Arz Eden mi, Talep Eden mi Daha Önemli?
Dünyayı saran koronavirüs salgını ülkemiz için hala çok ciddi bir risk oluşturmaya devam ediyor. Salgının büyümemesi adına iş yeri kapatma, sokağa çıkmama gibi alınan ciddi önlemler genişletilerek bir ayı aşkın bir süredir hala yürürlükte. Gelinen aşamada görülüyor ki, alınan önlemler bir süre daha devam etmesi kaçınılmaz gibi. Tabii ki bu sürecin ne kadar sürmesi gerektiği, sağlık alanında çalışan uzmanların vereceği bir karar. Ancak ülkemiz ekonomisini yönetenlerin de, bu süreçte iktisadi gerilemeyi en düşük seviyede tutabilme adına gerekli önlemleri alması ve gerekli destek programlarını ortaya koyup uzlaşı içerisinde uygulamaya geçirmesi gerekmekte idi. Bu bağlamda iş insanlarının ve hane halkının beklentileri hala daha tatmin edilmiş değildir. İçerisinden geçmekte olduğumuz zor süreçte, ekonomik sonuçların ne olabileceği ve bu sonuçlarla nasıl baş edilmesi gerektiği konusunda, ekonomiyi yönetenlerin uygulamaya çalıştığı tedbirlerden, çok yetersiz kalındığı görülmektedir.
Öncelikle bilinmesi gerekir ki, koronavirüsle mücadele çerçevesinde, büyük ölçüde durdurulmuş olan ekonomik faaliyetlerin sonucu olarak çalışma ve gelir düzenleri gerek işveren gerekse çalışan açısından bozulmuştur. Özel sektör çalışanlarının gelirlerinde ve özellikle esnaf niteliğindeki mikro ve küçük işletmelerin, genel olarak ise tüm işletmelerin gelirlerinde kayıplar söz konusudur. Ülkemizde mal arzı ciddi şekilde daralmış, aynı zamanda mal talebi de gelir kayıplarından dolayı ciddi şekilde azalmıştır.
Yakın bir gelecekte ekonomik faaliyetler tekrardan başlayacaktır şüphesiz. Ancak ekonomik faaliyetlerin başladığı gün, çalışma düzeni bozulmuş, işletmelerin üretim kapasitesi ve geliri büyük ölçüde azalmış olarak karşımıza çıkacak. Hane halkının ise çok daha az bir talep kapasitesiyle karşılaşacağız. İçerisinden geçmekte olduğumuz krizi belki de daha öncekilerden ayıran en temel özellik, hem talebin hem de arzın ayni anda daralmış olması gerçeğidir. Bu durumda sadece toplam talebi artıracak veya sadece toplam arzı artıracak desteklerle değil, her ikisini birlikte ve birbirini tetikleyecek şekilde desteklemek lazımdır. Dolayısıyla hükümet hem arz edenleri, yani işletmeleri desteklerken ayni anda talep eden kesimleri de destekleyecek şekilde plan ve programını hazırlamalıdır.
Talep eden kesim içerisinde hane halkının, özellikle ekonomik faaliyetin durdurulduğu bu dönemde ve ekonomik faaliyetin başlayacağı önümüzdeki dönemde oluşması muhtemel işsizlik durumunda herkesin evine, sosyal yaşamını minimal seviyede sürdürebileceği bir gelir sağlanmalıdır. İşsizliğin sürpriz olmayacak artışı için işsizlik sigortası güçlendirilmeli ve etkin bir araç olarak kullanılmalıdır. Üreten kesim işletmelerimiz içinse işsizliğin de önüne geçme adına istihdam destek paketleri çerçevesinde destek olunmalıdır. Ekonomik faaliyetlerde yaşanan aksamalar nedeniyle mikro işletmelerde ve esnaf başta olmak üzere, tüm işletmelerde, piyasaya ve bankalara karşı olan borçların ödenmesinde güçlükler yaşanacaktır. Bu bağlamda, işletmelerin özellikle ticari bankalara olan kredi borç vadeleri yıl sonuna kadar ek bir maliyet oluşturmayacak şekilde ötelenmelidir. Ayni zamanda işletmeler işletme sermayesi harcamaları bakımından desteklenmeli ve üretimin akışkanlığı sağlanmalıdır.
Bu dönemde işletmelerin borç stokunu artırmaması ve nakit çıkışlarını minimize etmesi gerekmektedir. O yüzden destek programı olarak önerilen kredi olanaklarının bu açıdan düşünülerek işletmelere sunulması, ileride yaşanacak finansal güçlükleri önleme adına önemlidir. İşletmelere sağlanacak desteklerin nakit çıkışlarını azaltacak elektrik gideri, ana para ve faiz ödemeleri, personel giderleri ve hammadde alımları gibi potansiyel giderlere yönelik olmasına özen gösterilmelidir.
Sonuç olarak hükümetin iktisadi daralmayı önleme adına alması gereken önlemler ve ortaya koyması gereken destekler çoğaltılabilir. Ancak bahsekonu önlem ve destek programları hazırlanırken temel yaklaşım, hem ekonominin arz tarafındaki işletmelere, hem de talep tarafındaki hane halkına fayda sağlayacak şekilde olmalıdır. Talebin arzın lokomotifi olma üzerine kurulu olan ekonominin genel işleyişinde, üreten kesimlerin destek programı ayrı, talep eden kesimlerin destek programı ayrı düşünülüp, tek plan içerisinde senkronize edilmesi, bu krizin en az zararla atlatılmasında en kritik yaklaşım unsuru olduğu kanaatindeyim.