Atanmış başbakan Üstel beraberinde koalisyon ortakları ile Ankara’ya gitti. Ankara’da üst düzeyde ağırlanan Üstel, Erdoğan, Şahin ve Fuat Oktay ile görüştü.

Bu görüşmelerde neler konuşulduğu, ne gibi taleplerle gidildiği, nelerin karşılandığı ya da karşılanacağı henüz bilinmiyor. Ankara’daki iktidarın  

Üstel adaya döndükten sonra kameralar karşısında müjdeler vermeye özen gösterdi. Türkiye’nin KKTC’ye 4 milyar 250 milyon TL katkı yapacağını birkaç kez tekrarladı. Duyan da parayı alıp geldiğini zannetti. Halbuki bu rakam Faiz beyin imzaladığı ekonomik protokolde yazılıdır.

Şu ana kadar bu paranın kredi kaleminden sadece 560 milyon TL Aksaya ödenmiş, hesaba da Dolar olarak yazılmıştır. Aksaya 560 milyon TL daha verilecek ve o da hesaba dolar olarak kaydedilecektir.

Halbuki aynı protokolde “Milli para olan Türk Lirasının ve milli ödeme sistemlerinin kullanılması yaygınlaştırılacak, döviz kullanımı azaltılacak” deniyor.

Bir başka önemli konu da Türkiye’den yapılan ithalatın TL cinsinden değil de döviz cinsinden yapılması konusudur. Yıllardır bu konu KKTC tarafından gündeme getirildiği halde TC tarafından dikkate alınmamakta, kayda değer bulunmamaktadır.

Bu ülkenin pahalı olmasının ve bu nedenle bütün sektörlerin rekabet gücünü kaybetmesinin nedenlerinin başında kullandığımız paranın istikrarsız olması, başka paralar karşısında sürekli değer kaybetmesi geliyor.

Siz KKTC maliyesi adına kendi şirketinize TL cinsinden aktardığınız parayı hesaba dolar olarak yazacaksınız ama bizden ödemelerimizde TL kullanmamızı isteyeceksiniz. Bunu eleştirenleri de “ihanet ve gaflet içinde olmakla” dahası “art niyetli” olarak niteleyeceksiniz.

Kusura bakmayın sayın Oktay Kıbrıs Türkü bu nitelemeleri hak edecek hiçbir şey yapmadı. Unutmayın bugün Doğu Akdeniz’de hak iddia ediyorsanız bunu Kıbrıs Türk halkının yıllardır bu topraklardaki direnişine borçlusunuz.

***

KKTC’de hiç kimse kendi ayakları üzerinde duran, kendi kendine yeten bir ülke yaratma istemine karşı çıkmaz. Kimse KKTC’nin bugünkü dilenci pozisyonundan mutlu değil.

Kimse KKTC demokrasisinin getirildiği “işe yaramaz” durumundan mutlu değil.

Kimse bu ülke seçimlerinin ciddiye alınmaması, koltuklara seçilenlerin değil, müdahale ile seçtirilenlerin, ya da atananların oturmasından mutlu değil.

Bu ülke insanı bir galbur samanı iki eşeğe pay edemeyecek kadar beceriksiz değil.

Bu ülke insanı aptal yerine konulmaktan hiç ama hiç hoşlanmaz.

***

Gelinen noktada her şey bir yana asıl sorgulanması gereken TC-KKTC ilişki biçimidir.

Bu ilişki biçimi Kıbrıs Türkünü yok oluşa sürüklüyor. Kıbrıs Türk kimliğini ortadan kaldırmaya, Kıbrıs Türk kültürünü, gelenek ve göreneklerini unutturmaya dönüktür.

Asıl sorgulanması gereken Kıbrıs Türkünün, başında bulunan “Kıbrıslılığı” unutturma çabalarıdır.

Bu ülkeyi Türkiye’nin bir parçası, burada yaşayan insanları da Türk ulusunun bir parçası olarak görmek isteyenler olabilir. Ama Kıbrıs Türk halkı böyle düşünmüyor.

Demokrasilerde herkes sizin düşündüğünüz gibi düşünmek mecburiyetinde değildir.