1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. Asıl şimdi başlıyor #Reddediyoruz
Asıl şimdi başlıyor #Reddediyoruz

Asıl şimdi başlıyor #Reddediyoruz

Asıl şimdi başlıyor #Reddediyoruz

A+A-


Safiye Özaltıner
[email protected]

Samuel Beckett’in Godot’yu Beklerken oyunundan hafızalara kazınan cümlelerdi; “Hep denedin, hep yenildin. Olsun. Gene dene, gene yenil. Daha iyi yenil!”
İlk kez bu kadar güzel denedik, yenildik sanılsada aslında kazandık gençlik olarak. 2003’ten bu yana,ilk kez bu kadar bağır çağır, bu kadar güle oynaya, bu kadar kol kola! Akıllara kazınan tüm bilindik eylem pratiklerini yıkarak, bir avuç olduğumuzda kimse inanmasa da, günden güne artarak, birbirimizi sokakta bularak!
Reddediyoruz Platformu ve etrafında kenetlenen gençler, hem yıllardır bu adaya dair akıllarda var olan eylem pratiklerini yıktılar, hem de aslında yenilirken kazanmanın ne demek olduğunu topluma tekrar hatırlattılar.

Gençlerin bu süreçte var olan pratikleri nasıl yıktığı bu yazının ana konusu olsa da, öncelikle Koordinasyon Ofisi’nin nasıl oluştuğunu ve mecliste hangi aşamalardan geçtiğini hatırlamakta fayda var.
İlk kez 2013 Aralık ayında, milletvekili Zeki Çeler meclis kürsüsünden KKTC ile TC hükümetleri arasında yapılacak anlaşma ile kurulacak yeni bir ofise dikkat çekerek, ofisin gençlik ve spor aktiviteleri üzerindeki tüm yetkiyi ele alacağını öne sürer. Serdar Denktaş, anlaşmanın varlığını doğrular fakat, içeriğinin çok farklı olacağını iddia eder.

Yıl 2014 olduğunda ise,  CTP–DP hükümetinin 18 Haziran 2014 tarihli Bakanlar Kurulu Kararı’nda ‘Ofis’ karşımızdadır. Bu kez, ofisin kurulması ile ilgili anlaşmanın, dönemin KKTC hükümeti adına, Başbakan Yardımcısı Serdar Denktaş ile TC Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıç tarafından, 12 Mart 2014’de imzalandığı, 18 Haziran 2014’deki Bakanlar Kurulu’nda onaylandığı ve 19 Haziran 2014’de ise resmi gazetede duyurusunun yapılacağı, Başbakan Özkan Yorgancıoğlu tarafından duyurulur. 3 Temmuz 2014 tarihinde Anlaşma, KKTC Meclisi’nin bilgisine sunulduğunda, Zeki Çeler hem yasanın içeriğine hem de usülüne karşı çıkar, Başbakan Özkan Yorgancıoğlu öneriyi geri aldıklarını duyurur.  2015 yılında tekrar gündeme getirilen yasa bu kez TDP ve BKP’nin Yüksek İdare Mahkemesi’ne yapılan şikayetleri sonrasında, yine meclis gündeminden geri çekilir.

Sonuç olarak 2016 yılında, hükümette bulunan UBP-DP, geçmiş süreçlerdeki deneyimlerden de faydalanarak anlaşmayı usülünce önce, 6 Haziran 2016 tarihinde meclis alt komitesinden geçirerek, daha sonra da 13 Haziran 2016 tarihinde yasa tasarısı olarak meclis gündemine sunmaya hazırlanır.
Bu sırada 2015’den beridir genişleyerek büyüyen bir topluluk olan Reddediyoruz Platformu artık 70 den fazla örgüte ulaşmış, sokak eylemlerine hazırlanmaktadır. Platform, ilk günden beri hangi maddelere neden karşı çıktığını anlatmaya çalışmakta ve hükümete Gençlik ve Spor Bakanlığı Koordinasyon Ofisi Anlaşması’nın içeriğinin değiştirilmesi için çağrı yapmaktadır.  Aslında biz gençlerin isyan ettiği maddeler, her özgür bireyin kendi değerlendirmesi sonucunda da aynı sonuca varabileceği maddelerdir. Bu yazının uzunluğu teker teker maddelerin içeriklerini tartışmaya el vermese de, önemli birkaç maddeye değinmeden geçemeyeceğim.

