1. HABERLER

  2. SAĞLIK

  3. Aşı Eşitsizliği, Pandemide Küresel Başarıyı Engelliyor
Aşı Eşitsizliği, Pandemide Küresel Başarıyı Engelliyor

Aşı Eşitsizliği, Pandemide Küresel Başarıyı Engelliyor

Ulusal ve küresel düzeyde toplumsal bağışıklık sağlanıncaya dek öncelik sıralaması, paraya ya da güce göre değil, acil gereksinimlere göre olmalıdır.

A+A-

Doç. Dr. Özen Aşut*

COVID-19 pandemisi yeni bir evreye ulaştı. Virüsün mutasyonu sonucu ortaya çıkan ve giderek yaygınlaşan varyant virüsler daha bulaşıcı ve bazıları daha öldürücü. Son zamanlarda yeni varyantların daha genç yaşlardaki insanlarda hastalık yapmaya başladığı ve çocuklarda hastalık oranının arttığına ilişkin veriler bildiriliyor. Tüm bu gelişmelere karşın, aşılamanın hızlı ilerlediği ve sıkı önlemlerin alındığı İngiltere, ABD ve İsrail’de salgın hızının geriletildiği gözleniyor. Kimi ülkelerde ise salgın zaten kontrol altında ve yavaş ilerliyor. Çin, Güney Kore, Norveç, Yeni Zelanda, Japonya bu kategoride yer alıyor. Buna karşılık, önlemlerin yetersiz olduğu ülkelerde salgın hızının vahşi bir biçimde yükseldiği görülüyor. Önlemlerdeki özensizliklerin bedeli ise insan yaşamıyla ödeniyor. Bu ülkelerin başında da ne yazık ki Türkiye geliyor. Kuzey Kıbrıs’ta önlemlerin Türkiye’ye göre daha sıkı olmasına karşılık Türkiye ile yakın ilişkisi, Kuzey Kıbrıs’ı da etkiliyor; salgının denetimini geciktirip güçleştiriyor.

DÜNYADA DURUM

Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre, COVID-19 pandemisi tüm dünyada 23 Mart 2021 tarihi itibariyle 123 milyonun üstünde kişinin hastalanmasına, 3 milyona yakın kişinin ölümüne yol açmıştır. Salgının kontrolü için kapsamlı önlemlerin, ülkeler genelinde çok yönlü uygulama ve etkinliklerle yürütülmesi gereklidir. Ülke ya da bölge sınırlarındaki kısıtlamalar, toplumsal hareketliliği sınırlandırıcı diğer önlemler, fiziksel mesafe ve yaygın maske kullanımının titizlikle uygulanmasına yönelik denetimler, halk sağlığı sistemi tarafından aktif tarama ve kitlesel testler yapılması, geriye ve ileriye doğru temaslı aramaları, tüm şüpheli olguların kurumsal karantinaya alınması, doğrulanmış COVID-19 olgularının izolasyonu gibi önlemler bu kapsamda sayılabilir.

Aşının bulunmasına kadar bu önlemler birkaç ülke dışında yeterince uygulanamamıştır. Böylece salgının başlarında diğer önlemlerle birlikte belli süreler için tam kapanma ile sağlanabilecek başarı şansı yitirilmiştir. Türkiye’de salgının başından beri salgın yönetiminin ve önlemlerin yetersizliğine karşılık, Kuzey Kıbrıs’ta görece olarak bilimsel kurallara daha yakın bir çizgi izlenmişti. Özellikle salgının birinci dönemi sonunda, dışarıya tam kapanma ve başka etkili önlemler sonucu hiç olgu görülmeyen bir dönem yaşanmıştı. Bugün salgının yeniden alevlendiği bir süreç içindeyiz.

AŞI EŞİTSİZLİĞİ İNSANLIĞIN VİCDANINI SIZLATIYOR

Pandemi ciddiyetini korurken, farklı aşıların bir yılın altında bir sürede bulunup uygulanmaya başlaması bir umut oluşturmuştur.  Olağan koşullarda, bir aşının uygulamaya girmesi yaklaşık 10-20 yıl alan uzun bir süreçtir. Aşının böylesi kısa bir zaman diliminde geliştirilmiş olması büyük bir şanstır. Ancak insanlığı yönetenler, yakalanmış olan bu olanağı doğru değerlendirmekten çok uzaktalar. Yöneticiler arasında belirgin farklar olsa da çoğunluğu sanki olağan koşullarda gibi davranmakta; azımsanmayacak bir bölümü ise ekonomik çıkarları öncelediklerinden etkili önlemleri uygulamaya koymaktan kaçınmaktadır. Oysa aklı başında ekonomistler, salgınla baş etmeden ekonominin düzelmeyeceğini açıkça belirtiyorlar.

Öte yandan pandemi koşullarında virüse karşı aşı gibi önemli bir silahı tüm insanlığa ulaştırmak üzere uluslararası işbirliği yapılması gerekirken, gelişmiş ülke devletleri arasında aşı savaşları başladı. Aşı milliyetçiliği, hatta aşı emperyalizmi gibi kavramlardan söz edilir oldu. Gelişmiş kapitalist devletlerin yöneticileri bir yandan kendi ekonomilerini ayakta tutmak için toplumlarını her açıdan desteklerken, öbür yandan daha çok aşı alabilme yarışına girdiler. Sonuçta yüksek gelirli ülkeler, nüfuslarını birkaç kez aşılayabilecek sayıda aşı çeşitliliği sağlarken, yaklaşık 2,5 milyar nüfusa karşılık gelen 130 ülkeye Şubat 2021 başlarında hiç aşı ulaşmamıştı. Afrika ülkelerine ilk aşıların girişi ancak mart ayı ortalarında gerçekleşebildi. Aşı eşitsizliği, insanlığın vicdanıyla yüzleştiği bir sınav niteliği kazandı.

