‘Arka Sokaklar’da İşkence
Hamileliğimde yaşadığım birtakım sorunlar nedeniyle 9 aylık bu sürecin 3 ayını hastane odasında geçirmiştim.
Yataktan kımıldayamıyorsanız, haliyle yapabileceğiniz şeyler çok sınırlıdır.
Uyumak, kitap okumak, bilgisayarda vakit geçirmek, ziyarete gelenlerle sohbet etmek ve televizyon seyretmek...
Alternatifleriniz üç aşağı beş yukarı bu kadar.
Hastane televizyonunun düzgün ‘çektikleri’, birkaç Türkiye kanalı...
Bu kanalların öğleden sonra kuşakları da genellikle evlilik programlarınca işgal edilmiş olduğundan, o saatlerde televizyon alternatifini kullanacaksam tek şansım, her gün yayınlanmakta olan ‘Arka Sokaklar’ adlı polisiye diziydi.
Bu vesileyle dizinin geriye dönük pek çok bölümünü izlemiştim.
İnternette yaptığım kısa araştırma sonucunda öğrenmiş bulunuyorum ki dizi hâlâ yayınlanıyor.
Kanal D’de tam 8’inci sezonunda olan dizi 330’dan fazla bölümle izleyiciyle buluşmuş, haftanın farklı gün ve saatlerinde sürekli eski bölümlerin tekrarları yayınlanıyor ve kim bilir kaç sezon daha devam edecek!
Yani belli ki çok tutunmuş, izlenme oranları belli ki çok yüksek ki 2006 yılından bu yana kesintisiz olarak yayında.
Oldukça popüler olan bu dizinin ana teması, izleyenleriniz biliyordur, ‘iyilerin dostu, kötülerin korkulu rüyası kahraman Türk polisi’!
İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nde görev yapan polisiye bir ekibin, suçluları yakalarken başından geçenlerin anlatıldığı bu dizide bana göre en dikkat çekici şey, ‘bizim kahraman polislerin’ sorgu sırasında şüpheliyi konuşturmak için zaman zaman (!) şiddete başvurmak zorunda (!) kalmaları.
Dizinin senaryosu gereği dayak, kötüleri ve kötülükleri ortaya çıkarıp iyileri kurtarmak adına gerekli ve son derece normal, sıradan bir yöntem.
***
Uluslararası Af Örgütü’nün basına da yansıyan 2014 İşkence Raporu, poliste işkencenin çok yaygın bir uygulama şeklinde devam ettiğini ortaya koyuyor.
İşkenceye Karşı BM Sözleşmesi’nin 30’uncu yıldönümü çerçevesinde Uluslararası Af Örgütü (Amnesty International) tarafından başlatılan ‘İşkenceyi Durdurun’ konulu kampanya kapsamında, ‘2014’te İşkence; 30 Yıldır Tutulmayan Sözler’ başlıklı bir araştırma yayınlandı.
13 Mayıs tarihinde yayınlanan 47 sayfalık bu araştırmanın sonuçlarına göre son 5 yıldır en az 141 ülkede işkence sürüyor.
1984 tarihli sözleşmeye taraf olan 155 ülkenin yarısında işkencenin sürdüğüne dikkat çekilen araştırmaya göre en sık başvurulan işkence yöntemi ise dayak.
İşkence, devletlerin kendi koydukları yasaların hilafına yine çoğunlukla devlet eliyle sürdürülürken, bu insan hakları ihlaline imza atan polislerin yargıç karşısına çıkarılmayarak korunuyor olması da özellikle karakollarda işkenceyi normalleştiriyor ve çoğunlukla ‘gerekli’ olduğu düşünülen bir prosedüre dönüştürüyor.
Uluslararası Af Örgütü’nün Aralık 2013-Nisan 2014 tarihleri arasında 21 ülke genelinde 21 bin kişiyle telefon aracılığıyla yaptırdığı kamuoyu araştırmasının bana göre en çarpıcı sonuçlarından biri de insanların %32’sinin, bilgi toplamak amacıyla işkence yöntemlerine başvurulmasını normal karşılaması.
Ve örneğin Türkiye’de de işkence bugün, hatırı sayılır bir nüfus oranınca normal bir prosedür olarak algılanıyorsa, ‘Arka Sokaklar’ gibi dizilerin bunda büyük etkisi var.
İşkence ‘kültürü’ de tıpkı diğer pek çok konuda olduğu gibi benzeri şekillerde bize aşılanıyor, öğretiliyor.
Ve toplumsal sorumluluk bilinciyle yürütülmesi gereken yayıncılık işi, bu sorumluluktan tamamen uzak bir biçimde, en temel insan hakkı ihlallerini toplum indinde normalleştiriyor, bu ihlallerin sürdürülmesi için müthiş bir zemin yaratıyor.