Öncelikle, anlaşmanın ilk maddesi, kurulacak ofisin KKTC Hükümeti ile birlikte gençlik ve spor alanlarında işbirliği geliştirebilmek amacı ile proje/program hazırlanmasını ve var olan proje/programların denetlenmesini ön görür. Başlangıçta, her ne kadar karşılıklı iş birliği duyurulsa da mevcut ve hazırlanacak olan programların denetime tutulması Ofis’in rahatsız edici rolünü ortaya koyuyor. Buna ek olarak ikinci maddede belirtilen TC Ofis aracılığı ile “KKTC’deki gençlik kamplarının, ve merkezlerinin, spor tesislerinin kurulması ve işletilmesi ile birlikte, KKTC’ye uzman, eğitimci danışman ve yardımcı personel sağlanması’’ aslında ofisin sadece aktarılan yardımı koordinasyonla kalmayacağını, aksine tüm tesislerin işletilmesinde de birebir söz hakkına sahip olacağını ortaya koyuyor. Serdar Denktaş yaptığı açıklamada, “Paranoya ve eziklik kompleksiyle devlet yönetilemez... Protokolün altında imzası bulunan bakan olarak şunu şöyleyim: Hiçbir şekilde, hiçbir yetkimizi, hiç kimseye devretmiyoruz.” derken, aslında protokolün 2. Maddesinden anlaşılanla, kendi anladığının birebir zıt olduğunu da itiraf etmiş oluyordu.

Reddediyoruz platformu, bu güne dek yapılan basın açıklamalarından sonra, 8 Haziran günü bisiklet eylemi ile sokak eylemlerine başlar. Yasanın görüşülmesine 5 gün vardır ve eylemin duyurusu, eylemden bir gün önce yapılmıştır. Hepimiz gergin bir şekilde “Yeterince insan gelir mi?” diye Kuğulu Park’a yol alırken, bir anda, baktık bisikletler yetersiz, 100’den fazla pedal çevirenlerin yanında yürüyenler de var! Eylem başlayıp, güzergah izlenirken,  bir kafede oturan insanların, çalışanlarla birlikte ayağa kalkıp alkışlayarak bizlere destek göstermesi, eylemin aslında toplum tarafından ne kadar desteklendiğini gösteriyordu. Gözlerimiz dolu dolu, pedal çevirmeye devam ettik. Bisiklet eyleminin ertesi günü 9 Haziran’da ise yine aynı güzergahta yürüyüş eylemimiz vardı. Bu kez bir önceki günden daha büyüktü korkular, çünkü Kıbrıs’taki eylem pratikleri bu güne kadar bize göstermiştir ki iki gün üst üste eylem, katılımdan dolayı yapılamaz. Bir kez daha korkularımızla Mehmet Akif Caddesi’nin başında buluştuk ki, folklor ekiplerinin dansları sardı bizi. 2003-2004 dönemini aktif bir şekilde yaşayan bir genç olarak söyleyebilirim ki; çok uzun zamandır bu kadar neşeli bir eyleme tanık olmamıştım! Tüm caddeyi sloganlar ve şarkılarla yürüdük. Her durduğumuz noktada ise danslar ve “zıplamayan ofisçi!” sloganıyla yerinde duramayan insanlar vardı. Hayatında ilk kez eyleme katılmış insanlar, bir sonraki etkinliği sorarken, bir kaç gündür dışarıda olanlar ise; “gelecek eyleme gelirken düdüğünü unutma!” diye akıl veriyordu birbirlerine.

Ortak akıl ile üretilen son eylem, yasanın görüşüleceği Meclis Genel Kurulu’na kadar Meclis’in önünde nöbet tutulması yönünde idi. Diğer yandan o günlerde Reddediyoruz Platformu’nun bileşeni olmayan CTP Gençlik örgütü, Kuğulu Park’ta ateş yakacağını duyurdu. Cumartesi akşam üzeri meclis önünde buluşulduğunda, en başta ülkesine gönül veren müzisyenlerin orada olmaları hepimiz için bir umut oldu. Birlikte şarkılar söylenmeye başlandı ve giderek artan sayımız aslında en az korkmamız gereken detay oldu. Her ne kadar CTP Gençliğin diğer kaldırımda olması ve ilerleyen saatlerde eylemini sonlandırması içimizi burksa da, aynı yolu yürüyenler farklı yere varamazlar diyerek devam ettik yolumuza. Kıbrıs’ın en uzun susta oyununu oynayarak ortaya konan eylem biçimi, biz gençlerin bir kez daha eylem pratiklerini yeniden yazdığını gösteriyordu. İlk gecenin şafağını beklerken, sabah güneşiyle abilerimizin getirdiği çörek, hellim ve çay, yolları süpürmeye gelen belediye emekçimizle paylaşılınca dünyanın en güzel kahvaltısına dönüşüverdi. İlk şafağın fotoğrafını ise bizimle birlikte bekleyen sivil polislerimizin çekmesi, ayrı bir anektod olarak kalacaktı hafızalarda. Derken gün ağardı, ilk grup değişimi gerçekleşti. İki gün boyunca her gün, bir kaç saatte bir sıra değişerek, halktan gelen yiyecek, su ve çadırlarla desteklenen eylem, bizi içimizdeki tükenmez umutla Pazartesi’ne, Meclis Genel Kurulu’nun olduğu güne taşıdı.

