AŞK MASALINDAN AŞK MASASINA
Her yanın kırmızıya keseceği, lokantalarda mum ışığında yemek yiyen dizi dizi sevgililerin belireceği Sevgililer Günü yaklaşmak üzere. Hayatın her alanında olduğu gibi bu da bir yarışma ve statü talebi halini almış durumda. Sevgililiğin epey bir gösterişi yapılıyor. Birer peri masalı gibi tasarlanan düğünler ve bunun çiftlere ve ailelere sağladığı statü biraz da buna dair. İlginin tam merkezinde oldukları böyle görkemli bir gün yaşamak ve bunun fotoğrafını mutluluğun baş hatırası olarak evlerine asmak insanlara iyi geliyor. Sonuçta hayattan bize kalan en değerli şey böylesi güzel hatıralar. Çocuklarımıza anlatacağımız peri masalı gibi bir başlangıç hikayemiz olması hoş bir şey aslında
Aşk vuslatı hayatın Nirvana’sı. Bundan kuşku yok. Aşk son derece özel ve mahrem bir deneyim ama. Onu başkalarıyla paylaşmak ise kimi zaman mutluluğu paylaşma ihtiyacı kimi zamansa bir nispet. Başkalarının gözündeki imajımız çok önemli bir kaygımız, ötekilerin bizlere dair intibaları hayattaki başarımıza dair göstergelerden birisi çünkü. Sadakatsizlik ve aldatılma ile karşı karşıya olmak biraz da bu faktör yüzünden, bir başkasının bizim yerimizi alması daha çok da bir yenilgi ve değersizlik göstergesi gibi algılandığından hayatın en yıkıcı deneyimlerinden biri olarak yaşanabiliyor.
Geçmişte evlilikler çok daha pragmatik temeller üzerine kurulurdu Romantizm ve aşkın evlilikle ilişkilenmesi biraz da modernizm ve kentleşme ile gelen bir durum. Geçmişte insanlar ilk kez, evlenince seks yaparlar ve bunun aynı insanla ölüme kadar sürmesi demek olan bir evlilik sözleşmesi içinde olurlardı. İnsan ömrü şimdiki gibi uzun olmadığından belki de daha sürdürülebilir bir durumdu bu. Bugün ise insanların bir kişiyle evlendikleri zaman başkalarıyla seks yapmayı bırakacakları taahhüdünü vermeleri isteniyor.
Sadakatsizlik ise evlilik icat edildiği günden beri var. Erkekler için kabul gören bir durum olarak tabii… Doğum kontrolü devrimi, ilişiklerin demokratikleşmesi kadınları da bu alanda özgürleştirmiş durumda.
Bir yanda Eros, bir yanda Thanatos var. Yunan mitoljisinde Thanatos gece tanrıçası Nyx’in oğlu ve Hypnos’un kardeşi. Psikanalizde insanın içindeki ölüm ve kendine zarar verme itkisini anlatmak için kullanılmakta. Bunun karşısında ise duyumsal aşk ve arzuyu temsil eden Eros var. Önceleri Kaos’un oğlu ama zamanla Afrodit’in oğlu diye anılan Eros.
Erotik enerji insanı yaşama bağlayan bir enerji. Onun eksikliği ise Thanatos’a doğru savrulma. Erotik enerji çoğu zaman seks ile karıştırılıyor. Seks erotik bir enerji olmadan da yapılabilen bir şey, erotik enerji ise seks olmadan da var olabilen bir şey oysa. Erotik enerji daha çok bir yaşam enerjisi. İnsanın kendi bedeni ve başkalarının bedenine verdiği anlam ve öneme dair. Ontolojik bir coşku nedeni. Thanatos ne kadar depresyon ve ruhsuzluksa Eros tam tersine umut ve estetik. Thanatos düşlerin bitmesi, Eros fantezi.
Erotik enerji için bir ilişkide olmak koşul değil, bir hayal de bunu sağlayabilir. Aşka kavuşmaktan çok aşkın hayali, bir insanı düşlerine katabilmekle ilgili.
Evlilik içindeki aşinalık durumu aşkı öldürüyor çoğu zaman. Aşk bir mesafe ve gizem istiyor çünkü. Aşk iki yabancının bağlar kurduğu bir deneyim daha çok da. Aşkın, erotik enerjinin beslediği güçlü bir arzuya ihtiyacı var. Sevgi ve dostluk gibi duyguların aşkı ikame etmesi pek mümkün değil bana kalırsa. Aşık olduğunuz kişi size “Aşık değilim ama seni seviyorum” derse dünyanın en büyük hakareti gibi gelebilir bu. Aşk sevginin çoğalmış hali değil çünkü, sevgiden farklı bir alan. Eski aşıklar birbirinden nefret etmez, aşkın yerine bir başka güçlü duyguyu koymazdı öyle olsa.
Aşk duygusu taşıyan bir insan bu duyguyu hep arıyor. Evliliğinden şikayetçi olmasa, eşini sevse bile bu duyguyu tükettiği için dışarıya bakıyor.
İngiltere’de kurulan “Yalnızlık Bakanlığı”, Evlilik terapisinin önemli bir alan olmaya gitmesi, aşk ve ilişkilere dair kişisel gelişim kitapların yüksek satışı, aşkın günümüzün en önemli meselelerinden biri olduğunu gösteriyor.
Aşk insanın yücelik arayışı. Hayatta bulabileceğimiz en derin anlam. Bilimsel yazılardan çok edebiyatın konusu.
Masanın ortasında bir mum ve bir çift güzel giysiler içinde karşılıklı oturmuş yemek yemekte. Bu her zaman aşka dair bir fotoğraf olmasa da bir yerlere gizlenmiş Eros’u geri çağırma isteğidir belki de.