ARTIK RESMEN ‘YAŞLI’YIM
Bir Semiramis Pekkan şarkısı eşliğinde nostalji yapıyorum bugün…
“Bana yalan söylediler
Bana yalan söylediler
Kaderden bahsetmediler…”
1970’li yıllarda yabancı bir eserden alınmış melodi hoş. Sözler kaderci. Felsefeme pek uygun değil. Lakin moduma uygun.
Şarkının Türkçe versiyonuna yazılmış sözleri şu şekilde değiştiriyorum kendi ruh halime göre:
“Bana yalan söylediler
Bana yalan söylediler
KKTC gerçeğinden bahsetmediler”
Doğru değil tabii bu. ‘KKTC gerçeği’ni biliyoruz hepimiz. Her haliyle ‘yalan’ gibi bir durumu var.
Mesela özel sektör çalışanları için KKTC devleti varmış gibidir. Ama aslında yoktur.
Çalışırken de öyledir.
Emeklilikte de öyledir.
Özel sektörde çalışan da, sigortadan emekli olan da kendisine ‘birinci sınıf vatandaş’ muamelesi yapılmadığını hisseder.
* * *
Bu his bende de var. Hele bugün çok daha fazla…
1968’de Leymosun’da başlayan hayatımın 52’nci sene-i devriyesinde ve arada askerlik ve bazen işsizlik nedeniyle kesilse de 1992’de başladığım çalışma yaşamımda sosyal sigortalara ‘9 bin gün prim ödeme şartı’nı yerine getirmiş olmam münasebetiyle devletimiz bugünden geçerli olmak üzere beni resmen ‘yaşlı’ ilan etmiş bulunuyor.
Aslında bu konuda benim de kabahatim var, zira gidip başvuru yaptım. ‘Emeklilik hakkı’ kazanmak için gerekli evrakları verip, formu imzaladım.
Aslında bunu yaparken ‘14 Ağustos 2020 tarihi itibarıyla emekli’ olacağımı ve emekli maaşı alacağımı sanıyordum. Oysa devletimizin terminolojisinde bunun adı ‘yaşlılık aylığı’ymış!
Dünya Sağlık Örgütü 65’e kadar herkesin ‘genç’ sayıldığını söylemişti oysa. KKTC’de ise 50 yaşında insanlar ‘yaşlı’ sayılıyormuş meğer!..
* * *
Bir yönüyle doğru ama bu… Kıbrıs’ta 70 seneye yaklaşan belirsizlik ortamı, savaş, göçler, bitmek bilmez travmalar, ekonomik ve sosyal sorunlar nedeniyle, daha huzurlu ülkelerde yaşayanlara nazaran hızlı yaşlanıyor olabiliriz. Herhalde bu sebepten ötürü ‘yaşlılık aylığı’ deniliyor bizde buna.
Ama mesele adı değil zaten. Asıl sorun miktarı…
Ülke koşullarının aynasıdır aslında sosyal sigortalıya reva görülen. Devlet “Yüksek prim yatırırsan yüksek yaşlılık aylığı veririm” deyip ellerini yıkıyor. Sanki bu ülkenin sosyal ve ekonomik koşullarını bizzat kendisi yaratmamış gibi…
Ve sanki Sosyal Sigortalar Yasası’nda çalışanların aleyhine yapılan, gerek yaşı yükselten, gerekse son ‘7 yılın en iyi 4 primi’ esasını kaldırıp, sisteme geçmişte girenleri kontrpiyede bırakan yine kendisi değilmiş gibi…
* * *
Her neyse…
KKTC budur ve onu olduğu gibi kabullendik zaten.
Yapacak bir şey yok.
Siz de beni bugünden itibaren ‘yaşlı’ kabul edin lütfen.
Devletimiz öyle istedi çünkü.
Vereceği ‘emekli aylığı’ ile ‘gül gibi’ geçinmek mümkün olamayacağından, ‘gerçek emekli’lik başka bir bahara kaldı tabii…
Bu durumda kendi kendime ‘hayırlısı olsun’ mu yoksa ‘geçmiş olsun’ mu desem, bilemedim.
Devletimize zeval gelmesin de…
Lakin bizi bu yaşta ‘yaşlı’ ilan eden ve öyle hissettiren a-sosyal devlete inat, ‘yaş 52, yolun yarısıdır’ diyorum.
Ve ‘ikinci yarı’ çok daha farklı olacak.
Keyif benim değil mi?