Önce teker teker umutla karşıladık ön kapıyı kullanan vekilleri, daha sonra arka giriş kapısını kullananlara sesimizi ulaştırmayı çalıştık ve Meclis Genel Kurulu’nun başlaması ile günlerdir meclis kapısında bekleyen gençliğin en uzun nöbeti başladı. Asfaltın ağır sıcağında, akşam saatlerini beklemek zor oldu. Saat 16.05’de Zeki Çeler’in kürsüye çıkması ile hepimiz canlanmaya başladık; kavga henüz yeni başlıyordu. Zeki Çeler’in amacı en uzun konuşmayı yaparak yeni bir rekor kırmak değil, aksine dışarıdaki eyleme dikkat çekerek, gücü yeterse bir gün dahi olsa yasanın oylanmasını ertelemekti. Saatler bir birini kovalarken, milletvekillerinin cep telefonlarının listesi düştü elimize. Dışarıda üç günlük uzun nöbetin sonrasında gücü azalmaya başlayan kalabalık, bu kez dinlenirken cep telefonlarına sarıldı. Milletvekillerine mesajlar yağdırılırken, gelen bazı cevaplar kesin ve netti: “ben okuduğumu anlarım.”

Belli ki gençliğin okuduğu ile seçilenin okuduğu arasında fersahlarca fark vardı. Çalışma saatleri bittikçe yeni arkadaşlar, yeni sesler katılıyordu aramıza ki, Cumhurbaşkanlığı’ndan umut veren çağrı geldi: “Oylamayı erteleyin, gelin görüşelim.” Yeni bir umutla, ertelemeyi beklerken, Serdar Denktaş en talihsiz açıklamayı yapıyor: “Sabah 5’de olsa, oylanacak!” Gençliğin sesi daha gür çıkmaya başlıyor bu sefer: “Serdar! Pabucu yarım! Sabah 5’te oynayalım!” Zeki Çeler’in kürsüdeki 8 saatlik konuşması, gençliğin 8 saat hiç susmadan haykırışıyla bir oldu, dövdü meclisin duvarlarını. Mizahi yönü hiç elden bırakmadan, yeri geldi “Pencereni aç, perdeyi arala” diye şarkı söyledi gençlik, yeri geldi Sıla 4 şarkıları ile bu kültürün bize kimlerden aşılandığını hatırlattı içeride kulaklarını tıkayanlara. Son olaraksa cep telefonlarının flaşlarını açarak, karanlıklardan aydınlığı yansıttılar Meclis’in sımsıkı kapalı duvarlarına. Ve oylama sırasında hem içerideki hem de dışarıdaki gençler bir olup sordu milletvekillerine; “Biz çocuklarımıza onurlu bir gelecek bırakacağız, ya siz?”

Neredeyse sabah 2’ye kadar süren direniş, 27 sağır elin gölgesinde, üzgün ama gururlu olarak döndü evlerine. Ertesi sabaha yorgun uyanan kimse, umutsuz değildi! Bu daha başlangıçtı ve mücadele devam ediyordu!  En sonunda meclisin duvarlarını kazıyan gençlerin seslerine yeni sesler eklendi, 17 Haziran Cuma günü, binlerce insan döküldü sokaklara! Mevcut duruma kayıtsız kalmayan Cumhurbaşkanı’nın Anayasa Mahkemesi başvurusu ile umutlananlar, bir kez daha doldurdular meclisin önünü. Yine danslarıyla, yine Kıbrıs havalarıyla! Bu kez daha yüksek sesle haykırdılar: “Bu daha başlangıç, mücadeleye devam!”
Ve evlerine dönerken başları dik, yine söz verdiler birbirlerine;
Asıl şimdi başlıyor...

Bu haber toplam 1809 defa okunmuştur
Gaile 375. Sayısı

Gaile 375. Sayısı