Bu arada COVID-19 salgını, aşıya karşın denetim altına alınamıyor. Bir yandan aşı uygulanan ülkelerde bile sürecin yavaş ilerleyişi, diğer yandan yeni ortaya çıkan varyant virüslerin daha hızlı yayılıp daha fazla ölüme yol açmaları, aşı koruyuculuğu oranının bazı yeni virüs formlarında daha düşük bulunması, kapsamlı kontrol önlemlerinin yeterince yürütülememesi gibi durumlar, salgının denetimini yetersiz kılıyor. COVID-19 geçirmiş kişilerde oluşan kazanılmış bağışıklık, virüsün sonraki varyantlarında yeniden enfeksiyon kapmaya karşı daha az koruyucu olabiliyor. Mutant virüslere karşı COVID-19 aşıları daha az etkili olduğundan, verili koşullarda aşıların yeni virüse uyarlanması ya da ek doz aşılar gerekebilecek. Ayrıca yeni virüslerin daha bulaşıcı olması nedeniyle dünyanın daha önce hastalık olmayan bölgelerine de enfeksiyon hızla yayılabilecek.

Aşı üreticilerinin kamu kaynakları ile geliştirdikleri aşılarla ilgili bulguları bugüne değin paylaşmayı reddetmeleri, COVID-19 bulaşının düşük aşı maliyetiyle hızla önlenmesini engelledi. Bu yüzden milyonlarca insan hastalandı ya da öldü. Patent korumacılığı, aşı üretimi yetersizliği, varsıl ülkelerin oyunları nedeniyle 85’in üstünde ülkenin 2023’ten önce aşıya ulaşabilmesi zor görünüyor. 2021 sonunda, dünyanın 13 önde gelen aşı üreticisinin toplam kapasitesi, 7.7 milyarlık dünya toplumunun gereksinimini karşılamaktan uzak olacaktır. Gelirleri 2021 yılında 40 milyar Amerikan dolarına ulaşan aşı üreticileri, patenti ve kâr hakkını ellerinde tutarak COVID-19’a karşı ilerlemeyi geciktirmektedirler. Bugünkü aşılama hızlarıyla, toplumsal bağışıklık için gerekli olan en az %75 küresel aşılama düzeyine erişmenin, yaklaşık altı yıl alacağı tahmin ediliyor.                                                                                                                            

NE YAPMALI?

Tüm bu gelişmeler, salgın kontrolünde ivedi adımlar atılmasının önemini ortaya koyuyor. Durumu tersine çevirmek için sağlık otoriteleri, hastalık hızının yüksek olduğu tüm bölgelerde toplumsal yayılmanın en etkili önlemlerle baskılanmasını ve aşılamaya hız verilmesini, ayrıca uluslararası düzeyde finansal önlemler alınmasını öneriyor.

Yetkin ekonomistler, kapanmaların yaratacağı zararın, COVID-19’un maliyetinden daha fazla olacağı tezlerinin doğru olmadığını belirtiyorlar. Ayrıca COVID-19’un maliyeti, doğrudan insan yaşamıyla ilgilidir. Bunlar ekonomik yöntemler ya da çıktılarla değerlendirilemez. Kısıtlama ya da kapanmaların -kısa dönemde ekonomiyi etkilese bile- uzun dönemde ekonomilere zarar vereceği, ulusal ekonomiyi zora sokacağı tezleri tartışmalıdır.

Çözüm, aşıların jenerik olarak daha fazla üretimidir. Böylece daha ucuz ve büyük ölçekte aşı üretimi sağlanacak; bulaş, enfeksiyon ve ölümler kontrol edilebilecektir. Ulusal ve küresel düzeyde toplumsal bağışıklık sağlanıncaya dek öncelik sıralaması, paraya ya da güce göre değil, acil gereksinimlere göre olmalıdır.

Güney Afrika ile Hindistan’ın önerileri doğrultusunda, Dünya Ticaret Örgütü’nün 1994 tarihli  “Ticaretle Bağlantılı Fikri Mülkiyet Anlaşması”nın (TRIPS) ilgili maddeleri geçici olarak askıya alınarak jenerik aşı üretiminin önü açılmalıdır. Böylece tüm ülkeler jenerik aşıyı satın alabilecek ya da üretebilecektir. İnsanlığın pandemiye karşı başarısı, ancak herkesin aşı ve ilaç dahil tüm önlemlere ulaşabilmesi amacıyla dünyanın tüm güçlerinin ve kaynaklarının birleştirilmesi ile olanaklıdır. Yakın zamanlarda dünyanın her yanından bu doğrultuda sesler ve eylemler yükselmeye başladı. Güncel hedef, aşının herkese eşit ulaşmasıdır. Çünkü artık yaygın olarak benimsenen deyişle, “pandemi, dünyanın her yerinde bitmeden bitmiş sayılamaz.” 

________________________________                                                                                                                                                                                                                 

(*) Yakın Doğu Üniversitesi Tıp Fakültesi

 

Bu haber toplam 3507 defa okunmuştur
Etiketler : ,