1. YAZARLAR

  2. Neşe Yaşın

  3. AŞK FRAGMANLARI
Neşe Yaşın

Neşe Yaşın

AŞK FRAGMANLARI

A+A-


Sevebilme yeteneği… Masumiyetle, bir çocuk gibi… Hayatı, dünyayı, ağacı, çiçeği, hayvanları, yıldızları, meyveleri, çikolatayı… Liste öyle uzun ki… Ve insanları… İnsanları sevebilmek için insan olmanın sırlarına erebilmeli. Başka insanlarla sorunlu ilişkilerimiz var her birimizin. Dünyanın bu rezil halinin, birbirimiz için yarattığımız cehennemlerin temelinde de bu var zaten. Masumiyet, savunmasız kalmak demek biraz da bu dünyada… Sevgi, kırılganlık, güçsüzlük demek… Çocukluk deneyimlerimiz hayatın acımasızlığını, başkalarından gelebilecek büyük tehlikeleri göstermiştir bize. Önümüze yetişkin insan modelleri, bazı davranış kalıpları sermiştir.

Her şeye rağmen sevmek gerek. İçini dolduran sevgi sakinleştirir, güzelleştirir insanı… Yumuşacık bir akıştır bu… Gözlerde ışır, bir sıcaklıkla kuşatır çevreyi… Birini severken kusurları olduğunu da bilirsin; sinir olduğun, kalbini kıran pek çok özelliği bulunabilir hatta bu insanın… Ama seversin… Önüne geçilemez, ta derinden gelen bir duygudur bu… Karşındakinden çok seninle, içindeki güzellikle, sevebilme yeteneğinle ilgilidir.

Seversin, sadece bu bile yeterlidir hayatı anlamlandırmaya… İçinde büyüyüp durur sevgi, öyle çoğalır ki yerinde duramaz, taşıp akmak ister bir yerlere… Sevdiğin uzaktaysa özleminin mesafeleri kadar uzar bağlılığın… Kimi kez bir sevgiye, bir aşka feda edersin varlığını. Kendinden çıkmış; bir tutkuya dönüşmüşsündür. Bu evrendeki yalnızlığına, hayatın tehlikeli, acıtıcı serüvenlerine, eksik olan, sorunlu olan her şeye karşı bu sevgi ülkesine ulaşmak istersin.

Karşındaki de aynı duygular içindeyse birlikte bir cennete doğru yol alırsın onunla… Bir büyülü dansa başlarsın kalbin kelimeleriyle.

Bu sevgi ülkesi seni kabul etmeyebilir bazen… Belki de başka birisi tarafından işgal edilmiştir… Gecenin bir yarısı bindiğin bot batar, heyecanla çırpınan kanatların kırılır…

Geçmişte kalan pek çok insanı düşünürüm bazen. Ne çok sevdiğimi anımsarım… Sevginin güzelliğini, karşılık bulmanın sevincini, sonra kopuşları, ihaneti, acıları… Sonradan yaşananın şiddeti, güzel anıların üzerine bir gölge gibi düşer; onları karartır, görünmez kılar çoğu zaman.

“Solan gülün hatırası/ dalından koparıldığı ana dair” dizelerim bunu anlatır biraz da. Geçmişte güzel günler geçirmiştir gül; sevilmiş, koklanmış, özenle bakılmıştır. Son anın hatırası hepsini örter ama bunların. Bu dize politik alegori yapar tabii. Kıyımlarda da öyledir. Birbirine kötülük yapanlar, geçmişte iyi zamanlar da geçirmişlerdir ama yaşanan güzellikler unutulur; sadece kıyıma, çatışmaya, savaşa, kötülüğe dair bir bellek kalır geriye.

Bunu düşünüyorum hep son sıralar. O güzel anları, ne çok sevdiğimi, sevildiğimi hatırlasam diyorum.

Kopuşun travması buna engel oluyor ama… Yaşarken buna inanmış, bunu hissetmiş olsa da “aslında sevmemişti belki” diye düşünmeye başlıyor insan. Son sahne bir önceki sahnenin anlamını değiştiriyor. Oysa o fragmanı alsan mutlulukla dolacak için, sevginin ve tutkunun sahiciliğine inanacaksın. O anların gerçek olduğu doğru olsa da hakikat başka yerde belki… Sorun zamanla, onun içindeki dinamikler, değişim yaratan sayısız faktörle ilgili. Yaşanan yaşanmıştır yine de ve kalbe kayıtlıdır belgesi.

Hayat, sevgiye masumiyete ait olmaktan çok çıkar koalisyonları ile doludur belki de. İnsanın hayatını sürdürebilme endişesi, refah ve huzur beklentisidir daha çok da davranışlarına yön veren. Aşk ve tutku sonradan ayılınan ve gerçekle yüzleşilen bir sarhoşluk anı gibidir. Sonra kafasını ellerinin arasına alıp düşünür kahramanımız: Fena kapılmışım, kendimi rezil ettim, dengelerimi kaybettim, gerçeklik algımı yitirdim diye düşünür.

Yaşanan gerçektir, hayata kaydedilmiş ve doruklarda deneyimlenmiştir ama…

Şiirler, şarkılar, öyküler, romanlar tanığıdır bu güzel anların. Oradan oraya savurmuştur kahramanlarımızı zaman.

Bazen çok özlediğin biriyle uzun süre sonra karşılaşırsın ve fiziksel görüntüsü sana garip ve yabancı gelir:

“Bu gerçekten o mu? O kadar da yakışıklı, o kadar da güzel değilmiş” diye düşünürsün. Hayal başka bir gerçeklik, başka bir diyardır çünkü…

Seven insan bir sanatçıdır; kendi renklerini, kendi kelimelerini katmıştır gerçekliğe…

Sevmişsen, sevmişsindir. Bir yerlerde durmaktadır kaydı. Gerçekten sevmişsen hep için titrer zaten. Zamanın silemeyeceği kadar sevebilmektedir marifet.

 

Bu yazı toplam 3849 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar