kırmızı çizgilerimizin yokluğudur. Popülizm ve kendi çıkarları uğruna bu ülkeyi üniversiteler çöplüğü, kumarhaneler, gece kulüpleri ve mafyanın cenneti haline getirenlerdir. Bu ülkenin yönetim kadrolarında yer alanlardır. Hedefi doğru saptamak ve bu ülkede son kalan birkaç iyi yüreğe sahip çıkmak zorundayız. Bir avuç Kıbrıslıtürk kâh el ele, kâh orada burada savrularak ülkemize sahip çıkmaya çalışıyor. Birbirimize olan sevgi ve saygımız, işbirliğimiz gelinen noktada çok önemlidir.
Ben bu aralar arınma turlarındayım.
Nasıl mı?
Yemyeşil sahalarda bir minik beyaz topun peşinde...